Trashcan | 2

498 60 54
                                    

"Umarım hasta olmam."

Ve işte karşınızda hasta olmuş bir Komaeda Nagito, tebrikler!

Komaeda acıyla inledi ve yatağında kıpırdandı. Her yeri -özellikle başı- ağrıyordu, ateşi vardı ve ara sıra öksürüyordu.
Daha da kötüsü evde ona bakabilecek biri olmadığı için kendi başının çaresine bakması gerekiyordu. Ne kadar harika(!) birkaç gün geçireceğini düşündükçe Komaeda'nın içini anlam veremediği bir hüzün kapladı.
Okula gidemediği ve bu kadar hasta olduğu için belki de ilk defa üzülüyordu.

"Ahh, bu da Hinata'nın etkilerinden biri mi acaba?"

Sanıldığının aksine Komaeda ve Hinata çok nadiren konuşurlardı. Bunun iki sebebi vardı. İlki Hinata'nın hem popüler hem de meşgul bir insan olmasaydı, ikincisi ise Komaeda, Hinata ile konuşmaktan çok onu izlemeyi seviyordu.
Onun değerli zamanını harcamaktansa Hinata'nın her küçük hareketini büyük bir dikkat ve özenle izleyerek kendi vaktini harcamayı tercih ediyordu.
Bu yüzden Komaeda yalnızca Hinata onunla konuştuğu zaman konuşuyordu. Gerçi kendi gibi çöp kutusundan başka bir şey olamayacak işe yaramaz bir insan ile konuşması Komaeda'yı bir miktar üzüyordu.

Bazen Hinata'nın kendisi ile gelip herhangi bir şey hakkında onunla konuşmasının bir mucize olduğunu düşünüyordu.
Genelde diğer insanlar Komaeda ile herhangi bir şekilde konuşmak zorunda kaldığı zaman yüzlerine iğrendiğini belli edercesine bir gülümseme takınır ve konuşmayı hemen bitirmeye çalışırlardı.
Hinata ise Komaeda ile konuşurken asla yüzüne sahte gülümsemelerden takınmazdı. Gülümsediği zaman gerçekten gülümserdi.
Aynı zamanda konuşurken asla acele etmezdi. Kelimelerini dikkatlice seçer ve anlaşılacak şekilde bir yavaşlıkta konuşurdu. Komaeda, Hinata'nın bu yönüne de hayrandı. Ne tatlı!

Komaeda biraz olsun kendini iyi hissetmeye başlamıştı. Hala ağrısı vardı ancak ateşi biraz düşmüştü. Kendini zorladı ve ayağa kalktı. Birkaç adım atmıştı ki kapının çaldığını duydu.

Bugün herhangi birinin gelmemesi gerekiyordu..

Birkaç kez öksürdükten sonra maskesiyle ağzını tekrar kapattı ve kapıya doğru yöneldi. Kapı deliğinden bakmadan hafifçe kapıyı açtı ve araladı.

"Hinata-kun?"

Komaeda maskenin altında ağzı açık bir şekilde Hinata'ya baktı. Bu kesinlikle beklenmedik bir gelişmeydi. Ahh, şanslı olmak ne güzel şey değil mi? Komaeda kapıyı iyice açtı. Hinata'nın yüzünü dikkatlice incelemeye başladı. Bu sırada Hinata konuştu.

"Ah, Komaeda. Öğretmenden hasta olduğunu duydum. Bu yüzden biraz uğramak istedim. Ayrıca işte,"
Hinata, Komaeda'ya birkaç kağıt uzattı.
"Öğretmen bunları sana vermemi istedi."

Komaeda hala şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Kağıtı tuttu ve eline alıp baktı. "Teşekkür ederim, Hinata-kun."

Hinata gülümsedi. Daha sonra elinde tuttuğu poşeti de Komaeda'ya doğru uzattı. "Lütfen bunları da al. Gelip ilgilenmeyi isterdim ancak rahatsız etmeyi istemiyorum. Ayrıca.. Hala bitmeyen işlerim var. Üzgünüm. Endişelendiğim halde kalamıyorum.."

Hinata'nın Komaeda için endişelendiğini söylemiş olması.. Komaeda eğer hemen şuanda ölseydi, hiç pişmanlık duymazdı. Biricik Hinata-kun'u onun için endişelendiğinden evine kadar gelmişti. Gerçekten rüya gibiydi..

"Ah, Hinata-kun endişelendiğin için teşekkür ederim. Ama endişen gereksiz, lütfen benim gibi işe yaramaz bir insan için endişelenme nasıl olsa bir şey olsa bile kimse umursam-"

Hinata, Komaeda'nın sözünü kesti. "Ben umursuyorum. Lütfen işe yaramaz bir insan olduğunu söyleme. Sen bundan çok daha fazlasısın."
Ses tonu sinirli olduğunu gösterse de yüzünde yumuşak bir ifade vardı.
Komaeda yüzünde maske olduğuna çok sevindi, yanaklarının sıcaklığından kızardığını hissedebiliyordu.. Belki de ateşi tekrar çıkmıştı? Ah, hayır. Kesinlikle utandığı için yanakları kızarmıştı.

"Peki, Hinata-kun. Benim için endişelenmen beni gerçekten mutlu etti. Çok teşekkür ederim. Çabucak iyileşip okula geri döneceğim."

Hinata gülümsedi. "Bekliyor olacağım, Komaeda."

Birbirleriyle vedalaştıktan sonra Komaeda zorlukla kapıyı kapattı ve kapının arkasına yığılır gibi bir anda oturdu. Kalbi hızlı bir şekilde atıyor, elleri terliyor ve vücudu zangır zangır titriyordu.

"B-Bu histe ne? Ç-Çok mutluyum." Kollarını kendi etrafına sardı. Sanki titremesini durdurmak ister gibiydi.

"O kadar mutluyum ki ölebilirim! Aahh, keşke ölsem! En mutlu anımda ölmek, ne kadar güzel.."

Bir süre benzeri şeyler mırıldandıktan sonra sakinleşti ve ayağa kalkıp yatağına gitti.
Uslu bir şekilde ilaçlarını içip dinlemeye geri döndü.

Umarım yarın okula gidebilecek kadar iyi olurdu.
Umarım yarın Hinata'yı görebilirdi.
Umarım..

Not; Uzun zamandır bölüm yazmıyordum. Sanırım sebebi zaman bulamamamın dışında, ne yazacağımı bilemememdi. Ama Danganronpa V3 sanırım o konuda biraz yardımcı oldu. Her ne kadar pek alakası olmasa da oyunun atmosferi cidden işe yaradı. Ah, bu arada umarım bu bölüm hoşunuza gitmiştir. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere~☆

Trashcan and Hope BasketHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin