11.Bölüm Öldürdüğüm Kadın

1K 86 192
                                    

Zülal uyandığında Yekta'yı göremeyince çocuk odasına gitti, ne zaman ortalarda olmasa orda olurdu. Minik kızı mışıl mışıl uyuyordu, üzerini düzeltip odadan çıktı. Aşağı indiğinde Yekta hala ortalarda yoktu. Mutfağa gidip dadıya bakındı, onu da göremeyince diğer çalışan kıza sordu.

"Günaydın. Yekta'yı gördünüz mü?"

Kız hanımına gülümsedi, hepsi Zülal'i severlerdi. Aynı gülümseme ile de karşılık verdi.

"Günaydın Zülal hanım, dadıyla birlikte bahçedeler sanırım."

"Teşekkürler canım, kolay gelsin."

Ardından yavaş adımlarla bahçeye çıktıklarında Yekta başını elleri arasına almış arkası dönük oturuyordu. Dadı bir şey söyleyecek gibi dursa da can sıkıcı bir sessizlik vardı. Yanlarına gitmedi, nedense aralarına girip havayı dağıtmak istememişti.

Kapıya yaslanmış dururken dadının sesiyle bir adım daha atıp durdu, yaptığı ayıptı ama Yekta anlatmazdı. Dinlemekten başka çaresi yoktu, o da öyle yaptı.

"Bu kadar acı çekeceğine neden ona gitmiyorsun?"

Kimden bahsediyorlardı, kime gidecekti? Kafası karışmıştı.

"Gidemem. Zülal var, ben evli bir adamım unuttun mu?"

Zülal'in gözleri doldu, kime gidecek olduğunu tam kestiremedi ama tahmini vardı. Dadı konuşmaya devam edince düşüncelerini bir kenara bırakıp biraz daha yaklaştı. Oturdukları yerden onu görmeleri mümkün değildi.

"Zülal'i seviyor musun? Neden diye hiç sormadım, evlendim dedin kabul ettim. Neden evlendin, canın yana yana neden onunla evlendin?"

Yekta yorgun ve uykusuz halde başını kaldırdı, gözleri donuk ve ruhsuzdu. Zülal onu böyle üzgün gördüğü için daha çok üzüldü, keşke elinden bir şey gelseydi.

"Zülal'i seviyorum. Evlendiğime de pişman değilim. Bu konuyu bir daha açma dadı, karşımda görünce şaşırdım hepsi bu, altında başka anlamlar arama. Karım ve kızımla mutluyum."

Yekta ayağa kalktığında gözleri yaşlı Zülal'le göz göze geldi, ağır ağır bakışlarını üzerinden çekmeden ona doğru yürüdü. Tam yanından geçecekken durdu, gözlerindeki acıyla gülümsedi. Sesi naif ve derinden geliyordu.

"Karımsın ve hep karım olarak kalacaksın, aklını bunlarla meşgul etme. Korkma da, öldürdüğüm kadına gidecek değilim."

Başka tek laf etmeden hızlıca merdivenleri çıktı, Zülal gözyaşları içinde hala arkasından bakıyordu. Sonra bakışlarını bahçeye oturdukları yere çevirdi, dadının bildiği çok şey vardı. Gözyaşlarını silip yanına oturdu, doğrudan gözlerine bakmıyordu.

"Kim o kadın?"

Sessizlik oldu, sonra gözleri buluştuğunda dadı derince bir nefes aldı. Yekta'nın herkesten çok mutlu olmasını istiyordu. Anlatacaklarını doğru kişiye anlatmıyor gibi dursa da o tam tersini düşünüyordu.

"Anlat dadı, Yekta öldürdüğüm kadın derken kimden bahsediyor?"

Dadı ellerine uzandı, yüzündeki ifade hemen hemen Yekta'nın ifadesiyle aynıydı.

"Amerika'ya gitmeden önce bir kadınla tanışmıştı, bir gün o kadın gitmem demesine rağmen çekip gitmiş. Sonrasını biliyorsun zaten, yanlış anlama ama kadınlara öfkeliydi evlenmenize bu yüzden şaşırdım. Şimdi de yine o kadın için acı çekiyor, anlıyorsun değil mi?"

Zülal anlamıştı, tahmini doğruydu. Bunu kelimelere dökerken de sesi çatallaşmıştı.

"Çok güzel bir kadın, derin derin gözleri var. Yekta ona bakarken içi gidiyor, nerden anladın deme anladım işte. Dün gece o kadınla yemek yedik, kadın nişanlı ama bakışında bir şey var. Yekta anlamadı ama o bakışta çok şey var."

Yarım KalanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin