0.1

436 35 24
                                    

- Hyung hadi artık en çok hangimizi özleyeceğini söyle!

- Daesung-ah çocuklaşmasana. Hepinizi çok özleyeceğim...

- O bizi değil şaraplarıyla şu sandalyelerini özler.!

Seungri nin ağlamamak için saçmalaması yüzümü gülümsetmişti. Benim küçük Seunghyunum onun gibi bir kardeşe sahip olmak biraz baş ağrıtsa da belki de başıma gelen en iyi şeylerden bir tanesi.

- Ben yokken sakın eve girip onlara dokunma! Yoksa seni öldürürüm.

- Bunun sözünü veremem hyung

Birden kahkaha atmaya başlaması hepimizi güldürmüştü. Biri hariç Jiyong aniden oturduğu yerden kalkıp mutfağa doğru yürümesiyle bende yerimden kalktım. Bu şekilde davranmamalıydı. Gidiyordum ve onu uzun bir süre göremeyecektim en azından bunu anlayıp beni üzmemeliydi. Seungri nin yüzünü avuçlayıp konuştum.

- Neyse ki şifreyi değiştirdim.

- Yah ! hyung bunu yapmış olamazsın. Başkası biliyor mu peki ?

- (gülerek söyler) Sadece sen bilmiyorsun.

Seungri arkamdan söylenirken ben çoktan mutfağa girmiştim. Jiyong elinde şarap dolu kadehle tezgaha yaslanmış duruyordu geldiğimi fark edince kafasını kaldırdı. O an gözlerimiz birbirini buldu. Gözleri neden kızarıktı. Ağlamış mıydı yoksa.

- Bir şey mi istedin hyung?

- Ağladın mı sen?

Sorduğum soruyla elindeki kadehi tezgaha bıraktı. Elleriyle gözlerini silip her zaman ki gibi dudaklarına sahte bir gülüş yerleştirdi.

- Artık gönder onları.

Gülümsemesi anında soldu. Bana böyle çaresizce bakmamalıydı. Gözleriyle yalvarmaya başladı adeta.

- Sana güzelce veda edebilmem için gönder onları. Lütfen....

Sesinin giderek kısılmasından ne kadar zor dayandığını anlamıştım. Artık o konuşmanın yapılması gerekiyordu. Bende bunun farkındaydım. Ama bir türlü olmuyordu işte. Ne o neden ben buna hazır değildik. 2 yıldır hem hazırdık hem değildik işte....

- Sadece biraz daha bekle. Ve lütfen artık yanımıza gel.

Başıyla beni onayladı bıraktığı kadehi tezgahtan aldı. Bana doğru yaklaşıp sessizce konuştu.

- Acele et! Cesaretimi kaybedebilirim.

Jiyong la konuşmamızın üstünden 20 dakika geçmemişti. Oturduğundan beri sadece gülümsüyordu. Arada bakışları beni buluyor hadi artık diyor gibi bana bakıyordu.

- Evet artık gitmelisiniz. Bende buraları toplayıp uyumalıyım. Yarın çok işim var.

Daesung birden boynuma sarıldı.

- Zaten zor neden zorlaştırıyorsun Daesung-ah

- Hy..hyung kendine çok dikkat etmelisin. Sadece kendine dikkat et tamam mı? Sağ salim dönmelisin.

- Tamam. Sende dikkatli olmalısın. Döndüğümde bir kız arkadaşın olsun. İşleri bahane etme artık. Ve lütfen çok gül...

Sonra bana sıkıca sarıldı. Onun yeri çok başka benim için hepsi apayrı ama o benim sığınağım. Ne zaman kötü olsam kapının orda belirir elinde biraz yemek birkaç şişe şarapla. Bu kadar zor olmamalıydı. Tanrım sen yardım et.

İNVİSİBLE // GTOPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin