0.6

278 27 13
                                    

Jiyong yoğun bakım ünitesinin camından sevdiği adama bakıyordu. 3 gündür orada öylece ona bakıyordu. Kalbinde ki acı katlanılmazdı. Omzunda hissettiği el ile irkildi. Daesung ona destek olmak istiyordu. Ama abisi orada yatarken bunu yapmak onun içinde zordu. Jiyong bunun farkındaydı.

- Ya uyanamazsa ?

Jiyong kardeşine uzun uzun baktı. Haklıydı. Bu ihtimali düşünmek onu paramparça ediyordu. Hafifçe tebessüm etti.

- Bende uyurum.
- Ne demek istiyorsun hyung?
- Ne anladıysan onu.

Jiyong önüne döndü. Eğer giderse onun olmadığı bir hayatta nefes almak istemiyordu. Bu bir çok insanı üzebilirdi ama yaşarken ölmektense böylesi daha iyi değil miydi?

Düşüncelerinden  Seungri nin adını haykırmasıyla sıyrıldı.

- Yah!! KWON JİYONG!!!

Jiyong arkasını döndüğün de kardeşinin yakasına yapışmasını beklemiyordu. Daesung araya girmeye çalıştı ama Seungri buna izin vermedi.

- Herşeyi öğrendim!!
- .....

Jiyong cevap vermedi. Vermeyi de düşünmüyordu. Insanların onları öğrenmesinden korkmuyordu artık.

- Bana cevap ver!!
- ......
- Sana öğrendim diyorum herşey den haberim var!!!
- Yani ?
- Yani mi? Aissh!!!

Seungri abisinin yakasını bırakıp elleriyle saçlarına asılmaya deli gibi dolanmaya başladı.

- Abim orada öylece yatıyor. Siz bunun farkındasınız değil mi?
- Seungri sakin olmalısın!!
- Olamam hyung. Daesung hyung ve sen olabilirsin ama ben olamıyorum.

Taeyang ne yapacağını bilmiyordu. Bu konuşma daha fazla uzarsa kötü şeyler olacaktı.

- Tae onu burdan götürsen iyi olacak!  Dedi Jiyong.

Seungri hiddetle abisine döndü.

- Ne dedin?
- Gitmelisin.
- Asıl sen gitmelisin.
- Seungri uzatma hadi biraz hava alalım. Daesung kardeşinin kolundan tutup konuştu. Onu çıkışa doğru sürüklerken birden Seungri ellerinden kurtulup Jiyong un üstüne yürüdü.

- Burada olmayı hak etmiyorsun!
- SEUNGRİ!
- Bırak Tae ne söyleyecekse söylesin.
- Evet hyung sizin aksinize ben herşeyi söyleyeceğim. Sen Kwon Jiyong hala utanmadan burada duruyorsun. Bir de kalkmış  bana gitmem gerektiğini söylüyorsun. Abim senin..
- Seungri gidiyoruz yeter.
- Daesung-ah bırak da maknae cümlesini bitirsin!
- Jiyong hyung yapma.

Jiyong Daesung a sus işareti yapıp Seungri ye döndü.

- Evet maknae devam et.
- Senin yüzünde bu halde!!

Jiyong bunu zaten biliyordu. Kardeşi haklıydı. Ona kızamazdı. Sevdiği adamın intihar etmesine sebeb olmak. O kadar ağır bir yüktü ki...

Gözyaşları için de baktı kardeşine.

- Bitti mi?
- Bitmedi!!
- Devam et öyleyse ne söylemek istiyorsan söyle içinde tutma.
- Bunu yapmak zorunda mıydın hyung?

Seungri artık sakinleşmişti. O da ağlıyordu.

- Onu bu kadar sevip sıkmak zorunda mıydın? Seni sevmeyen bir insanı kendini öldürmek isteyecek kadar bunaltmak zorunda mıydın?
- Beni seviyordu.
- Seni sevseydi ölmek ister miydi?

Sinirlenme sırası Jiyong daydı.

- Bir bok bildiğin yok! Beni seviyordu!!
Duydun mu beni seviyordu. Seviyordu. BIZ BIRBIRIMIZI SEVIYORDUK!!

Taeyang arkadaşını sakinleştirmeye çalışıyordu. Daesung da Seungri yı susturmaya. Aniden gelen sesle herkes donup kaldı. Ses Seunghyun un odasından geliyordu. Jiyong çaresizce odayı gören cama koştu.

( Gelen sen 1.17 den sonrası)

Sadece şunu söylemek istiyorum bu bölümü yazarken zorlandım. Olayların gidişatını bu yönde yazmıştım ama Jonghyun dan sonra bu bölümü yazmak çok zorladı beni o yüzden kısa bir bölüm oldu. Kusura bakmayın.

Seni seviyorum Jonghyun. Elinden gelenin en iyisini yaptın. Huzur içinde uyu melek....


İNVİSİBLE // GTOPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin