[ 03 • blackberry smell ]

2.1K 259 378
                                    

[ blackberry smell : böğürtlen kokusu ]

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

[ blackberry smell :
böğürtlen kokusu ]

Yıkılan bedenimi zorlukla kaldırdım ve yeniden yürümeye başladım. Islanmış olan kıyafetlerimden, tenime işleyen soğuğu önemsemeden yürüyordum.

Böyle olacağını bilmiyordum, babamın sonunda beni reddeceğini bilmiyordum. Hayallerimin değil de, ruhumun ve bedenimin yıkılacağını, daha öncesinde hiç tahmin etmemiştim. Ancak sonunda bunu da yaşamıştım.

Sonuçta ben böyle biriydim, zorluklarla ayağa kalkardım ama en küçük bir dokunuşta yeniden yıkılırdım ve acılarıma yenilerini eklerdim.

Gözlerimden düşen yaşlar, karlarla kaplı yeri buluyordu. Ve ben yine yalnızdım, kalacak hiçbir yerim yoktu ve birazdan soğuktan donabilirdim.

Derin bir nefes alarak, valizimi taşımayı bıraktım ve bakışlarımı çıkmaz sokağa çevirdim. Baba bile demek istemediğim o adamı, beni izlerken gördüğüm an, yere atılan valizimi alıp oradan koşarak uzaklaşmıştım.

Ancak neredeyse yarım saattir yürümeme rağmen başımı sokabileceğim bir yer bulamamıştım. Hatta öyle ki şimdi çıkmaz bir sokakta gideceğim yönü bulamıyordum.

Şiddetlice esmeye başlayan rüzgar üzerine, önünde çaresizce beklediğim eve biraz daha sokuldum. Ağaçlardan düşen karlar, yerleri buluyordu ve çıkmaz sokakta sanki ölümün rüzgarları dolaşıyordu.

Ne kadar zamandır bu sokakta yolumu bulmaya çalışıyordum bilmiyorum ancak soğuktan neredeyse donacaktım.

Titreyen ellerimi hızla, karların içine koyduğum valizime götürdüm. Bu sırada, içimden kırılan eşyanın o olmaması için dualar ediyordum. Ancak biliyordum, valizimi yere fırlatan görevlilerin kırdığı eşya kar küremdi.

Fermuarlarını zorlukla açtığım valizimin içine feryat eden gözlerimle bakmaya başladığımda, gözyaşlarıma yenileri ekleniyordu. Tahmin ettiğim gibi, kar kürem yere atılmanın şiddetiyle paramparça olmuştu.

Tıpkı benim kalbim gibi parçalara ayrılmıştı ve bunun geri dönüşü olmayacaktı.

"Sen," diyordum kırılan cam parçalarını elime alıyorken. "Sen, gökyüzünde ki hangi yıldızsın anne?"
yanıtsız kalan soruma burukça tebessüm ettim. Olmayan anneme, ilk kez anne diyerek sesleniyordum ve bu halim, çaresizliğimin en büyük göstergesiydi.

Kaybolmuş benliğim, şimdi bir peri masalının içinde olmak istiyordu. Masallar da, her zaman olduğu gibi büyük bir ışığın beni kurtarmasını istiyordu.

Ancak okunduğu ve anlatıldığı gibi değildi masallar, onların hepsi bir yalandı. Çünkü mutlu sonu getirecek olan kurtarıcı, yeryüzüne hiçbir zaman ulaşmamıştı. Belki de bu yüzden, ellerimi kesen cam parçalarına engel olmuyordum.

pieces | jenmin & rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin