*Merhaba okuyucu army! Umarım beğenirsiniz. Bu bir anda gelen istekle 37 sayfasını çoktan yazdığım hikayem. Haftada bir yeni bölüm atacağım en azından okuyucu bir kitleye sahip olana kadar. Sonrasında bölümler 3-4 günlük arayla gelir muhtemelen.
Bu arada sizden bir ricam olacak, lütfen başlama saatinizi yazar mısınız?
10.10.17
2:55
İyi okumalar ✌*Terleyen avucumu valizimden çekip kumaş pantolonuma sürttüm. Onu senelerdir görmemiştim. Heyecan ve tedirginlikle doluydum. 4 senedir uzaktık birbirimizden. Haftada hatta bazen ayda bir birbirimizi aramış özlem giderip telefonları kapatmıştık. Onun meşguliyeti yüzünden. İlk ünlü olduğu yıl görüşebilmiştik ancak sonrası ünü arttıkça zorlaşmıştı. Zaten üstüne benim üniversitem gelince de sadece telefonlara kalmıştık.
Derin bir nefes alıp bulunduğum sokağı göz ucuyla taradım. Issız ancak korkutucu olmayan bir havası vardı. Güzel ve huzur verici duruyordu.
Dudaklarımı dişlerimin arasına alıp bekledim. Onu o kadar özlemiştim ki yedi erkekle kalacağımı düşünmeden burada bulmuştum kendimi. Pekala yanlış söylemiştim. Yedi seksi erkekle.Okulumun bittiğini öğrenince Busan'a dönme olayını düşünmememi hemen yanına gelmemi söylemişti. Tatildeydi tıpkı benim olduğum gibi. Bu yüzden ayrı kaldığımız zamanları güzel bir tatille telafi etmek istiyordu. Bende onu ölesiye özlediğim için teklifini seve seve kabul etmiştim. Her şeyden önce bana ihtiyacı olduğunu söylemesi yeterdi gerçi. Yorulmuştu haklı bir yorgunluktu bu. Herkesin kaldıramayacağı psikolojik baskılar altındaydı. Ün olayı onu bir tık yıpratmıştı. Bence ihtiyacı olan tek şey eski Jimin gibi hissetmekti. Bunun için yanında olmalıydım. Tıpkı eski günlerde ki gibi.
Dudağıma işkence etmeyi bırakıp yeniden valizimi elime aldım ve bordo renkte ki evin kapısına ilerledim. Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Jimin geliş günümü yarın diye biliyordu. Fakat ben sürprizleri severdim.
Açılan kapıyı fark ettiğimde gülümseyerek kapıyı açan altın çocuğa baktım. Ona böyle söylüyorlardı değil mi? Grubun altın yeteneği.
Gözleri gözlerime değdiğinde duraksadı. Yüzündeki ifadesizlik yerini şaşkınlığa bırakırken sağ elimi kaldırıp salladım.
Dudakları yavaşça güzel bir gülümsemeyle kıvrıldığında beni sonunda tanıdığını anladım. Bu rahatlatmıştı. Bir an için beni eve almayacağından korkmuştum doğrusu.
"Yah! Hae Min!"
Baş parmağımı dudaklarıma bastırıp heyecanla kıkırdadım. Çok sesli söylemişti. Bir kaç kere Jimin sayesinde konuşmuştum hepsiyle. Koyu olmasa da bir army olduğum su götürmez bir gerçekti.
"Merhaba Jungkook!"
Eğilip ona selam verdiğim de beni taklit etti."Jimin hyung yarın geleceğini söylemişti."
Omuz silkip derince gülümsedim. Ah, çok heyecanlıydım cidden.
"Sürpriz yapmak istedim."
"Çok iyi yapmışsın hadi içeri geç." Dedi kapıyı sonuna kadar aralarken. O gerçekten yakışıklı duruyordu. İri ve geniş omuzları vardı. Grupta en çok beğendiğim fizik onundu sanırım. Ancak söylemeden geçemezdim fiziği video ve fotoğraflardan çok daha ileri bir boyuttaydı.
Bavuluma elimi attığımda beni durdurdu.
"Sen bırak ben getiririm. Jimin hyungun yanına git özlemiş olmalısın."
Kararsızlıkla bir ona bir bavuluma baktığımda gülüp bileğimi yakaladı. Beni evin içine çektikten sonra bavulumu da seri bir hareketle yanına çekti. Çok çevikti cidden.
"Hadi git! Jimin hyung mutfakta Jin hyunga senin sevdiğin yemekleri yaptırıyor."
Onunla eş zamanlı gelen bağırma sesiyle kafamı hole doğru çevirdim.
"Kook kim geldi?"
"Önemli değil hyung adres sormaya gelmişler. "
Muhtemelen Namjoon'du. Ah onu çok seviyordum. En çok onunla konuşmuştum sanırım. Hep Jimin'i azarlamak için beni aradığı zamanları seçerdi ve bizde beraber Jimin'i azarlardık.
Bakışlarımı bana bakan altın çocuğa çevirip gülümsedim.
"Teşekkürler Jungkook!"
Bana gülümseyip omuzumdan iteklediğinde onu arkamda bırakıp ilerledim. Uzun bir holleri vardı. Sonunda hol bittiğinde iki ayrı oda ayrımı çıktı karşıma. Şansımı sol kapıdan yana deneyip sessizce kapıyı açtım.
Görüntü gözlerimi sulandırırken dudaklarımı ses çıkartmamak adına ısırdım.
Arkası bana dönüktü ancak bir mil öteden bile görsem işine pür dikkat kesildiğini söyleyebilirdim. O çin marullarıyla özenle uğraşırken Jin hyung kasedeki sebzeleri karıştırıyordu.
"Çin marulu bol olsa olur değil mi hyung? Hae çok seviyor. Hatta acaba hepsi çin marulu mu olsa?" diye sordu meraklı bir sesle.
"Hyung zevkleri değişmemiştir değil mi? Hala marulu seviyordur?"
Jin hyung'un sabırla ofladığını duymak beni istemsiz bir kıkırdaya sürüklerken onun sesini sürekli duymama rağmen ne denli özlediğimi fark ettim.
Tuttuğu bıçak kıkırtımı duymasıyla marulları kesemeden havada asılı kaldı. Ona doğru bir kaç adım attığımda bacaklarımın titrediğini sezdim. Çocukluğum gözlerini bana çevirdiğinde dolu dolu olduklarını gördüm. Yutkundum ve buruk bir gülümseme verdim ona. Bıçak elinden tezgaha düşerken Jin hyunga sorduğu soruyu cevapladım.
"Marul her daim favorimdir Jimin-ah."
Dolu gözleriyle kahkaha atıp hızla üzerime doğru geldi. Kolları iki saniye içerisinde etrafıma dolanırken aynı saniyede kollarımı boynuna dolayıp başımı boynuna gömdüm. Bir elimle saçını severken kokusunun aynı olması beni şaşırtmıştı. Ayaklarım yerden kesilirken beni kahkaha atarak etrafında döndürdü.
"Tanrım sonunda buradasın!"
Bağırışı beni kahkahalara boğarken ona daha sıkı tutundum. Öylesine özlemiştim ki. Bu özlemin hiç bir kelimede karşılığı olamazdı. Jimin benim tüm çocukluğum ve gençliğimdi. Ona uzak kalmak benim için zordu ancak birbirimizden kopmamış olmamız bağımızın kuvvetini tüm gerçeğiyle gözler önüne seriyordu.
Boynumda hissettiğim ıslak öpücük gözlerimi şaşkınlıkla açmama sebep olurken Jimin sonunda başı dönen zavallı beni çevirmeyi bırakabilmişti. Muhtemelen sevinçten beynini kullanamayıp olmadık yeri öpmüştü.
Ayaklarım yere bastığında kollarımı boynundan çekip yüzünü görmek için geri çekildim. Huzurla yüzüne baktım. Hafif kızarmış gözleriyle geniş bir gülümseme sunmuştu bana. Tüm zamanların en içten gülümsemesi olmalıydı bu.
İki eliyle yüzümü avuçladı.
"Çok özledim Hae." Diye fısıldadı.
"Yemin ederim ki çok özledim. "
Yumuşak dudakları şakağımı öperken gözlerimi kapattım.
"Bende özledim Jimin, hem de çok özledim."
Hayranı olduğum 'Vapmir Günlükleri' dizisinde olan Elena ve Damon kavuşması bile beni bu denli mutlu kılmamıştı. Sanırım yüz yılın buluşması benim çocukluğumla olan buluşmamdı.
Kolları yeniden bana dolandığında huzurla gözlerimi kapattım. Uzun hatta çok uzun süredir boşlukta hisseden ruhum kendini güvenli bölgede bulmuştu sonunda. Bunun huzuru asla tarif edilemezdi.
'Gözlerinde ki mutluluk parıltısının sebebi olmak istedim Hae, öyle güzel gülüyordun ki parıldayan gözbebeklerin olmak istedim.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkigai |JJK|
Fanfiction'Ama sana karşı konulmaz bir hassasiyetim var. Her zaman da olacak, hayatım boyunca. '