Anna bir ay kadar kaldığı evden iki gün sonra ayrılacaktı. William ve Arthur ara sıra geliyorlardı. Elizabet iyice toparlanıp gündelik işlerine başlamıştı. Yan komşusu olan genç bir çiftin bir kızları olmuştu. Luis ve Lusi ile çok iyi arkadaş olmuşlardı, kızlarının adıysa Elizabet'ti.
O gün sarayda acil bir toplantı çağrısı oldu. Komşu ülkenin kralı yine saldırı başlatmıştı.Kral William'a, "hemen kasabaya gidip Edward'ı göreve çağır. Elizabet ve küçük Edward ile hemen saraya gelsin. Bu savaşta bir çok kişinin yardımı gerekiyor. O bölgeyi aranızda en iyi bilen ve tanıyan Edward kral Leonard yıllar önceki yenilginin acısıyla daha hırslı olacaktır. Casusları onlara ulaşmadan buraya güvenli saraya getirin," dedi.
William kralın dedikleri üzerine güvendiği adamlarıyla hemen kasabaya gitti.
Bu sırada Edward ve ailesi ise bir kaç maskeli adamın saldırısına uğramıştı. Elizabet ve Anna yatak odasında küçük Edward'ın yanında tetikte bekliyorlardı. Kasaba halkı içinde eli silah tutan bir çok kişi yardıma gelmişti.
William ve askerler tam zamanında yardıma gelmişti ve yaralı bir kaç kişi dışında ölü sekiz kişi vardı. Yaralı olanlar bağlanıp saraya götürülmek üzere yola çıkarıldı.
Edward William'a baktı, aklına Elizabet ve oğlu geldi. Koşa koşa odasına gitti ve onları iki kişi ile boğuşurken gördü. Adamlar onu görünce pencereden atlayıp kaçtılar. Anna kolundan hafif bir yara almıştı, onun dışında hepsi iyiydi. Hemen oğlunu kucağına aldı ve Elizabet ile ona sarıldılar.
William gelip onları kontrol etti ve iyi görünce rahat bir nefes aldı. Edward'a, "Savaş çıktı, kral Leonard yıllar önceki yenilginin hırsıyla saldırıyor. Babamız sizin burada savunmasız olmanızdan endişe ediyordu. Bir an önce saraya geri dönmeliyiz, kardasi sınır bölgesini aramızda en iyi sen biliyorsun. Abi lütfen acele edin acil bir şeyler almanız yeterli bir araba getirdim. Seni burada bulduklarına göre büyük olasılıkla bir casusları var," dedi.
Edward kardeşi ile aynı fikirdeydi ve Elizabet'e bakıp kararını verdi. Bir kaç parça eşya alıp yola çıktılar. Evi ve hayvanları ise komşu oldukları Luis ve Lusi'ye emanet ettiler. Elizabet Lusi'ye, "onlara en iyi şekilde bakacağını biliyorum. Sütünden ve yumurtalarından sen yararlan hiç sorun değil. Zor günümüzde yardıma ilk gelen Luis ve sen oldun," dedi ve ona sarılıp teşekkür etti.
Elizabet ve Anna küçük Edward ile gelen arabaya bindiler. Askerler ve iki prens arabanın etrafını sarıp yola çıktılar. Üç saat sonra saray avlusuna gelip durunca aşağıya indiler.
Kraliçe Elizabet için Edward'ın boş olan dairesini ayarlanmasını sağlamıştı. Onları iyi bir şekilde görünce rahat bir nefes aldı. Anna için bir görevli gelip yarasını kontrol etti ve sardı. O da Elizabet'e yakın bir daireye geçti. Kral uzaktan bir kez gördüğü torununu merak ediyordu. Kraliçe Elizabet bunu bildiği için Elizabet ve Edward'ı o gün öğlen için dairesine çağırdı. Elizabet biraz çekinse de Edward yanında olunca rahat bir nefes aldı. Öğlen yemeği için bütün aile bir araya geldi. Mariya ve Elena ilk kez gördükleri yiğenlerini sürekli kucaklarına alıp durdular.
Mariya aslında abisini çok özlemişti. Edward kız kardeşlerine özellikle de Mariya'ya oldukça düşkündü. Onu görmeye gitmeyi çok istemiş. Ama bir türlü buna cesaret edememişti. Edward çekindiğini fark edip yanına gitti ve ona sıkıca sarıldı.
Mariya bu sarılışla çok mutlu oldu. Kral hepsini bir arada görünce çok mutlu oldu. Bunca zaman sonra da olsa bir arada olmak ona iyi gelmişti. Edward'ın ilk başta mecbur hissedip bu evliliği yaptığını düşünmüştü. Ama şuan karısına ve oğluna olan bakışlarını görünce yanıldığını anladı.
İki gün içinde hazırlanıp büyük bir orduyla yola çıktılar. Edward'ı şaşırtan başka bir olay daha oldu. Kasaba halkından bir grup genç hazırlanıp orduya katılmak için gelmişti. Luis ve diğerlerini gören Edward çok şaşırdı. Birinci elden yeri geldiğinde ne kadar iyi dövüştüklerini görmüştü. Onları yakın hattına alıp yan yana savaşmaya karar verdi.
Bu arada William ve Arthur ile baş başa kalınca konuşmak istedi. William'a bakıp, "bu savaşın sonunda ne olur hiç bilmiyorum. Belki aramızda hayatta olan biri olmaz. Burada senden ve Arthur'dan bir söz istiyorum. Bana bir şey olursa Elizabet ve Edward'ı koruyun. Elizabet'i ne olursa olsun yalnız bırakmayın. Onun yaşadıklarımız ile ilgili hiç bir suçu yok. Benden sonra Edward'dan başka hiç kimsesi yok. Bir başına kalmasın sürgüne gönderilmesi istenecektir. Şuan tek düşüncem ikisi," dedi.
William ona ve Arthur'a bakıp konuştu. "Abi sen böyle şeyleri düşünme bu savaştan da sağ çıkacağız. Rahat etmeni sağlayacaksa sana söz veriyorum. Elizabet sarayda yiğenim ile olacak ve zamanı gelince tahtta onun olacak. Bu savaştan sağ çıkacağız ve sen saraydaki yerini geri alacaksın," dedi.
Edward ona bakıp buruk bir şekilde gülümsedi. "Benim işim o konuda çok zor. Saray Elizabet'e hiç iyi olmayan bir anıyı hatırlatacaktır. Onu üzecek hiç bir şey yapmam," dedi.
Arthur ise, "seni seven ve değer veren bir kadına sahipsin. Elizabet bence seninle her yerde mutlu olacaktır. Sana ihtiyacımız olduğunu iyi biliyor. Hiç merak etme," dedi.
Onlar bu konuşmayı yaptıklarında yanlız olduklarını sanıyorlardı. Ama Kral Edward tüm konuşmaya şahit olmuştu. O da oğlunun içinde olduğu ruh halini yeni yeni fark ediyordu. Geri dönünce bunun için bir çözüm yolu arayacaktı.
William'ın tahtta hiç bir şekilde gözü olmadığını ve abisi için en iyisini istediğini biliyordu. Bunu bir kez de ondan duymak hoşuna gitmişti. Üç oğlundan yana çok şanslı olduğunu düşünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAM
Fiction généraleÖylesine aklıma gelip yazdığım bir hikâyedir umarım beğenen çıkar