Bölüm 2

71 7 2
                                    

2. Bölüm

Uyandığımda -yine- ya da uyanmaya çalıştığımda daha rahat bir yerde olduğumu anladım. Bir odadaydım. Büyük ve geniş, aynı zamanda rahatlatıcı bir odaydı. Buz mavisi duvarlar ve buz beyaz mobilyalar rahatlatmakta büyük bir rol oynuyordu. Arada pembe ve mor eşyalar odaya renk katıyordu. Burası benim zevkime göre döşetilmişti ve bu da demek ki burası kesinlikle benim odamdı. Kimse bu kadar güzel ve kafama göre oda döşeyemezdi. Oda bana yabancı gelse de sanki burada büyümüşüm hissi vardı üstümde.

Yatak çok yumuşaktı ve hiç ayrılmak istemiyordum. Kuş tüyü yastık beni cennette hissettiriyordu. Ama yatakla aramdaki ilişkiye son verip etrafa bakmalıydım.

Üstümdeki yorganı tepip kendimi zorlayarak ayağa kalktım. Gözüme en çok takılan melekli kar küresiydi. Paytak adımlarla yanına gittim ve elime aldım. Hayatımda gördüğüm en tatlı şeydi -tabi eğer geçmişte gördüysem de hatırlamıyordum-  ve bunu altına yapıştırılmış “Hayatımda gördüğüm en şirin hediye” etiketi beni doğrulamış oldu. Keşke benim olsaydı diye düşündüm ve o an zaten burası benim evimdir diye kendime hatırlattım. Ve benim evim değilse de şey, sahibinden bunu isteyebilirdim.

Kar küresini elimden bıraktıktan sonra gözüme bir boy aynası ilişti. Aynaya yavaş adımlarla yanaştım ve kendimi uzun uzun süzdüm. Sırtıma kadar inen hafif dalgalı siyaha yakın kahverengi saçlarım, kendini bayağı belli eden açık kahverengi gözlerim vardı. Vücudum erkeklerin tapacağı kadar seksiydi. Kahküllerim alnımı tamamen kapatacak şekilde kesilmiş, arasından da ince ve zarif kaşlarım gözüküyordu. Kendime baktıkça odanın, eşyaların aslında tanıdık olduğunu hissediyordum. Beynimi biraz zorlasam da buranın artık benim odam olduğunu hatırlıyordum. Aynada kendi gözlerime bakarak beni buldukları zamandan itibaren olayları düşündüm. Başka düşünecek bir şeyim olsaydı keşke. Geçmişi hatırlamaya çalışmak kafama kapıyla vuruluyormuş hissi veriyordu.

Düşüncelerimi içerden gelen şıngırtılar -ses gelmeseydi kesinlikle akşama kadar düşünebilirdim- bozdu. Elime odanın köşesinde duran üstünde “İyi bir öğretmenin olursa neden öğrenmeyesin?” yazılı beysbol sopasını -şüphe uyandıracak kadar salak bir cümle- aldım. Kapıyı açtım ve bütün dikkatleri üstüne çeken görkemli merdivenlerden yavaşça aşağı indim. Seslerin mutfaktan geldiğini tahmin ettiğimden sessizce mutfak kapısına yanaştım.

İçimden üçe kadar saydıktan sonra içeriye son hızla daldığımda kırklı yaşlarında güzel ve bana benzeyen bir kadın –bu güzelliğini açıklıyor- tam karşımda duruyordu. Elerini kafasının yanında tutmuş suratını buruşturmuştu. Büyük ihtimalle ona vurmamı bekliyordu.

Vurmadığımı görünce gözlerini açtı ve “Aman tanrım Vicy! Bırak şu sopayı!” dedi. Her annenin otoriterliğini hissettireceği korku dolu sesi içimi ürpertti. Büyük olasılıkla benim annemdi -bunu hissedebiliyordum- sopayı kenara attım. Sesimin en güçsüz haliyle “Anne?” diyebilmiştim. Şu an bir ‘anne sarılması’na ihtiyacım vardı.

“Ah tatlım, gel buraya” Son hız anneme doğru koştum. Bana sımsıkı sarıldı. Ona karşılık verirken annemle geçirdiğim –ve hatırlayabildiğim- anılarımı gözden geçirdim. Zihnim onun annem olduğunu hatırlamıştı. Onunla ilgili her anıyı hatırlamıştı ama neden diğer her şeyi hatırlayamıyordum?

“Arkadaşların uyuyorlar. Bana… bana hiçbir şey hatırlamadığını söylediler. Sen… sen beni-“ Annemin şaşırmış ve çaresiz sesinden anladığım kadarıyla onun annem olduğunu hatırlayamayacağımı düşünüyor olmalıydı.

“Bilmiyorum. Seninle alakalı neredeyse her şeyi hatırlıyorum.”

“Ama son olan olayları hatırlamıyorsun. En son ne hatırlıyorsun?”

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 03, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Tehlikeli GüçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin