Benim evim yıldızlardı mesela. Gündüzleri onlarla karşılaşmayı beklerim. Gece olduğunda daha iyi hissederim. Herkesin kendine ait bir yıldızı vardır değil mi? Benim de var. Her gün aynısı olmuyor aslında. O söylüyor diğerine. Bugün onun evi sen ol diyor. O da oluyor. Her gün başka bir gezegene alışıyorum. Her gün yeniden doğuyorum. Her gün de ölüyorum aslında. Aslında yaşıyor muyuz biz? Yoksa herkes birer ölü mü bu hayatta? Evet, öyle. Herkes belki bin kere öldü ama, hiç de doğmadığımız kesin.
Nasılsın diye sordu yıldızım. Her zaman ölüyüm. Hiç doğmadım ki. Belki de ölmek için doğmaya ihtiyacım vardır. Herkes ölmek için doğuyor zaten. Peki o zaman neden doğuyoruz?
Belki de öylesine. Tanrı olsam can sıkıntısından ben de yaratırdım belki.
İnsanların acı çekmesini izlerdim. Onlar kötü bir yol seçtiğinde onları yakmayı ben de isterdim. Nasılsa kötülüğü de ben seçtirirdim. Kendimi yaksam da aynı sonuca ulaşır mıydım acaba? Belki de hayır. Tanrı olmak kolay değil. İnanmayanları da kendin inandırmıyorsun mesela. Kendinle oyun oynuyorsun. Can sıkıntısından tabii. Tanrılar birbirinin tanrısı olsa, bizim tanrımız kim olurdu yani?