Etrafta sadece belli aralıklarla öten ‘biip’ sesinden başka ses yoktu. Gözlerimi yavaşça açmaya çalıştım. Sanki yapıştırıcı ile yapıştırılmış gibiydiler. Biraz uğraşmam gerekse de sonunda gözlerimi açabilmiştim.
Bulunduğum odayı incelemeye başladım. Hastane odasında olduğum belliydi. Fakat buraya nasıl geldim hiçbir şey hatırlamıyordum. Kendimi olan biteni düşünmeye zorladım. Yavaş yavaş parçalar oturmaya başlıyordu. İki çocuğu hatırladım ilk başta elimden telefonu alıp biri bana tekme atmıştı.
Sonra ne oldu peki? Düşünmeye devam ediyordum ama sonrasını hatırlayamıyordum.
Ben bunları düşünürken kapı açıldı ve beyaz önlüklü bir adam ve beraberindeki iki kişi odaya girdi. Doktor olduğunu düşündüğüm beyaz önlüklü adam benim uyandığımı görünce arkasında ki çocuğa bir şeyler fısıldayıp yanıma geldi.
“Kendini nasıl hissediyorsun Elif.” Dedi. İsmimin yanlış telaffuz edilmesinden nefret etmişimdir her zaman. “Adım Elis. Ve iyiyim.”
Doktor yakalanmış gibi ellerini yukarı kaldırdı. “Özür dilerim Elis. Biraz farklı bir ismin var” diyip gülümsedi. Odada kalan kız elinde ki dosyayı doktora uzattı. Doktor dosyaya göz gezdirirken kapı tekrar açıldı. Bu sefer babam ve Can içeriye girdi. Babam hemen yanıma geldi. Eliyle elimi tuttu.
“Elis iyisin değil mi? Ne işin vardı senin o yerlerde anlamıyorum.” Dedi.
Doktor babamı bilgilendirmek için elinde ki dosyaya tekrar baktı. “Çıkan sonuçlarını inceledim. Başına aldığı darbeden dolayı baygınlık geçirmiş. Fakat başında önem arz eden bir durum yok. Bir hafta kadar yaraya pansuman yaptırırsanız bir şeyi kalmaz. Ayrıca serumu bitince hastamızı çıkarabiliriz. ” Dedi. Sonra babamı yanına çağırıp dışarıya çıktı.
Onlar dışarı çıkar çıkmaz Can yatağımın kenarına oturdu.
“Elis senin orada ne işin vardı. Eğer geçerken seni görmeseydim o piç kuruları neler yapardı tahmin etmek bile istemiyorum.” Kendi kendine yüzleşiyor gibiydi. Konuşurken sesi titremişti. Sanki ona karşı bir hata işlemiş gibi hissediyordum. “Ö..özür dilerim. Yürümek istemiştim sadece.” Diyebildim. Konuşurken kekelemekten nefret ederdim ve çok üzüldüğüm zamanlar da kekeleyerek konuşuyordum.
Can üzerime biraz daha eğildi. Eliyle alnımda ki saçlarımı kulağımın arkasına attı. Yavaşça da yanağımı okşamaya başladı. “Üzerine gelmemeliydim. Sana bir şey olmadı önemli olan bu.” Dedi gülümseyerek. Bu sırada kapıdan içeriye Ilgın ve Alkın girdi. Bizi o halde görünce duraksadılar. Fakat Can hemen yanımdan kalkıp yatağın başına geçti.
O kalkınca ikisi de aynı anda odaya girdiler. Ilgın Can’ın kalktığı yere oturup elimi tuttu. “Elis iyisin değil mi? Seni bulmak için birkaç yer dolandık ama bulamadık. Nasıl geldin buraya.” Diye sordu. Korktuğu yüzünden anlaşılıyordu. Tanışalı birkaç gün olmasına rağmen benim için endişelenmesi hoşuma gitmişti. “Ben de bilmiyorum tam olarak ne olduğunu.” Dedim.
Can araya girip “Onu buraya ben getirdim” dedi. Alkın Can’a doğru kafasını hızlı bir şekilde çevirip “Nerede buldun onu” dedi. Can da anlatamaya başladı. Eski sanayi caddesine girerken telefonla konuştuğumu görmüş. Biraz ilerledikten sonra da telefon görüşmem bitmiştir deyip beni aramış neden orada olduğumu sorama için.
Telefonum kapalı olunca endişelenip geri dönmüş. Yanında Berkay da varmış. Arabadan inip etrafa bakınmışlar geri dönecekken benim sesimi duymuş Can. Gerisini fazla detaya inmeden anlattı. Beni alıp hemen hastaneye getirmiş.
Alkın ağzının içinden bir şeyler geveledi. Sonra bana “Şanslıymışsın. Salak olduğun kadar” diye laf soktu. O sırada onunla uğraşamayacak kadar başım ağrıyordu. Hem ayrıca dediklerinde de haklılık payı olduğunu söylemeliyim.
Biraz sonra babam, Erol bey ve Canan hanımda odaya gelmişti. Etraf kalabalıklaşınca Can da izin isteyip ayrıldı. Canan hanım yatağın başına oturup durumumla ilgili sorular sormaya başladı. Alkın hariç diğer herkes benimle ilgileniyordu. Bu durumdan rahatsız olmaya başladım. “Kusura bakmayın. Benim yüzümden siz de rahatsız oldunuz.” Dedim.
Erol Bey telefonundan kafasını kaldırdı ve yanıma geldi.
“Elis şimdi bunu konuşmanın sırası mı bilemiyorum ama bizi yabancı olarak görmenden rahatsız oluyorum.” Dedi. Hangi konudan bahsediyordu anlayamadım. Kaşlarımın istemsizce çatıldığını fark edebiliyordum.
Erol bey arkasını dönüp babama baktı. Bu bakıştan sonra babam da ayağa kalkıp yatağımın ucuna geldi. Artık Alkın hariç herkes yatağın etrafında duruyordu. Alkınsa pencereden dışarıya bakmaya devam ediyordu. “Elis annenin Amerika’da ki üvey kardeşini hatırlıyor musun?” dedi babam. Evet onunla ilgili birkaç şey biliyordum. Annemin farklı babadan olma kardeşiydi. Annemde Amerika da onlarla birlikte kalıyormuş. Fakat annem babamla evlenmeden bana hamile kaldığı için üvey babası annemi evden kovmuş.
“Ne olmuş ona” dedim düşüncelerimden sıyrılıp. “Erol annenin kardeşi canım” dedi babam. Bana sorgularcasına gözlerini dikti. “Ama onlar Amerika’daydı. Bana öyle demiştin.” Diyebildim. “Elis biz geçen yılın ortasında buraya geldik” diye araya girdi Ilgın.
“Ilgın sen biliyor muydun?”. O sırada bu daha önemliydi benim için. Biliyorsa bana neden söylememişti. Belki o yüzden bana o kadar iyi davrandı. Kafasını aşağı yukarı salladı. “Havuz olayını öğrendikten sonra babam anlattı.”. O anda sorulması gereken sürüyle soru varken ben “Neden bu zamana kadar bana bir şey anlatmadınız o zaman” diye sormuştum.
Erol bey araya atıldı “Yasemin Ata ile gittikten sonra babam onunla ilgili hiçbir şey duymak istemediğini ve onunla bir daha görüşmememizi söyledi. Annem ne kadar uğraşsa da babam onu Yasemin ile görüştürmedi. Üç yıl sonra da annem öldü. Annem öldüğünde Yasemin cenazeye geldi o zaman sende vardın. Fakat cenaze sonrası babamla kavga ettiler. Babam annemin ölümden onu suçlu gösterdi. Kavga sonrasında Yasemin ve baban Türkiye’ye döndüler. Bir daha hiç haberimiz olmadı sizden.” Özür diler gibi bakmaya devam ediyordu.
“Annemin öldüğünü de mi bilmiyordunuz?” Kafasını hayır anlamına gelir gibi salladı.
“Canım, Yaseminin öldüğünü öğrendikten hemen sonra Erol Ata ile iletişime geçti. Bir yıl sonra da Türkiye’ye temelli döndük.” Dedi Canan hanım. Anlattıkları çok saçmaydı. Beni etkilemeli mi? Etkilememeli mi? Bilmiyordum. Fakat garipti. Her şeyden önce Alkın ve Ilgın benim kuzenimdi.