Uzuuun bir süreden sonra artık aktif olmaya karar verdim ve bu hikayeye devam edeceğim. Umarım hala okuyucusu vardır kkkkk
×
Jungkook, Hyorin'in dairesinin önüne geldiğinde derin bir nefes aldı. Birazdan karşılaşacağı duruma hazır mıydı emin değildi. Hyorin genelde her şeyi abartı yaşadığı için daha test sonucunu görmeden panikleyecek, yerinde durmaksızın evin içinde turlayıp duracaktı. Sonucun pozitif çıkması durumunda ise neler olur hiç kestiremiyordu. Sevinir miydi üzülür müydü?
Zile bastı. Korkunun ecele faydası yoktu. Kapının önünde biraz daha dikilmeye devam ederse geciktiği için azar yiyecekti çünkü. Kapı, bir saniye bile geçmeden anında açılırken Hyorin gözlerini kısarak çocuğa bakmaya başladı. "Neden dakikalardır kapımda dikildiğini sorabilir miyim?" Havada sallanan ellerini beline yerleştirmişti.
"Nereden biliyorsun?" diye sordu Jungkook. Gözleri kocaman açıktı. Hyorin ise yüzüne yamuk bir gülümseme yerleştirmişti. "Delikten bakıyordum. Ayrıca yüzüne ışık tutulmuş tavşan gibisin yine, endişeli misin?" Kapının önünden çekilip içeri girerken ekledi. "Amca olmaya hazır değil misin yoksa?"
"Bu kadar emin misin?" Jungkook da içeri girdi ve arkasından kapıyı kapattı. Ona testi verirken tereddüt etmişti. "Öğreneceğiz." dedi Hyorin testi havada sallayarak. Ardından güldü ve banyoya doğru ilerlerken Jungkook'un görüş açısından çıktı. Jungkook da bu arada eline telefonunu alıp oynamaya başlamıştı. Saate bakılırsa kilisedeki ayin çoktan başlamıştı. Annesinin oraya gitmediğini öğrenmemesini umdu. Aksini aklına getirmek bile istemiyordu. Telefonundaki oyunu oynamaya devam ederken birkaç dakikanın sonunda banyodan yükselen çığlık yüzünden yerinden sıçramıştı.
"AMAN TANRIM!"
Telefonu oturduğu kanepeye fırlattı ve koşarak banyonun kapısının önüne gitti. "Hyo!" Kapıyı birkaç kere yumruklamıştı. "İyi misin?! Düştün mü yoksa?!" Kapının birden açılması yüzünden kapıya ağırlığını yükleyen Jungkook sendelemişti. Bugün bu, ani kapı açılmaların ikincisiydi. "Hayır, sersem!" diye bağırdı kız. "Hamileyim!"
Yüzündeki ifadeye bakılırsa mutluydu. Ağzı kulaklarına varacak kadar gülüyordu. Dişlerini saymaya imkan vardı.
"Cidden bu kadar mutlu musun?" dedi Jungkook. Kendini bir an onun yerine koyduğunda çıldıracakmış gibi hissetmişti. 20 yaşında güzel bir kız, evlilik dışı bir birliktelik dolayısıyla karnında bir bebek taşıyor... Kesinlikle Jungkook onun yerinde olmak istemezdi.
"Mutluyum!" diye şakıdı Hyorin. "Kyum ile evlenmem için güzel bir bahane." dedi Jungkook'a sarılırken. Jungkook da kollarını ona sıkıca dolayarak sarılmıştı. Kızın bu tarz kucaklamalara ihtiyacı olduğu belliydi. İleride ise daha fazla ihtiyacı olacağından adı kadar emindi. Kyum'dan beklediği tepkiyi almadığında mesela. Kyum denen çocuğun o bebeği kabul etmeyeceğini tahmin etmek için onu çok fazla tanımaya gerek yoktu.
Ayrıldıklarında Hyorin hızlıca saate baktı. "Duaları ve dini konuşmaları kaçırmayalım!" dedi Jungkook'a bakarken. Jungkook yalnızca "Ne?" diyebilmişti.
"Dua kısmını kaçırmayalım! Bebeğimin buna ihtiyacı olacak!" Hyorin üzerine montunu almak için içerideki odalardan birine gittiğinde Jungkook ofladı. "Yine mi kiliseye gidiyorum yani?"
♣
Kilisede sıra sıra dizilmiş kırmızı, kumaş sandalyelerin üstünde otururken stresten bacağını sallıyordu Jungkook. Her hafta bu kiliseye gelen bir din adamı, dua kısmını bitirip dini sohbet kısmına girişmişti ve bu, bitecek gibi görünmüyordu.
Jungkook yavaşça kıza doğru eğildi ve kulağına fısıldadı. "Gitmeyecek miyiz?" Bugün kiliseyi atlattığını düşünürken şu anda bu sandalyede oturuyor oluşuna ağlamak istiyordu. Hyorin kafasını olumsuz anlamda salladığında bu sefer tekrar fısıldadı.
"Çişim geldi." Kız, onun söylediğine göz devirirken Jungkook olduğu yere sinmişti. Sıkıntıdan patlamak üzereydi. Zaman geçmiyordu sanki. Bu durumu bir lisede hoca sınıf listesinden tahtaya kaldıracağı öğrenciyi seçtiği zamanlar yaşamıştı bir de şimdi yaşıyordu."Sıradaki konumuz kader. Bu konudan sonra sizi kendi iç dünyanıza bırakacağım. Lütfen eve gittiğinizde de düşünün. Düşünmeyi sürekli kılın."
Jungkook, kürsüdeki adamı dinlemeye başlayalı yalnızca bir dakika olmuştu. Burada daha fazla beklerse yine uyumaktan korkuyordu. Uyumamak için dinlemeye başlamıştı.
"Sizce biz dünyaya gelirken her şey belli miydi? Ne yapacağımız, kim olacağımız, şu an bu pazar gününde burada oturuyor olacağımız? Her şey belli miydi yoksa biz bazı şeylere yön vererek mi olayları şekillendiriyoruz?" Durup nefesini topladı. "Peki ya kaderimizi biz seçebilseydik nasıl olurdu?"
Jungkook, kollarını göğsünde birleştirerek düşünmeye başladı. Sıkıcı ihtiyarın ilk defa ilgi çekici bir konuya değindiğini düşünmüştü. Gerçekten de bu konu hakkında kafa yormaya başladı. Her şeyin önceden belirlendiği gibi ilerleyip ilerlemediğini deli gibi merak ediyordu. "Kader" denen şeyin değiştirilip değiştirilemeyeceğini de.
"Alın yazısı denilen şey değiştirilebilir mi sizce?" dedi adam. Jungkook kafasını kaldırıp adamın yüzünü iyice görmeye çalıştı. "Hayatımız bir roman gibi yazılı mı yani? Bir şeyler önceden belli olabilir ama bunların bir yere yazılı olduğunu sanmıyorum." diye devam etti.
Jungkook o an durmuştu. Beyninin karıncalanmaya başladığını hissetti. Birden nedense başına ağrı giriyormuş gibi olmuştu. "İyi misin?" dedi Hyorin. Çocuktaki tuhaflığı fark etmişti. Elini çocuğun sırtına yerleştirdi ve biraz ovaladı. O sırada salondaki diğer kişiler de onlara bakıyordu.
"Bir sorun mu var?" dedi kürsüdeki yaşlı adam. Jungkook iyi olduğunu fısıldadıktan sonra ayağa kalktı ama gözleri kararıp duruyordu. "Dışarıda biraz hava alsam iyi olacak."
Zar zor kendini kilisenin dışına attı ve kilisenin taş duvarının dibindeki çıkıntıya bıraktı kendini. Nefesi daralıyor gibiydi. Elinin altındaki taşı sıktı istemsizce. Akciğerlerine hava gönderebilmek için derin derin nefes alıyordu.
Kafasını iki yana salladı ve kendine gelmeye çalıştı. Bir şeyler hatırlıyordu. Ellerinin altına gelen sayısız kitabı. Korkakça onlara dokunuşunu...
Jungkook, kaderini kendisinin seçtiğini hatırlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOVEL • JiKook
Science FictionHayat, seçebildiklerimiz ve seçemediklerimizden oluşuyordu. Bir gün içinde nereye gideceğimiz, ne tür yemek yiyeceğimiz veya hayatımız boyunca kaç dil öğreneceğimiz gibi şeyleri seçebilirken; yıllarca birlikte yaşadığımız ailemiz, bizi oluşturan gö...