6.Bölüm Sırlar Kervanı

146 25 2
                                    

• Bu Bölüm Topkapı Sarayı'nda kaleme alınmıştır.

Ağanın eli ayağı birbirine karıştı. Taşlıkta bir o yana bir bu yana gidip geliyor ve sevinç naraları atıyordu. Bu neşenin sebebi ise Padişaha cariye sunacağını öğrenmesi ile başlamıştı. Hemen hazırlıklara başlaması gerekiyordu.
Canfeza Kalfa'nın yanından vurup geçerek.
"Aman Canfeza! Tutma beni."
Canfeza Kalfa ise ona sırıtarak
"Iyi be Tamam! Sanki padişaha haseki sultan atayacak hasbam. Altı üstü gönlünü eğlendirecegi bir cariye."
Gürbüz Ağa arkasına dönmeden yürüyerek verdi Canfeza Kalfa'nın cevabını.
"O da olur kim bilir?
Yolları taşlıkta ayrılan ikilinin ardından cariyeler kıkırdamaya başladı. Osmanoğullarinin tahtı bu köle cariyelerin rahimlerinden geliyordu. Padişaha kız sunmak zahmetli bir işti. Gürbüz Ağa, beş dakika önce geçip gittiği taşlıkta geri dönüp altı tane cariyeyi kaptığı gibi hamama götürdü. İşin içinden çıkamayacağını anlayınca hünkâr'a bir eğlence tertip edecek, Sultan Ahmed ise kendi seçecekti.
Içeride bir dizi kadın cariyeleri yıkamak için bekliyordu. Gürbüz Ağa, cariyelere neden burada olduklarını anlatıyordu. Sanki haberleri yokmuş gibi gerdan kıran cariyeler ise onu dinliyorlardı.
"Yüzümü kara çıkarmak yok! Temizlenip paklanacaksiniz, koku sürünüp güzel dantelli saten entarilerinizi giyip hünkarı mutlu edeceksiniz. Geldik en önemli kurala! Padişah hanginizi seçerse, seçtiği kız zinhar gözlerine bakmayacak! Yere egilip etegini öptükten sonra doğrulup başınız önde bekleyeceksiniz. Eğer olurda bir hatanızı duyarsam, geceyi farelerin cirit attığı mahzenlerde geçirirsiniz."
Kızların yüzünü endişe sardı ve seri bir şekilde başlarını 'evet' anlamında salladılar. Tellak kadınlar tüm kızları baştan ayağa pakladıktan sonra sırada raks* eğitimi vardı. Hamam'dan çıktıktan sonra sıra halinde çift kanatlı kapıdan geniş bir sofaya açılan odaya giren kızlara Harem'in kıdemli cariyeleri raks öğretmeye başladı. Kızlar büyük bir ilgi ile izliyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki, Osmanlı daha önce Hürrem ve Nurbanu gibi devlet işlerinde söz sahibi olan sulanlar görmüştü. Bunun en kestirme yolu ise karnında Osmanoğullarindan bir can taşımakti. Gürbüz Ağa kapıdan içeri girdiğinde gördüğü manzara karşısında memnun kalmıştı. Ders veren cariyeye bir kese Altın veren Gürbüz Ağa, Valide Sultanımızın ikramıdır. Yetenekli kız ise keseyi aldi.
"Sultanımıza hürmetlerimi ilet Gürbüz Ağa'm"
Gürbüz Ağa, 'Tamam' anlamında kafasını salladı.
"Haydi Kızlar! Düşün önüme."

...

Gün görevini geceye devretmek üzereydi. Vakit gelmişti. Her biri birer Afet-i Devran olan kızların yüzüne bakmaya insanlar kıyamıyordu. Gürbüz Ağa, aralarından birinin olmadığını fark etti. Ellerini birbirine Ayaklarını ise zemine vura vura öfkesini gösterdi. "O... Çerkez kızı vardı gözleri çekik o nerde?" Aralarından Leh diyarindan gelen bir güzel öne artı kendini.
"Ağa'm ateşler içinde yanar. Odasına aldık bizde." Gürbüz Ağa sorun çıkmamasını istedikçe nahoş hadiseler üst üste gelir. Kız yok değilya, tekrar ayaklarını yere vurur. Bu onun konuşacağına işarettir. Kapıda duran hadım ağalardan birisine "Bana Canfeza Kalfa'yı bulun, Hemen!" Ağanın sallana sallana yerinden kıpırdadığını gören Gürbüz, iyice hiddetlenir. Eliyle kapıyı göstererek ağaya son lafını eder. "Derhâl"
Dairenin içinde bir o yana bir bu yana giderek yaradandan 'sabır' isteyen Gürbüz Ağa, Canfeza'nin gelmesiyle birlikte rahat bit oh çeker. Canfeza yanlız gelmemiştir. Durumu önceden bildiği için haremden bi cariyeyi kaptığı Gürbüz Ağa'nın yanına geldi. Acelesi vardı. Gürbüz'ün konuşacağını anlayınca elini havaya siper etti. "Ağam beni tutmayın, bizzat ben ilgileneceğim. Yoksa bu beceriksizler ellerine yüzlerine bulaştırır.

...

Hünkar Dairesi/Has Oda

Her şeyi eksiksiz bir şekilde yapmak isteyen Canfeza Kalfa ile Gürbüz Ağa koşuşturmaktan ayakları şişmiş öyle ki konuşmaya bile hâlleri  kalmamıştı. Son bir kez daha has odayı kontrol etmek için doğrulan Gürbüz Ağa, altınyoldan geçti. Gördüğü manzara ağzını bir karış açık bırakmaya yetmişti. Renkli renkli kandillerin aydınlattığı odanın içerisinde etlisinden sütlüsüne envai çeşit yemek bulunuyordu. Kısmet Ağa'yı sürekli sıkıştırması iyi olmuştu. On beşine ha bastı ha basacak olan hünkâr, ilk gecesini tamda padişahlara yakışır bir ortamda yaşayacaktı. Dev Kanatlı oyma kapı gürültüyle açıldı. Padişahı eğlendirmek için müzik şarttı. Ellerinde kanun, org gibi birçok müzik aletiyle giren kızlar bu gece hünkârı güzellikleri ile değil, yetenekleri ile büyüleyecekti. Herşeyin tam olduğunu farkedince Hasodabaşı'na haber yolladı. Handan Sultan'ın Ahmed için seçtiği ipekten içlik odanın ihtişamına ihtişam katıyordu. Değerli taşlarla süslenmiş kıyafetiyle bugüne özel hasodaya yerleştirilen divana kurulan Ahmed parmağını şıklattı ve kurulan bütün düzen akmaya başladı. Gürbüz Ağa, kızları bir bir hasodaya alırken Ahmed dışarıya belli etmek istemiyordu ancak korkuyordu. Iki cariye önde, üçü arkada, hastalanan kızın yerine getirilen cariye ise ortada duracak şekilde Gürbüz Ağa tarafından eğitim verilen kızlar müziğin başlamasıyla yere egdikleri bakışlarını karşıya yönelttiler. Kıvrak bellerini oynatarak padişahı büyülemeye çalışan kızlar, müziğin bitmesiyle kendilerini yere attılar. Yıllardır süregelen kaideleri devam ettiren padişahlar erguvan renkli mendili seçtiği cariyenin önüne atardı. Bu gelenek Kanuni Sultan Süleyman'ın hasekisi Hürrem Sultan'ın erguvan rengine olan düşkünlüğündendi. Ahmed'in eli havada salınırken ipek mendil hastalanan cariyenin yerine gelen kızın önüne süzülerek iniverdi. Diğer kızların memnuniyetsizliği yüzlerinden okunurken mendili kapan kızda bir o kadar tepkisiz duruyordu. Has oda'nin içi bir anda boşalmaya başladı. Ilk önce çalgıcılar sonra da cariyeler odayı terk etti. Gürbüz Ağa kapıda Hasodabaşı ile hangi kızın seçildiğini anlamaya çalışıyorlardı. Başını öne eğerek ayağa kalkan kız gözlerini Ahmed'in gözlerinden kaçırıyordu. Kurulu divandan ayağa kalkan toy padişah kıza doğru yürüdü.
"

Kanlı Taht: KÖSEM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin