1.İlk Karşılaşma

105 4 0
                                    



   Üzerime iki beden bol gelen pijamalarımı çekiştirerek kapının pervasına yaslandım ve arkadaşım Sang Hee'yi izlemeye başladım. Elindeki gümüş küpeleri iki kulağına da teker teker taktıktan sonra yüzünü bana döndü.

"Neden öyle bakıyorsun?" Gözlerimi üzerinden çektim ve etrafa bakınmaya başladım. Şuan Türkiye'de olsam babam ve annem bu saatte dışarıya adımımı attırmazdı. Ama Güney Kore'ye geldiğimden beri kafama estiği saatte dışardaydım. Özelliklede şu son altı aydır aşık olduğum adam için gezmediğim mekan kalmamıştı.

"Bu gün dışarıya çıkmak istemiyorum." Dedim gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp tekrar açarak. Kaşları ciddi bir ifadeyle çatılırken duymak istemediğim herşey dudaklarından dökülmeye başlamıştı bile.

"Kim Seok Jin denilen o herifin peşinde koşturmaktan yorulmadın mı Hei? Derslerinin bile ne kadar düştüğünü farkında değil misin? Ve adam senin varlığından habersiz." Hei bana Kore'de arkadaşlarım arasında takılan bir isimdi. Aralarında tek Türk ben olduğum için lütuf anlamına gelen bu ismi takmışlardı.Yorgun bir şekilde göz kırpıştırdım.

"Ezberinde kalanlar bunlar mı?" Diyerek alay ettim. "Bu hafta sadece sınav haftasını düşüneceğim." Tam karşıma geçip dikildiğinde ona ters bir bakış attım. "Ne var?"

"Evde tek başına kaldığında ders çalışmayacağını ikimizde çok iyi biliyoruz." Dedi tek kaşını kaldırarak. Sonra omuzlarımdan tutup beni koridorun sonunda kalan odama yönlendirdi. "Şimdi git ve derhal giyin."

Yaklaşık on beş dakika sonra isteksiz bir şekilde sade beyaz bir elbise ve salık bıraktığım saçlarımla aynada kendime bakıyordum. Makyaj yapma gereği bile görmemiştim. İçimden sadece hüngür hüngür ağlamak geliyordu. Nasılda sadece tek gecelik ilişkilerden zevk alan bir adama gönlümü kaptırmıştım öylece. 

  "Namjoon aşağıda Hei hazırsan artık çıkalım." Namjoon, Sang Hee'yi tanıdığımdan beri onun sevgilisiydi. Çok fazla imrendiğim bir ilişkileri vardı. Yeri geldiğinde arkadaş yeri geldiğinde sevgililerdi.

"Geliyorum." Diye seslenip yatağın üzerinde bıraktığım çantamı aldım ve kapının önünde ayakkabılarını giymekte olan Sang Hee'yi takip ettim. Bu gece yeterince yıpranmış hissediyordum ve psikolojimin bu yönde ilerlemesine neden olacak olayların gelişmemesi için dua ettim.

Namjoon'un arabasına bindiğimiz andan itibaren konuştukları tek şey hangi mekana gitmek istediğimizdi. Bana sorsanız Seul'daki neredeyse tüm mekanlar ezberimdeydi malum kişi yüzünden. Ama tartışmaya dahil olmadan camdan dışarıyı izlemeyi tercih etmiştim. Namjoon dikiz aynasından beni inceleyip Sang Hee'ye fısıldadı.

"Hei'nin nesi var?" Gözlerimi devirdim.

"Merak ettiğin bir şey varsa neden bana sormayı denemiyorsun?" Cinlerim tepemdeydi. Bunun tek açıklaması buydu işte. Biraz rahat bırakılmaya ihtiyacım vardı.

"Gitmek istediğin bir yer var mı?" Diye sorduğunda dikiz aynasından göz göze geldik. Konuyu değiştirmesi zekiceydi. Omuz silktim.

"Bana sorma. Size uyacağımı biliyorsunuz." Tedirgince bana baktıktan sonra yola odaklandı.

"Sorun Kim Seok Jin mi gerçekten?" dediğinde üzerime gelmek için yanlış zamanı seçtiğini anlamasını diliyordum. "Bak Hei. O mavi gözlerle etkileyemeyeceğin herif yok." Dediğinde Sang Hee'nin öldürücü bakışlarına maruz kaldı. Fakat oldukça rahat bir şekilde göz devirdi. "Merak etme tatlım. Hei,tanıdığım andan beri benim kız kardeşim. Hem geçen bir erkek olsan onunla çıkmak isteyeceğini kendin itiraf etmedin mi?" Sang Hee omuz silkip yolu izlemeye başladığında gözlerimi devirdim.

"Boş yapmayı kes Namjoon. Sevgilini sinirlendiriyorsun." Arkasına dönen Sang Hee beni desteklediğini gösteren bir bakış atıp elini elimin üzerine koydu.

"Kadın dayanışması en zoru." Namjoon'a ters bir bakış atmama rağmen konuşmaya devam etti."Geçen sana okulda çıkma teklifi eden bir çocuktan bahsediyordun. Ona ne dersin?" Gözlerimi yorgun bir ifadeyla kapatıp açtım.

"Neden işine bakmıyorsun?"

Geldiğimiz mekan şehrin en hareketli yerlerinden biriydi. Buraya daha önce malum kişi yüzünden gelmiştim. Arabadan indiğim gibi tenime yapışan rüzgar vücudumu titretmeye yetmişti. Hızlı bir şekilde mekanın girişine ilerledik ve içeriye girişte bekleyen iri yarı adamlarla olan kısa iletişimimizden sonra girdik. Sarhoş bir anım gözlerimde canlandığından gülümsedim. Bu tür yerlerde kapı önünde bekleyen iri korumalara her zaman bir gıcığım olmuştu. Kafamın bin beşyüz olduğu bir zamanda onlara shirek dediğimi hatırlamıştım. Yeşil olmasalar bile Shirek olabilecek kadar iriymişler gibi geliyordu. Gereksiz anı zihnimden uçup giderken bar taburesinde oturan bize arkası dönük adama doğru ilerliyorduk. Arkadan bile geniş omuzlarının ihtişamı içinizi titretecek türdendi. Namjoon omzuna elini uzatıp bize dönmesini sağlarken gözlerimin irileştiğini ve boğazımda birşeylerin alev aldığını hissettim. Bu altı aydır plotonik sevgimin merkezi olan Kim Seok Jin'den başkası değildi.

STAY / Kim Seok JinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin