OKYANUSLARIN DİBİ ÇÜRÜK KOKUYOR

36 4 1
                                    



Benim varlığımla yokluğum arasında bir fark yok. Bunu fark edeli çok uzun zaman oluyor. Varlığım, yoklukla arada bir yerlerde, araf çizgisinde kaybolmuş, kanadı kırık serçeler gibi. Uçsa uçamaz, ölse ölemez.

Bu dünya üzerinde gördüğüm her insan ruhundan öğrendiğim bir şey var. Kendinden başkasını düşünmeyeceksin. Benimse bu kurala uyuduğum pek söylenemez. Önce sadece özlemekle yetindiğim, ama varlıklarını uzun zamandır hissedemediğim annemi, babamı daha sonra ise imkansızlığımı düşünmeden edemiyorum. Onları kendi varlığım önüne koymaktan yorulsam da bundan vazgeçemiyorum bir türlü. Benim de kötü alışkanlığım bu olsa gerek.

Bu hayatın benim için seçtiği rol vazgeçilmişlikten başka bir şey değil. Vazgeçilmiş kanadı kırık serçeyim ben. Uçsam uçamam, ölsem ölemem.

&&&

Buğra'nın gidişinden sonra biraz pencere kenarında durup, uzaklara dalıp gittiğimden habersiz, boş boş baktım sokak köşelerine. Daldığım uzaklar yine bana güzel hediyeler vermedi. Yine eli boş döndüm hayallerimin sokaklarından.

Hayal kurmayı bırakıp kendime gelmem gerekiyordu ama kendimi bulmam zor oldu. Bana bugün neler oldu? Bu sorunun olmayan cevabına kafa yormam, kendime bir cevap vermem gerekiyordu. Araştırmam lazımdı. Bilmediğim bir şeyi nasıl araştıracaktım orası da ayrı bir muammaydı. Soracağım kimsemde yoktu.

Kendime daha fazla eziyet etmeden düşünmeyi bıraktım. Düşünmek iyiydi ama sorularına cevap verebildiğin zamanlarda. Benimse sorularıma cevap yoktu. Ben baştan ayağa sorunun kendisiydim.

Bu dalgınlığı bir kenara bırakıp, soluk soluğa kalana kadar koşsam ancak kendimi toparlayabilecekmişim gibi bir hisle doldum, taştım. Yatak odamın iki oda ilerisinde ki spor salonu olarak kullandığım geniş odaya girdim bu hisle. Spor odamda bulundurduğum dolabımdan bir tane siyah renkli eşofman ve ince yapılı koyu gri bir tişört çıkarıp, okul kıyafetlerinden kurtuldum. Her ne kadar ikinci kat spor odası için uygun olmasa da benim için ideali buydu. Bizim için ideali buydu. Annem, babam ve benim için.

Üst kat benimdi. Bana aitti. Onlar, benim çocukluğumu bu evin üst katına hapsettiklerinden beri merdivenlere adım atmamış, çocukluğumdan ve benden kaçmışlardı. Kaçtıkları sadece çocukluğum değil aslında her yaşımdı. Ben, her yaşımda bir ben koydum mezara. Her yaşımda biraz daha çürüdü içim. Çocukluğumdan arta kalan her çürük parçayı, sırasıyla basamaklara yazdım. Büyü gibi işlendi içimin çürüğü. Bu yüzden hiç gelmediler ben uyurken baş ucuma. Beklediğimden değil de, yinede gelselerdi, gidin de demezdim.

Annem ve babamın yatak odaları alt katta bulunuyordu. Annemi ve bir kızın ilk aşkı olması gereken benimse ilk acım olan babamı en son sekiz yaşımı gömerken gördüm bu basamakların üst katında. Eve ne zaman geldiklerini bile bilmiyordum artık. Ya da bilmeze yatıyordum. Yok sayılmanın verdiği can kırığını ciğerlerime batırmamak için. Özlesem bile bende onları görmek için çaba harcamıyordum. Hatta artık özlemiyordum. Sadece alışıyordum.

Koşu bandında koşmayı sevmesem de hava hala kararmamıştı. İnsanlar kendi karanlığına çekilip sokağın karanlığını bana bırakmadan, sokaklarda koşmayı kendime yasaklamıştım.

Bedenimi yormak, kafamı toparlamama ya da uykuya dalmama yardım ederdi bazen. Şu an ise sadece düşüncelerimden kaçmak için yorulmayı yeğliyordum. Nedensiz bir uyku problemim vardı. Nadir zamanlarda zorlanarak daldığım uykularımdan da çok çabuk uyanıyordum. Kabus görüyordum sanırım. Kabus gördüğümü hatırlamıyordum ama kabus gibi uyanıyordum sabahlarıma.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 11, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RUH ÇIKMAZI (UYKUSUZLUĞUM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin