3.YANILSAMA: "KARANLIK"

195 27 16
                                    

3 | k a r a n l ı k.

Mesayim bittiğinde önlüğümü üzerimden çıkarmış ve dışarıya doğru bir adım atmıştım. Hava hafif kararmıştı. Hızlı adımlarla ilerlersem durağa kısa sürede varabilirdim.

Kimi kandırıyordum? Durak uzaktaydı.

Koşmayı bile düşündüm bir an. Deli gibi koşmak hem de. Karanlıktan aydınlığa doğru son damla gücüme kadar.

Karanlığa hapsolmuş biri için komik bir durum.

Hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Nefesim yavaş yavaş düzensizleşmeye başlıyordu. Kendimi sakinleştirmeye çalışarak gözlerimi yere diktim ve adımlarımı saymaya başladım.

Bir.

İki.

Üç.

Dör-.

Hemen sonrasında karanlıktan gelen sesle beraber kalbim öyle bir hızla atmaya başladı ki, ıssız sokak arasında net duyabildim şiddetli vuruşlarını. Nefesim korkudan kesilmişti.

Başımı hızla yerden kaldırdım ve ürkekçe etrafıma bakmaya başladım. Benim gibi cesur bir kız için bu korku çok fazlaydı. Korkuya boyun eğmeyecektim. Başımı dik tuttum ve karanlığa doğru fısıldadım.

"Orada kim var?"

Herhângi bir cevap gelmedi. Derin bir nefes alarak arkamı dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmaya devam ettim. Artık hava tamamen kararmıştı. Ailem mi? Beni merak etmiyorlardı bile. Varsa yoksa saçma kavgaları.

"Hey, hey şuna bakın." Duyduğum çakırkeyf sesle birlikte duraksadım. Bakışlarım karanlığa uzandı ve orada iki karanlık silüeti görür gibi oldum. Korku damarlarıma işledi.

"Nereye gidiyorsun sen böyle?" Ağızlarını yaya yaya konuşmaları ve ürkütücü ses tonları tüylerimi diken diken etmişti. Bu adamları daha önce görmemiştim. Burası her ne kadar karanlık olsa da normal bir sokaktı.

Ama içinde olduğum bu durum normal değildi.

Konuşan adam bana doğru yaklaşmaya karar verdiği anda arkamda birinin varlığını hissetmem ve omzumdaki kolun varlığının verdiği his aynı anda oldu. Ürkekçe omzumun üzerinden geriye kısa bir bakış attığımda hemen yanımda birini gördüm. Çok fazla yakınımda.

Kaşlarım anında çatılırken ondan uzaklaşmaya karar verdiğim anda beni kendine daha çok çekti. Yüzünü bu sefer seçebilmiştim. Bedenim korkuyla kasıldı ve o, bunu farketmiş olmalı ki vakit kaybetmeden konuştu.

"Sakinleş, sadece seni korumaya çalışıyorum." O ses. Bu adam bu gün kafede sadece bir bardak su siparişi veren adamdı.

Yarım saat beni beklettikten sonra. Ah, tamam, bunu aklımdan çıkarmalıydım artık.

"Buna ihtiyacım yok." Kaşları havalandı.

"Bundan emin misin?" Bir süre duraksadım ve karanlığa doğru baktım. Oradakiler iyi adamlara benzemiyordu. Aklımdaki asıl soruysa, bu adam beni takip mi etmişti?

"Beni mi takip ediyorsun?" Bir an duraksadı ama daha sonra ifadesini hızla toparlayıp ürkütücü gözleriyle gözlerime bakmaya başladı. Ne olduğunu anlayamadan beni omuzlarımdan tutarak hafif haraket ettirdi ve birkaç saniye sonra o adamların garip bakışları altında oradan uzaklaşmayı başarabilmiştik.

Korku yavaş yavaş benliğimi terk etmeye başladığında yanımda tamamen siyah giysileriyle, elleri ceplerinde yürümekte olan adama doğru döndüm.

"Cidden beni takip ettiğini düşünüyorum." Gözleri ağır bir şekilde gözlerime dokunduğunda artık o ürkütücü gözlerinin o kadar da korkunç görünmediğini fark ettim. Güzel bile denebilirdi.

"Evime giden yol buradan geçiyor." Tamam, buna diyebilecek bir şeyim yoktu belki de. Her şeyden önce beni karanlıktan çekip çıkarmıştı. Ona minnettar olmalıydım. Ama hâlâ onda tanımlayamadığım bir gariplik vardı.

"Kunt." Beklemediğim bir anda konuşmasıyla birlikte kaşlarım anında çatılırken duraksadım ve ona doğru döndüm.

"Efendim?"

"Kunt Uz. Adım." Garip bir alaycı ses kümesi döküldü dudaklarımın arasından.

"Sana ismini sorduğumu hatırlamıyorum."

Ondan herhângi bir cevap beklemiyordum ama bir müddet ondan ses gelmediğinde garipsemeye başlayarak kafamı ona doğru çevireceğim sırada konuştu.

"Senin adın," Duraksamasıyla birlikte kaşlarımın arasındaki çukur daha da derinleşti. "Ne?" Kesik kesik konuşuyordu. Sanki söyleyeceği cümleleri önceden uzunca düşünüyor ve toparlamaya çalışıyordu. Bir sorunu mu vardı?

Her neyse. Bu adamı bir daha göreceğimi bile düşünmüyorum.

"Eğer adımı söylersem beni takip etmeyi bırakacak mısın?" Bakışları daha da keskinleşti ve kaşları çatıldı. Aynı anda yüz hatları da gerilmişti.

"Seni takip etmiyordum." Ters ters ona baktım. Bakışlarım farkında olmadan yüzünü incelemeye başladı. Dudakları dolgundu ve istemsizce bakışlarımın sık sık oraya uğramasına sebep oluyordu. Karanlık bir görünüşü vardı. Dışarıdan bakan biri onu tehlikeli işler çeviren biri gibi görebilirdi.

Sanırım bu dışarıdan bakan birinin değil de, benim düşüncelerimdi.

"Aymira Akay." Adımı söylediğim anda birkaç dakika daha ürkütücü gözleriyle dikkatle gözlerimin içine baktıktan sonra bakışları karanlık yolu buldu. Tanımadığım yabancı bir adamın varlığı beni en büyük korkumdan uzaklaştırıyordu.

Garipti.

Onu çatık kaşlarla izlediğimin farkında bile değildim. Ta ki buz gibi soğuklukta gözleri beni bulana kadar. Gözlerimi ondan kaçırdım ve görüş alanıma giren durakla birlikte onu geride bırakarak hızlı adımlarla oraya ilerlemeye başladım. Kollarımı bedenime sardım ve geriye dönüp ona bakmamak için büyük bir mücadelenin içinde buldum kendimi.

Varlığı ürkütücüydü buz bakışlı adamın.

En sonunda yenik düşüp etrafıma baktığımda onu göremememle birlikte derin bir nefes aldım. Bu garip durum karşısında düşüncelerim allak bullak olmuştu. Öte yandan eve vardığımda göreceğim manzara şimdiden canımı sıkmaya başlamıştı.

Ailem bilemediğim bir nedenden ötürü sürekli kavga hâlindeydiler. Annem sürekli babama bağırıyor, babamsa anneme tam olarak anlayamadığım birkaç kelime söylüyordu. Bazen kavgaları geç saatlere kadar uzanıyordu ve ben o anlarda, kulağımda kulaklığımla birlikte yatağıma uzanır, aşağıdaki gürültüyü unutmaya çalışırım.

Düşüncelerin zihnimi işgal ettiği bir vakitte ne zaman geldiğini tam olarak bilemediğim, ama beni evime götürecek olan otobüsü tam karşımda gördüğümde kendimi toparlamaya çalışarak otobüse doğru ilerledim.

Bir müddet sonra evimin olduğu sokağa vardığımda ayağa kalktım ve otobüsten vakit kaybetmeden hızla indim. Soğuk hava suratıma sertçe çarptığında yüzümü buruşturdum ve eve doğru bir adım attım.

Beklemediğim bir anda zihnimin içinde çakan şimşekler adımlarımı bıçak gibi kesti. Bir anda gözlerimin önüne koyu sis perdesi çekildi.

Ardından karanlığın koyu çukurunda canlanır soğuk bakışlı gölgeler.

Kapanır zihnin kapıları. İçinde yüzlerce gölge, ve bir insan kalır.

🍷

Gün içinde bulduğum boş zamanlarda kafamı dağıtmak için yazdığım bir hikâye. Böıümler bu yüzden size kısa gelebilir.

Umarım ki keyif alarak okumuşsunuzdur.

tacitaclamore.

KUSURSUZ YANILSAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin