Yaklaşık olarak bir buçuk saat boyunca salonda Yoongi oppa ile takılmıştım.
Müzik zevklerimiz o kadar aynıydı ki bir an Yoongi oppa ‘Kesin biasın benim ve beni etkilemeye çalışıyorsun.’ diye söylenmeye.
Ona itiraz dolu kelimeleri sıralarken o beni dinlemeden aynı şeyleri söyleyip duruyordu.
İkimizde gülüyorduk ancak yanlış bir anlaşılmanın gerçekleşmesini göze alamazdım. Bu yüzden gülsem bile itirazlarıma devam ediyordum.
“Nefes al minik sincap.” Jimin’in sesinin ardından saçlarımı savuşturan ellerine doğru döndüm.
Kaşlarını kaldırıp ikimize baktı.
“Sorun ne?” diye sordu koltuğun arka kısmından çekilip önümüzde ki sehpaya otururken.
“Sen bilirsin Hae Min’in biası kim?”
“Bu nereden çıktı hyung? Elbette ki benim.” Dedi kendinden emin bir sesle. Ona gülümserken kafamı onaylarcasına salladım.
“Yoongi oppa onu etkilemeye çalıştığımı düşünüyor. Müzik zevklerimiz ve kişilik benzerliklerimiz yüzünden. “ diye yakındım gözlerimi ikili arasında gezdirirken. Kelimelerim beklediğim gibi Jimin de kahkaha etkisi bırakırken eliyle Yoongi oppa’nın omuzuna hafifçe vurdu.
“Sana söylemiştim zaten hyung. Hea senin kız kopyan gibi sadece biraz daha hareketli.”
Yoongi oppa yüzü gibi vücudunu bana çevirdikten sonra kaşlarını kaldırıp büyük bir merakla sordu.
“Bilinçli olarak beni etkilemeye çalışmadığına güvenmeli miyim?”
Elimi onu onaylar şekilde kaldırıp ‘kesinlikle.’ İşareti verdim.
“Balık tutmayı sevmem sen sever misin?”
Ani sorusuyla yeniden dudaklarımı araladım.
“Üzgünüm Yoongi oppa ama balık tutmaya bayılırım. “
Jimin elimden tutup kaldırırken Yoongi oppa anlamadığım isyanı yüzünden söyleniyordu.
“Tam bir sahtekarsın hyung.”
Jimin’in kınayan sesi beni güldürmüş ve olayı anlamamı sağlamıştı. Beni deneyecek bir soru sormuştu ve kendini yanıtını beni yanıltmak için zıt vermişti ancak tutmamıştı.
“Yah! Park Jimin sürükleyip durmasana.” Dedim ses tonumu yükseltip. Sesime durduğunda bakışlarını susmam için üzerime çevirdi.
Tehditkar bakışlarına kafamı sallayıp boş olan elimle ağzıma bir fermuar çektikten sonra beni çekiştirmesine izin verdim. Çünkü gözlerinde gördüğüm ciddi bir bakıştı ve evet o çok kolay ciddileşen bir insan değildi.
Sonunda beni sürüklemeyi kestiğinde bahçeye çıkmıştık. Elimi tutan elini çekip yerlerde ki puflara oturdu. Birden böyle ciddileşmesi beni tedirgin ederken beklemeden bende yanında ki pufa oturdum.
“Jimin-ah bir sorun mu var?” diye sordum merakla. Alışverişte onu üzecek her hangi bir durum olmuş olması beni korkutmuştu. Ben buradayken hep mutlu olsun istiyordum.
Başını karşıda bulunan büyüklü küçüklü ağaçlardan çekip bana çevirdi.
Evin bu arka bahçesi ormana bakıyordu. Kesinlikle çok güzel ve ferahlatıcı bir durumdu.
“Beni yanlış anlamayacağına inanabilirim değil mi? Çünkü az sonra söyleyeceklerimin seninle gram ilgisi yok. Senin her hangi bir hareketin veya davranışın yüzünden değil. “
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkigai |JJK|
Fanfiction'Ama sana karşı konulmaz bir hassasiyetim var. Her zaman da olacak, hayatım boyunca. '