Eski bir krallıkta halkı tarafından oldukça sevilen bir kral ve bir de kraliçe varmış. Üçü erkek ikisi kız beş tane de çocukları varmış.
Kral Edward ile kraliçe Elizabet evlendikleri zaman ilk beş yıl çocukları olmamış. O zamanlar kralın üstünde büyük bir baskı oluşmuş. Kraliçeyi boşaması ve sürgüne göndermesi için lordlar uğraşmışlar. Hatta yeni kraliçe için uygun birkaç aday gösterilmiş. Ama kral aşık olduğu kadını bırakmayı reddetmiş. Kraliyet ailesinden yaşayan başka kimse olmadığı içinde tahtta kalmışlar.
Beş yıl sonra ilk çocukları olan prens Edward dünyaya gelmiş. İlk önce bir dedikodu ortaya atılmış. Kraliçenin bir başkasından çocuk sahibi olduğu ileri sürülmüş. Ama bu dedikoduyu yapanların hesaba katmadığı bir şey varmış. Kraliyet ailesinden gelenlerin taşıdığı bir çeşit iz varmış. Küçük prens de bu işareti taşıdığı için dedikodular susmak zorunda kalmış. Kral Edward ise bu dedikoduya hiç bir zaman inanmadığı için zaten rahatmış.
Kraliçe Elizabet diğerlerine göre daha küçük olan bir lordluğun tek mirasçısıymış. Babası ölünce tüm mülk kraliçeye dolayısıyla kraliyet ailesine geçmiş.
Elizabet'in bir zamanlar bir abisi varmış. İki yaş büyük olan bu genç adam kralla birlikte bir savaşa katılmış. Kral ile oldukça yakın arkadaş olmuş. O savaşta yan yana savaşırken krala atılan bir mızrağın önüne atlamış. Bu onu ölüme götüren bir olaymış. Bu şekilde kralın da hayatını kurtarmış. Son nefesinde ailesini krala emanet etmiş. Ona:
"Babam oldukça yaşlı bir adam bir tek kız kardeşim Elizabet kaldı. Onları koru, hiç istemediği onu incitecek biri ile olmasına izin verme. Şimdi tek varis diye evlenmek isteyen bir çok kişi karşısına çıkacak. Topraklarda gözü olan birileri mutlaka çıkacaktır. Kendi istediği ve onu koruyacak biri olmalı, bunun için söz verir misin? Biliyorum siz bir kralsınız işleriniz başınızdan aşkındır. Ama kime güveneceğimi bilmiyorum," demiş.
O andan sonra kral Edward ona, " Sen hiç merak etme bunun için söz veriyorum. En azından sana olan hayat borcumu bu şekilde ödemiş olurum. Baban ve leydi Elizabet güvende olacak. Onları en iyi ben anlarım sen rahat ol," demiş.
Genç lord orada son nefesini vermiş. Bu savaş bir süre daha devam etmiş. Düşman birlikleri yenilip kaçmak zorunda kalmışlar. Komutanları ele geçmiş ve asıl sorumlu ortaya çıkmış. Komşu ülkenin kralı bu işgali başlatmış. Tahta yeni çıkan bu kral üstünlük kurmak için kendisi gibi genç olan krala saldırı planlamış. Kral Edward onu tahtta bırakıp her yıl ödenmek üzere yüklü bir miktar vergiye bağlamış. Savaş sona erince onu gözetim altında kendi ülkesine yollamış.
Geri dönüş yolunda çok da düşünceliymiş. Bir mola yerinde en yaşlı danışmanı olan lord Edgar krala:
"Bu savaşı siz kazandınız kralım savaş alanında bana babanızı hatırlattınız. O da sizin gibi iyi bir savaşçı ve adil bir kraldı. Ama artık kendinize uygun bir eş bulmanızın zamanı gelmedi mi? Eğer bu savaşta sizi kaybetmiş olsaydık taht başsız kalacaktı. Lord William sayesinde şu an hayattasınız," diyerek kralı çıkabilecek kaos için uyarmış oldu.
Kral ise o an arkadaşına verdiği sözü hatırlayıp yönünü değiştirmiş. Askerlerden sadece bir bölük yanına alarak son görevini yapmak için lord Harry ve leydi Elizabet'i ziyaret etmeye gitmişti. Genç lordun cenazesi ise oldukça büyük olmuştu. Edward ilk kez o zaman gördüğü leydi Elizabet'ten oldukça etkilenmiş ve arkadaş olmuştu. Kısa bir süre sonra birbirlerine aşık olup büyük ve güzel bir törenle evlenmişlerdi.
Yaşlı lord ise kızı için mutlu ve gururluydu. Bir çok leydi ise kıskanç bir şekilde onlara bakıyordu. Bu yüzden ilk beş yıl ikisi için çok zor zamanlar olmuştu. Kral ve kraliçe birbirlerine olan aşkları sayesinde bu durumu da atlatmışlardı. İkinci çocuklarına ise kral hayatını da kurtarmış olan arkadaşının adını vermiş. Böylece küçük bebek hiç görmediği ama adını sık sık duyacağı dayısı William'ın adını taşıyordu.
Üçüncü bebek de Kralın büyük amcası Arthur'un adını almıştı. Sonra da iki güzel kızları olmuştu. İlk prenses Mariya adını almıştı. Kralın annesinin adıydı, üç abisi de ona çok düşkündü. En küçükleri prenses Elena ise Kraliçenin annesinin adını taşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAM
General FictionÖylesine aklıma gelip yazdığım bir hikâyedir umarım beğenen çıkar