two • chemist

942 94 43
                                    

Sabahın erken saatlerinde uyanmanın bazı nedenleri olurdu. Okula veya işe gidiyor olurdunuz ya da arkadaşlarınızla buluşmanız gerekebilirdi, bu yüzden vakitli uyanıp gidilecek yere zamanında gitmek gerekiyordu. Jungkook'a göre ise erken kalkmak için hiçbir neden yoktu, özellikle de günlerden pazar ise. Fakat pazar günü oldu mu onların evinde akan sular duruyordu. Dini inançlarına fazla düşkün olan bir anne ve babaya sahip olduğundan dolayı pazar günleri kiliseye zorla gönderilir, ayinde başından sonuna kadar kalır hatta dualar okunurken uyukladığı için yanındakilerden bir güzel azar işitirdi. Oldu olası bu tarz şeyler yapmaktan hoşlanmıyordu ama ailesinin baskısı hiçbir zaman azalmamıştı ve bu yüzden her pazar bu çileyi çekmek durumundaydı.

"Jeon Jungkook, hala uyanmadıysan seni fena yapacağım!"

Annesinin sesi koridorda duvarlara çarpıp yankılanırken Jungkook yüzünü yumuşak yastığına sürtüp gülümsüyordu. Hayatta en çok sevdiği şeylerden biri yastığı, diğeri ise hiç şüphesiz tam ortopedik yatağıydı.

Liseden mezun olduktan sonra üniversiteye girmediği için ailesi tarafından birçok ihtiyacı karşılanmaz olmuştu. Telefonunun modeli düşürülmüş, bilgisayarı elinden alınmış ve hatta odası evdeki en küçük odaya taşınmıştı. Jungkook hepsini kabul edebilmişti ama sünger yatağının abisine verilmesi sonucu sinirlenerek bir işe girip işten kazandığı parayla kendine bu yatağı almıştı.

"Jungkook, geç kalacaksın!"

O, hala yatağında debelenirken annesi bağırmaya devam ediyordu. Sonbaharda olduklarından dolayı hava sık sık bulutlu olurdu, bu yüzden sabah uykuları bir başka oluyordu. Tembelliğe alışmış biri için yatağını terk etmek ülkeyi terk etmek kadar zordu.

Bayan Jeon ani bir hareketle odaya daldığı sırada Jungkook, kadına ağzını şapırdatırken yakalanmıştı. Sinirli olduğu yüzünün her halinden belli olan kadın, ona yaklaşıp tek hamlede yorganını üstünden sıyırdı.

"Hiçbir işe yaramadığın yetmiyormuş gibi sorumluluk sahibi de değilsin." diye homurdandı, ellerini beline yerleştirmişti. "Her gün evde yatacağına gidip yararlı bir şeyler yap, belki şans eseri günahlarından kurtulursun." dedi alayla. "20 yaşına geldin ama hiçbir şeyin farkında değilsin."

"Her gün evde yatmıyorum ben." diye mırıldandı Jungkook. Henüz gözlerini açamamıştı. Suya ulaşmadan önce de açabileceğini sanmıyordu. Kirpikleri birbirine tutkalla yapışmış gibiydi.

"Doğru." dedi annesi. "Bazı günler arkadaşının kafesine gidip yatıyorsun."

Tüm bunların nedeni üniversiteydi. Lise son sınıfı okurken ailesinin Jungkook'tan beklentisi tıp fakültesini kazanmasıydı. Bunun için onu her türlü kursa gönderip binbir çeşit imkan sunan bir aileye sahip olmasına rağmen ısrarla üniversite okumak istemeyen Jungkook, mezun olur olmaz kendini sanayide bulmuştu. Tam da tahmin ettiği gibi geçen üniversite sınavı sonunda hiçbir üniversiteye yerleşemeyerek açıkta kalmıştı. Bunu öğrenen ailesi tarafından, özellikle annesi, üvey evlat muamelesi görmeye başlayan Jungkook, yazın sanayide çalışmaya gidince tıp okumasını isteyen annesine onun kızacağı türden konuşmalar yaptığı için ailesi orayı da bırakmasını istemişti. Jungkook işten her döndüğünde "Bugün bir arabaya daha ameliyat yaptım." diye övünerek mutlu oluyordu oysaki. Fakat bu, yalnızca annesinin sinirini bozmasına neden oluyordu.

"İşi bırakmamı isteyen sendin." dedi Jungkook. "Yaklaşık iki senedir işsiz olabilirim ama bu benim suçum değil. Ameliyatlara girmemi istemeyen sendin." Omuz silkti ve odadan çıktı.

Her ne kadar evde kalmak güzel olsa da yaptığı ameliyatları arada sırada özlüyordu. Yaptıklarına 'ameliyat' diyordu çünkü bir arabayı tamir etmek bir insanı iyileştirmek gibiydi. Doktorun taktığı beyaz eldivenler yerine Jungkook kalın, siyah eldivenler takardı. Hasta kanı, motor yağıydı onun için. Bu yüzden her seferinde ameliyat diyordu. Hem bunun kesinlikle kulağa daha havalı geldiğinden emindi.

NOVEL • JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin