#1

13 3 1
                                    

Multimedia'da malum Asgardia'mız var😉

Gözlerimi yoğun bir sesle açtım. Odama baktığımda odam bomboştu. Demirden dolabım ve başımda duran abajurdan başka bir şey yoktu.

Her sabah gözlerimi öyle güneş ışığıyla açmıyorum. Ya da kuş sesiyle. Rüzgardan kapanan camın sesiyle uyanmıyorum. Camdan bakabileceğim bahçemdeki yeşillik yok.

Abajuru açtım ve tekrar baktım gerçekten de kimse yoktu. Üzerimdekileri aceleyle çıkarıp formalarımı giydim.

Kapımı açıp koridora baktım. İleride bir çocuk ve iki koluna girmiş askerler. Arkadan gelemde bir sürü silahlı asker. Bir robot edasıyla ayaklarından çıkan seslerle ilerliyorlardı.

Yine neler oluyordu bu cehennemde? Odama dönüp masada duran silahımı belime geçirip dışarıya çıktım.
Koridordaki parmaklıklardan sarkınıp aşağıya baktığımda kalabalık  toplanma yerini doldurmuştu.
Yine ne oluyordu bu metal yığınında anlamıyordum.

Odama girip camdan dışarıya baktım. Yine o büyüleyici ışıltısıyla karşımda duruyordu. DÜNYA.!
Evet ben dünyada yaşamıyordum. Uzay boşluğunda bir metal yığınında "Asgardia"da yaşıyordum. Burada benim gibi olan yaklaşık 100.000(yüz bin) kişi daha vardı.

"""Bundan 99yıl önce bir plan konseyin önüne sürülmüş. "Uzayda bir ülke: Asgardia" konsey bunu kabul ettiğinde ise uzaya gelecekleri belirlemeleri gerekiyormuş. Bir çok ülke buna başvurmuş. Aralarından sadece 200 ülkedeki insanlar gidecekmiş. Düşünsenize 200 ülkeden insanlar gidecek fakat o kadar çok insan var ki o ülkelerin içinde kaç milyon kişi. 100bin kişiyi seçmeleri gerekiyor. Bunun için konsey belirli kriterler sayesinde Asgardia'ya gelebileceklerin sayısını belirlemede kolaylık olacağını düşünüp kriterleri 12 ülke başkanlarına göndermiş.
Bu 200ülke içerisinde  ; Türkiye, İngiltere, Japonya, Rusya,Amerika, ispanya,İtalya, Almanya, Güney Kore, Fransa, Kanada'da var

Konseyin verdiği kriterlerle seçilen insanlar astronot eğitimlerinden geçirildi ve uzayda yaşam sürecek insanlar yetiştirildi. Bu insanların içinde doktor,öğretmen,mühendis, çiftçi ve bir çok meslekten insanda bulunuyordu. Bu süre zarfında mühendisler Asgardia'yı inşa etmeye başlamışlardı. Tahmini olarak uzaya fırlatılış 5sene sonra yani 2021'de olacaktı.

Herkes bunu planlarken tek bir şeyi hesaba katmamışlardı. Radyasyon.

3 sene sonunda büyük bir patlama olmuştu. Tıpkı 1945yılında olan Hiroşima'ya atılan atom bombasının yarattığı radyasyon gibi.
Ancak bu tek bir bölgeyi değilde
Neredeyse bütün dünyayı etkiledi.
Konsey böyle olacağını öğrendiğinde Asgardia'yı erkenden uzaya fırlatmak zorunda kaldılar.  Böyle bir kısa zamanda Asgardia'da yaşayacak 100.000 kişiyi toplayamamışlardı bunların sadece 50bin'i konseye ulaşabilmişti.
Ve ardından Asgardia uzaydaydı...

Asgardia planlanmayan bir tarihte fırlatıldığı için bir takım eksiklikleri vardı bunların arasında en önemli sorunu iletişim, yiyecek ve oksijendi. Yeterince oksijenimizin olmamasının yanı sıra yeterli yiyeceğimizde yoktu.
Dünya'da yaşam olup olmadığını kestiremiyorduk işetişim bağımız tamamiyle yoktu.
Asgardia'da tamamen özgür olacaktık fakat yeterli erzağımız olmadığından bir çok kural vardı.
Her ailenin 2 den fazla çocuğu olamazdı. """

Kulaklarıma bir inleme sesi doluyordu. Sesin nereden geldiğini merak edip kapıyı açtım. Kapıyı açmamla içeriye benden uzun cüsseli birinin düşmesi bir oldu, yüzünü göremiyordum.
Yüzünle avuçlarımı doldurarak bana bakmasını sağladım. Yüzü kan içerisinde zor seçiliyordu.
Yüreğim burkulmuştu. Onu bu halde görünce bacaklarım titredi ve yere yığıldım.

"Sana ne oldu böyle?"

Ses vermiyordu, kendinde değildi. Onu kollarımla sıkı sıkı sardım ve ardından odaya çekmeye başladım. Sürüklediğimden ayakları sağa sola sallanıyordu. Bu kadar ağır olması nedeniyle güçlükle odaya kadar sokabilmiştim.
Başının altına bir yastık koyarak destekledim ve hızla kalkıp açık olan kapıyı kapattım.

Lavaboya gidip temiz havlulardan bir tane alıp güzelce ıslattım bir kabada su koyduktan sonra. Bellamy'nin yanına geçtim.
Havlu ile yüzündeki kanları güzelce sildim. Fakat kanın geldiği yer belli değildi. Yüzünde çizik dahi yoktu. Kafasına saçlarına baktım hiçbir iz yoktu.

Sanırım yine yeteneğini kullanmıştı.

Yavaşça eğilip burnuna bir buse kondurdum. Umarım uyanmaz diye de içimden geçirdim.

Şuan da kucağımda bir melek kadar güzel bir biçimde uyuyordu. Onu hareket ettirmek istemedim. Uyanırsa bu güzel büyü bozulabilirdi. Evet düşündüğünüz şey gerçek; ben Bellamy'i seviyorum. Ne zaman oldu bu? Dersenizde inanın bende bilmiyorum.
Onu sevdiğimden haberi yok. Sanırım o Alicia'yı seviyor. Açıkçası pekte emin değilim.
Ben bunları düşünürken kıpırdayıp bana doğru yan döndü ve kollarıyla sıkıca bacağıma sarıldı.
Tam uzanıp bende sarılacaktım ama o sinir bozucu ses odayı doldurdu.

Demir kapı hızla çalınıyordu...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 14, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AsgardiaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin