Geçmişin hayaletlerinin süslediği kabusumdan sıçrayarak uyandım.Asla geçip gitmeyeceğine emin olduğum bu eksiklik hissi benim sonum olacaktı,hissediyordum.Yeni güne heyecan yerine ardında kaosu saklayan bir durgunlukla başlamış olmak şaşırılacak bir durum değildi benim için.Saatimi kontrol ettiğimde vaktimin giderek azaldığını fark ettim.Yerimden yavaşça kalkıp hazırlanmaya başladım.İş görüşmesi tecrübem olmadığı için gerçekten ne giyileceğine dair en ufak bir fikrim bile yoktu.O yüzden Başak'ın 21.yaş günümde aldığı bordo pantolonum ve siyah bir gömlekte karar kıldım.Hafif bir makyaj yapıp evden ayrıldım.
Günün en sevmediğim saatlerinden birinde,oldukça sıkıcı bir yürüyüşün sonunda şirkete ulaştım.Sekreterle görüşerek bana gösterdiği yöne doğru ilerleyip oturdum.Yanımda heyecanlı olduğu her halinden belli olan sarışın bir kız oturuyordu.Bana doğru döndüğünde bir şeyler söylemek istediğini anlamıştım ve sakince kafamı başka yöne çevirdim.Kızın bozulduğunu fark etsem de umursamadım.Tanımadıklarıma karşı dost canlısı olduğumu söyleyemezdim.
İsmimi duyana kadar kaç dakika geçtiğini bilmiyorum ama sonunda yerimden usulca kalkarak gösterilen yere doğru ilerledim.Sevecen yüzlü,hafif kilolu sekreter kapıyı hafifçe tıklatarak gel komutunu bekledi.Beklediği olunca da iyi şanslar dileyerek araladığı kapıdan girmem için bana yol açtı.
Turhan Bey tam karşımda olağanca ciddiyetiyle oturuyordu.Hafif bir baş hareketiyle masasının önündeki deri koltuklardan birini gösterdi.Beklemeden geçip oturdum ve ellerimi önümde kenetledim.Turhan Bey kaşları hafifçe çatık bir şekilde içinde benimle ilgili bilgilerin yazılı olduğuna emin olduğum dosyayı inceliyordu.Yerinden usulca doğrularak gözlerimin içine baktığında gerilmedim dersem yalan olurdu.
"Duru Deren Karlıdağ.26 yaşındasın ve çok iyi bir okulda hukuk okumuşsun.İş tecrüben yok.Bildiğin diller İngilizce ve Türkçe.Referans yok.Söyle bakalım sen sadece bu özellikleri taşırken içeride senden daha istekli görünen o sarışın kız yerine neden seni işe almalıyım?"dedi.
"Efendim,duygularımı ifade etmekte pek iyi olmadığımın farkındayım.Ancak emin olabilirsiniz ki bu işi en az o kız kadar,hatta belki de ondan daha fazla istiyorum.Beni ayrıcalıklı kılan fazla bir özelliğimin olmadığının farkındayım ancak tahmin bile edemeyeceğiniz kadar çabuk öğrenirim ve her şeyden şikayet eden bir yapım da yoktur."dedim hızlı hızlı konuşarak.
"Bak Duru,burası binlerce kişinin emeği ve alın teriyle ayakta duran saygın bir şirket.Seni biz sizi ararız vaadiyle kandırmak istemiyorum.Yalnızca saydığın bu özelliklere dayanarak seni işe alamam.Gerçekten çok üzgünüm ama belki de şansını başka bir şirkette denemelisin." diyerek telefonu eline aldı.Diğer adayı görüşmeye çağıracağını anladığımda telaşla "Turhan Bey!" diye seslendim ve cevap vermesine fırsat vermeden konuşmaya başladım.
"Cuma günü şirketin karşısındaki restoranda karşınızda 180-185 boylarında yeşil gözlü biriyle oturuyordunuz.Üzerinizde yeşil çizgiler bulunan lacivert bir takım elbise,beyaz bir gömlek ve yanlış bağlanmış koyu yeşil bir kıravat vardı.Tabağınızda yarısı yenmiş bir köfte,üzerine bir tane bezelye düşürdüğünüz patates püresi ve nane vardı.Pantolonunuzun sağ bacağında nohut büyüklüğünde bir yağ lekesi vardı."diyerek korkuyla gelecek tepkiyi beklemeye başladım.
Turhan Bey gözlerini büyüterek ben konuşurken bıraktığı telefonu tekrar eline aldı.Bu sefer de güvenliği arayacağını anlayınca tekrar konuşmaya başladım.
"Bakın Turhan Bey sizin sapığınız ya da takipçiniz değilim.Yalnızca size sunduğum bilgilerle beni işe alamayacağınızı söylediğiniz için şansımı son kez denemek istedim.Yaşadığım bir olay sonucu beynimde benim hasar diye nitelendirdiğim bir durum meydana geldi.Bir kez gördüğüm şeyleri bir daha asla unutmuyorum."dedim.
Turhan Bey şaşkın gözlerle bana bakarak bir kez daha telefonu elinden bıraktı ve sakin ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Kıravat bağlamayı biliyor musun?"
Ne olduğunu anlamamış bir şekilde ona bakarak "Evet efendim."dedim.
"O zaman bana sekreterimi çağır ki ona başka bir iş görüşmesi yapmama gerek kalmadığını söyleyeyim.Sen de bu sırada dışarıda onu bekle ki sana mesai saatlerini anlatsın."dedi.3 gün önce
Günüm nasıl daha da sıkıcılaşabilir diye düşünerek Burak'ı beklemeye devam ettim.Burçak ara vermeden konuşuyordu.
"Ya Duru n'olur en azından benim için gel.Burak'ın arkadaşları gelecek ve onların arasında yalnız kalmak istemiyorum.Onlara karşı çekingenliğimi hala atamadığımı biliyorsun.Sürekli sıkılgan bir yüz takınarak Burak'ın gününü zehir etmek istemiyorum."dedi.
Oflayarak gözlerimi restoranın içinde gezdirmeye bir son verdim ve Burçak'a döndüm.
"Peki Burçak senin yanında olacağım.Ama karşılığında senden bir şey isteyeceğim.Beni içinde olmak istemediğim ve zor duruma düşebileceğim herhangi bir şeyin içine atmayacaksın.Sakince yanınızda oturacağım ve senin sıkılmaman için elimden ne geliyorsa yapacağım."dedim.
"Söz veriyorum sana Duru.Asla seni zor duruma düşürmeyeceğim.Çok çok teşekkür ederim.Şimdi bu kadar sene Burak'la aranızdaki dostluğun nasıl hiç bozulmadığını anlayabiliyorum.Sen gerçek bir kahramansın."dedi mutlulukla.
"Tamam abartma da menüye bak.Birazdan garson gelecek biz hala ne alacağımıza karar veremedik."dedim ve Burak'ın gelip gelmediğini görebilmek için gözlerimi tekrar kapıya çevirdim.Açılan kapıyla birlikte içeri giren Turhan Ardan'ı gördüğümde aklıma iş ilanı geldi ve elimi çabuk tutmam gerektiğini aklımın bi köşesine yazdım.Dalgın düşüncelerle Turhan Bey'e bakarken arkasından uzun boylu birinin girdiğini gördüm.Adamın yüzüne baktığımda kasılı duran keskin çenesini fark ettim.Adama bu kadar dikkatli baktığım için utanarak bakışlarımı önüme çevirdim.
Burak'ın da gelmesiyle ortamdaki sohbet havası iyice güçlendi.Sıkıcı başlayan günüm nihayet biraz düzelmişti.Yediğimiz yemeklerin ardından gözlerimi tekrar Turhan Bey'in masasına kaydırdım.Bakmaya devam ederken Burak'ın sesiyle kendime geldim.
"Hadi artık kalkıyoruz fındık faresi.Bu sefer amuda bile kalksan hesabı sen ödemeyeceksin ona göre."
"Burak 26 yaşına geldik bana şu aptal sıfatlarla hitap etmeyi kesemez misin artık?"
Boyum 165 olduğu için Burak benimle dalga geçmeyi asla bırakmazdı.
"Bunu yapmayacağımı bile bile her seferinde ısrarla sorman ne kadar da şirin."dedi.
"Ayrıca hesabın tamamını ödeyeyim demedim sana.Sadece kendi yediklerimi ödeyeyim.Böyle kendimi yükmüş gibi hissediyorum."dedim.
Burak ve Burçak aynı anda saçmalama diye bağırdı.
Burçak "Duru farkında mısın bilmiyorum ama burada yük olmak gibi bir durum söz konusu olsa bundan sorumlu tek kişi sen olmazsın.Ayrıca Burak'ın bir kez daha sana hesap ödettirmeyeceğine yemin ettiğini unuttun sanırım."dedi.
Burak "Senelerdir senin yanındayım Duru.Benim için kardeşten herhangi bir farkın yok.Bu tarz konuşmalar yapmaktan nefret ettiğimi biliyorsun.Bunu sana son kez söylüyorum.Sen bana asla yük olmazsın.Ben başım sıkışınca sana geldim,senin kapını çaldım.Benim için elinden ne geliyorsa yaptın.Evine aldın ve benim yüzümden başını derde soktun.Ben de tüm bunların karşılığında sadece hesap ödemekten bahsediyorum.Eğer sen kendini bu durumda yük olarak görüyorsan zamanında beni de kendine yük olarak görüyordun."dedi.
"Saçmalama Burak.Peki sen kazandın,dışarıda bekliyorum."diyerek çıkışa yöneldim.
Her ne kadar kendime karşı koymaya çalışsam da dayanamayarak bir kez daha o masaya baktım.Koluma çarpan garsonun elimdeki şemsiyeyi düşürmesiyle çıkan sesten dolayı Turhan Bey ve karşısındaki adamın bakışları bana döndü.Bense sadece gözlerimi karşısındaki adama kilitlemiştim.Parlak yeşil gözleri gözlerime kenetlendiğinde yakalanılmış hissiyle başımı öne eğdim ve kapıdan dışarıya çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TERS KÖŞE
Mystery / Thriller"Hayatına hiç kimsenin girmediğini söyleme bana." dedi gülerek. "Beni inandığım tüm değerlere düşman eden ve hayatımda beynimdekinden daha büyük bir hasar bırakan biri girdi hayatıma." deyip sessizce içeceğimi yudumladım. "Gerçekten altından böyle...