GİDECEĞİM YOL

37 2 0
                                    

Her zamanki gibi erken uyanmıştım.Bugünün Sandra için ne kadar önemli olduğunu biliyordum.Sandra'yı tanıyorsunuz,o benim ablam.Evdeki büyük hazırlıktan elbette nasibimi almış,belim kopana kadar yardım etmiştim.Bazen,bu evden uzak olmayı düşündüğüm zamanlar oluyordu.Onlar benim ailemdi,her biri benim için bir elmas tanesi gibiydi fakat en değerli elmasların bile sivri uçları elini kesebilir.Bazı zamanlar evin içindeki şiddetli tartışmalar,bağrışmalar,annemin 3 yıl önce babamı evden kovuşu,Sandra'nın anneme hakaret edişi ve daha bir çok gerilim.Babamın işten çıktığında yaşadığımız sıkıntı dolu günler,hala izlerini taşıyordu ailemde.Babam bugün işteydi o yüzden akşam olmadan eve dönmezdi.Ablam izin almıştı ve her şeyle kendisi ilgileniyordu.Akşama kadar başım değişik ev aletlerinin sesiyle şişmişti ve adeta onların arasında kayboluyordum.Hazırlıklar bittiğinde akşam olmuştu,babam gelmişti,belim,kollarım ve bacak kaslarım ağrıyor,başım dönüyordu.Ne olursa olsun kapı çaldığında ve ablam açtığında içeri giren "şey" için yapılan hazırlıklara ve yorulmama değdiğini düşünmüştüm.Sandra,sen çok akıllısın diye düşündüm.İçeri girip bize iyi akşamlar dileyen ve teker teker bizimle el sıkışan çocuğun adı Scott Wilson'dı.Uzun boyu ve geniş omuzları bir yana hafif kavruk teni ve sibirya kurdu gibi parlak kendini öne çıkaran gözlerine ben bile hayran kalmıştım.Erkekleri incelemezdim,onlara dikkat bile etmezdim ama bu delikanlı gerçekten gösterişliydi.Sandra ilk kez kedi olalı bir fare tutmuştu.Bunu sesli söylediğimi sandım çünkü herkes bana bakıyordu.Sonra annem sessizliği bozdu:

-Violet,yemek,yemeğe geçiyoruz.Gelmiyor musun?

Dalgınlığımın sonradan farkına vardım fakat vardığımda çok geçti.Ablamın müstakbel kocasına rezil olmuştum.Bu geceden sonraki telefon konuşmalarında muhtemelen Sandra benim için "zeka geriliği var,kusuruna bakma" diyecekti.Eğer Sandra gerçekten bu adamla evlenecekse,benim için sosyopat bile diyebilirdi.Artık insanların benim adıma kullandığı anlamsız ifadelere alışmıştım.Bütün gece sanki orada değildim.O masada yemek yemedim,koltukta oturup sohbet edenleri dinlemedim.Sadece,onları izledim.Sonra hayal ettim.Scott,Sandra,Josh ve Susan.Hepsi bir evin içinde,bir akşam oturuyorlar.Konuşuyorlar.Gülüyorlar.Bir şeyler içiyorlar.Birbirleriyle hoş vakit geçiriyorlar.Sonra yanlarında 5-6 yaşlarında bir kız çocuğu hayal ettim.Kızın uzun açık kahverengi saçları vardı.Parlak yeşil gözleri.Yanına bir erkek cocuğu geldi."İşte" dedim, "O babasına benziyor.".Çocuğun gözleri ceylandı ve parlıyordu.Hafif kavruk bir teni vardı.İkisi gidip Sandra'nın bacaklarına sarıldılar.Josh erkek çocuğunu kucağına aldı ve onunla oynamaya başladı.Eğleniyorlardı.Çocuklar gülüşüyordu,kadınlar gülüyordu.Hepsi mutluydu.Erkek evlat,kız evlat,anne,baba,büyükanne,büyükbaba.Ben içinde yoktum.Ben bu fotografta yoktum.Ben yoktum.Yoktum.Yok...Sonra bir erkek sesi bana "Sen bu fotoğrafta  yoksun." dedi.İnandım ona.Sesli söyledim.

-Ben yokum.

Herkes bana baktı.Babam,annem,Sandra ve Scott.Kafamı toparlamak için gözlerimi kapatıp hafifçe başımı sağa sola salladım ve kafamı önce eğdim.

-Ben,gitmeliyim,affedersiniz.Bu hafta okula başlıyorum da,gülümsedim.Scott'un tekrar elini sıkıp odama çıktım.Pijamalarımı giymeden sadece yatağa yattım.Çok kötü bir izlenim bırakmıştım.Sonra kendi kendime "çok kasıyorsun" dedim.Biraz sakinleş.Gerçekten bütün hücrelerim kasılmış gibiydi.Uyumak iyi geldi.Uyumak insanı uyuşturur.Uyumak sizin duygularını unutmanıza yardımcı olmaz sadece kısa bir süreliğine sizi bu dünyadan koparır.Onlardan uzak olmanızı sağlar.Uyku mükemmel bir görünmezlik iksiridir fakat etkisi kısa sürer.Daha uzun süre uzaklaşmak istiyordum.O yüzden uykular yetmedi.

İki günümü boş boş oturarak ve bir şeyler karalayarak geçirdim.İşte bugün pazardı.Yarın,okul açılıyordu.İçimde acı bir heyecan vardı.Sanki vişnenin ağızda bıraktığı ekşi tatlı tat gibiydi.Bu yılın dönemin geçmeyeceğini düşünmeye başlamıştım.Bu bahar kendi kendime güneşi izleyip ders çalışmak ve baharın nasıl geçtiğini kuşlardan dinlemek zorunda kalmayacakmışım gibi hissediyordum.Babam öğleden sonra beni aşağı çağırdı.

-Violet,biraz aşağı gelir misin,seni kapının önünde bekliyorum.

Kahverengi hırkamı alıp aşağı indim,kapıya çıktığımda beni derme çatma kemiklerden son model hale getirilmiş bir yavru bekliyordu.Motorum.Sevincimden utanmasam çığlık atacaktım ama onun yerine babamın boynuna sımkısı sarıldım."Seni seviyorum baba,teşekkür ederim." Bu kelimeleri tekrarlamaktan ağzım yorulmuştu.Hemen motora bindim fakat babam onu alıp düz bir yere götürmemizi,nasıl bineceğimi öğrenmem gerektiğini söyledi.Motoru arabanın arkasına yükleyip bir araziye gittik.Eskiden zengin bir aileye ait olan bu arazi onların gitmesiyle kalakalmıştı ve onlara ait olduğu için kimse dokunamıyordu.Bunu çok seviyordum.Bazı doğal şeyler,doğal kalmalı.Çünkü onları sadece bir kez göreceğiz.

Babam motoru indirip bana nasıl kullanılacağını gösterdi.Gençken kendisinin de motor kullandığını söyledi.Hem de bir grupla."Yani motorcu çetesiydiniz" dedim muzipçe.Güldü ve "hayır,bir grup motor tutkunuyduk ve boş arazilerde takılırdık." dedi.Beni motora bindirdi ve çalıştırmama yardım etti.Bundan sonrası bana aitti.İlk 5 denemede düştüm.Sonuncuda ise motoru yavaşça çalıştırıp sürmeye başladım.Arabadan çok farklıydı.Arabada çoğu hareket ayaklara bağlıyken motorda tam tersiydi.Ellerimi iyi kullanmam gerekiyordu.Kullandım da.İlk olarak yavaş başladım,sonra hızlandım,babamın yanında olduğum için çok hızlanamazdım fakat o hız bile bana yetiyordu.Saçlarım rüzgarda geriye yatıyor,geminin denizde bıraktığı dalgalar yüzüme çarpıyordu.Bunu kontrol etmek müthişti.Gideceğim yol şimdi,kendi ellerimdeydi.

Akşam yatağa yattığımda ellerime baktım.

"Gideceğim yol,ellerime bakıyor." dedim.Gözlerimi kapattım,yarından sonra ne olursa olsun,bunu hatırladım."Gideceğim yol,kendi ellerimde."

GÜNÜ YAKALAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin