Bilmez zanneder mürekkebi en yalamışı bile üstadın, yazdıklarımı sayar ziyan,
Hüküm verir bilmeden, zat- ım şahane değil,
Fani değilmiş dünya, zannın helak olmazsın,
Halk edebiyatı olmazsa, nasıl çıkardı gazel...Şiirim türkü olmuş, yazarım ben aklımca,
Sözlerim size değil, saygı duyun hakkınca,
Denk değil miyiz şimdi, Hakk ın rahmetince,
Nasıl çıkardı bir Atilla, yeniler olmayınca.Kalıplar iyi hoştur, özünde aşık yatar,
Sözüm iğneli değil, kibire hemen batar,
Demïş ya kara çocuk, taşlarla bağrın basar,
Halk edebiyatı olmazsa, kasideye kim bakar.Aşık söylerdi elbet, diline gem vurulmaz,
Yare hasret yazarken, devlete nakış olmaz,
Atışmadır aslı da, tatlı bir tebessümle,
Halk edebiyatından gelir, gazel de kaside de...Aruz ölçüsüne girmiş, Türkçe kelimelerle,
Eh birazda bozmuş kendini, türlü kafiyelerle,
Divancilarda yaklaşmış, halk şiirlerine,
Bulmuşlar orta yolu çeşit semailerle...Buraya dikkat lazım, olamam ben bir Nazım,
Hocam dersem kızmayın, title ına (taytılına) var saygım.
Profiliniz güzel de, bir sorun kendinize,
Karşımdaki de kimdir, vermesin elinize.Deli şair derlerdi, evvel adamlığıma,
Can dan öğrenemedim elbet, şiir yazmanlığımı,
Kibir herşeyi siler, saygım var mesleğine,
Bir Can Yücel etme beni, söverim geçmişine,Kalıplardan çıkamadınız, Atilla ya sardınız,
İnan siz yenilerden, çok şeyler öğrendiniz,
Karamanoğlu derlerdi, geldiğim soydur benim,
Yazarım bildiğimce, hoşa giden herseyim.Nenemden öğrendim ben, şairane yazmayı,
Yenilerden öğrendim, hadsize had olmayı,
Sizi dinleseydi Veysel, bırakırdı saz çalmayı.
Siz hala burda mısınız, bırakın palavrayı,Ukalalık kötüdür, öğreniriz elbette,
Sövmeyiz durduk yere, kafamız hoş değildir,
İçkiyi pek sevmeyiz, sarhoşuz içmesekte,
Durdugumuz yer edeptir, bakma sen pis sövsekte.Affedin şimdi hocam, deli bir şairiz biz,
Bırakın artık gençleri, yazsınlar hem aşk hem giz,
Belki olamazlar sizin gözünüzde, arap ata binen bir cengiz,
Keyfe kahya mı var ki, madem hepimiz dengiz...Yeniciler olmasa, elindeki teknoloji ne,
Madem sordun söyleyim, halk edebiyatı ne divan ne,
Mazhar olmuşsa halk edebiyatı, divanın en güzel gazeline,
Söyle şimdi be hocam , senin bu derdin kimle...Atışmayı pek sevmem, ukala bulmayınca,
Profiline de bakmam, yazan had olmayınca,
Kelamım size değil, kendini bilmeyene,
Az çok kırarım elbet, karınca kararınca....Deli Şair...
Lütfen çok dikkat edelim, bu şiir halk edebiyatıdır, gazel kaside semai ne olursa olsun bunların hepsi halk edebiyatıdır,
Önemli Bilgi; Türk halk edebiyatında aruz ölçüsü ile yazılan nazım biçimleri...
17. yüzyıldan sonra halk şairleri, divan şiirinden etkilenmeye başladılar. Bu etkilenme 19. yüzyılın sonlarına kadar sürdü. Bu akım, bir yandan halk şairlerinin dilini ağırlaştırıp divan şairlerine yaklaştırırken, öte yandan da divan şairlerinin, ünlü bestekârların dilini sadeleştirip halk şairlerine yaklaşmasına, halk şiirini denemesine neden oldu. Halk ile aydın kitlenin bu kadarcık da olsa yaklaşımı sevindiricidir de.Halk şairleri aruz ölçüsünü çok sınırlı kullanmışlardır. Fakat Divan şiiri mazmunlarını Halk şiirine sokmuşlar, yanlış da olsa aruzu kullanmış; Türkçe sözcükleri bozmuşlardır. Halk şiirinde bu nazım biçimleri ölçüsü, uyağı ile ezgileri de göz önünde bulundurularak adlandırılır. Bunlar Divan, semaî, kalenderi, selis'tir
Deli Şair kimdir;
Kökeni Karamanoğulları beyliğine dayanan, soy olarak Göktürklere kadar uzanan Türk soylu yeni nesil şairdir.
Yakın tarihin çok ötesinde tarih kitaplarında yazılan yanlış bilgileri bizzat yaşayan kütüphane olarak adlandırdığımız canımız ciğerimiz yaşlılardan öğrenmiş olup, kitapların aksine Osmanlı Devleti'nin okuma yazma oranının Karamanoğulları beyligiyle birlikte arttığını, Osmanlı beyliğinde de okuma yazma bilenlerin sadece saray erkanı ve içindekilerden ibaret olduğunu atalarından birinci ağızdan dinleyen, halkın halk edebiyatı olarak yaptığı aşık tarzı atışmaların, divan edebiyatıyla bütünleştiği yılları da,kendi ailesinden gelen bu işle ilgilenen ve nesilden nesile birinci ağızdan yazılı belgeler ve anılarla
aktarılan sağlam temellerden öğrenen Deli Şair, ölçülü ölçüsüz, düz ya da aruzlu, ne olursa olsun yazmanın bir adabı olmaması gerektiğini, fakat kalıpların tıpkı halk şairlerinin yaptığı gibi istediği ölçüleri kullanarak yazabileceğini benimseyen, kağıda dökülen ve kaleme alınan her harfin bir değeri olduğunu ve farklı benliklerde farklı sonuçlar doğuracağını çok iyi bilen, öğrenmeye açık sürekli kendini yenilemeyi seven ama ukalalık karşısında kalemiyle resmen kılıç sallayan delinin tekidir işte...Yazın kardeşim, yazın abim, yazın ablam, yazın üstadım, yazın hocam, ne olursa olsun yazın. Yazınızda siirinizde makalenizde karakterinizin çok çok çok şaşırdığını belli etmek için imla kurallarını bile umursamayın. Bol bol ünlem kullanın mesela, inadına yapıştırın soru işaretlerini..
Aaa!!!!!!!! Bu Mahmut abinin deli kızı sidikli Fadime degil mi??????İstediğiniz gibi yazın... Bilin ki sizin yazdığınız değil, kafamda canlandırdığımı anlayacağım ben... Siz istediğiniz gibi yazin, bakmayın ukala üstad kılıklı hevesinizi kıran hadsizlere.
Unutmayın, bir Cemal Süreyya, bir Can Yücel, bir Atilla İlhan da çok uğraştı bu tiplerle... Saygılarımla... Kızdırdıysak affola affola affola..
Allah' a emanet ettim ben sizi, gerisi yerle yeksan,
Özüme sakladım meziyetimi, keşke sen de öyle yapsan...