Özgürlüğün Son Çırpınışları

752 16 4
                                    

"Hayır!" 

Acı içindeki bağırışlarım etki etmiyordu. Gözlerimden çıkan yaşlar etraftaki öldürücü dumanla birleşip yakıcı bir şekilde yanaklarımdan aşağı süzülüyordu. Bütün gücümü kullanıyordum, en azından ben öyle sanıyordum, ama fayda etmiyordu. Acı, gücümü bedenimden alıp götürmüştü sanki. 

"Hayır, hayır! Bırak beni!" 

Feryatlarım belki bininci kez kulaklarında yankılanmıştı. Ama bırakmıyordu kollarımı. Bıraksa hemen dalacaktım alevlerin arasına. Belki dışarı canlı çıkamayacaktım, ama umurumda değildi. Bir bıraksa...

Kıvılcımlar saçlarıma birer birer çarparken, alevlerin o yakıcı sıcağını tenimde hissedebiliyordum. Yüzüme düşen saçlarım mı görüşümü etkiliyordu, yoksa zehirli duman mı bilmiyordum. Bu kadar uzak bir mesafeden bile böylesine etkilenmemden nefret ediyordum. Biraz daha bu havayı solursam yine nöbetlerimden birini geçirecektim belki de. Ama bu durumda kendimi düşünmek yapacağım en son şeydi. Hatta bencillikten başka bir şey değildi.

"Bırak, lütfen..."

Bağırışlarım yavaş bir fısıltıya dönüşmüştü artık. Gözlerimdeki bütün yaşları akıtıyordum sanki. Dizlerimin bağı çözülmüştü, beni ayakta tutan o güçlü kollardı sadece. 

"Bırakamam." 

Sesi fısıltı gibi çıkmıştı onun da. Üzüntüsünü duyabiliyordum nefesinden. Ellerimi arkada kelepçelermiş gibi tutuyordu, ama önümde durmuyordu. Sanki o manzarayı binlerce kez görmemi istiyordu, binlerce kez... Hiç unutmayayım diye.

"Üzgünüm, çok üzgünüm Leightoon" 

Fısıltıyla karışık sesi çıtırdayan tahtaların sesini bastırmıştı kulaklarımda. Sadece onun sesi vardı şimdi. Onun ve o yakıcı alevin. 

"Artık her şey için çok geç"

Ellerini kollarımdan çektiğinde acı içinde yere yığıldım. Ağlamaktan ve bağırmaktan ses tellerim yırtılmış gibi çıkan ama güçsüz, incecik sesimle fısıldadım. 

"Tanrım, lütfen. Lütfen onun yerine beni al. Lütfen." 

Gözlerim kapanmadan hemen önce gördüğüm son şey, tozlu siyah botlardı.

Özgürlüğün Son ÇırpınışlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin