2'Sekiz Şekerli Kahve

242 34 73
                                    

***Bölüme en az 30 yorum istiyorum lütfen!***

Britney Spears - If U Seek Amy

Bazen bir yere, bir kişiye ait olmak istediğim anlar oluyor. Bilemiyorum işte. Sanki herkes bir yapbozun parçası gibi ve ben o yapboz parçasının kenarı yırtık olan dangalak bölümüyüm. Bir halta yaramıyor bir köşeye atılıp unutuluveriyorum bir dakika da.

Bak işte yine geliyor o lanet olası ağlayıp sümüklerimi koluma silme isteğim.

"Jimin uyanma vakti!" ah bir de bu sesten nefret ediyorum

"Tamam uyanıyorum!" diye bağırarak üzerimdeki sıcacık örtüyü yerle buluşturdum. Okula gitmem gerekiyordu ardından ise aptal bir gereksiz eşyalar marketinde çalışacak paramı ucuz şaraba yatırıp gece ağlayarak müzikler haykıracaktım. Klasik Park Jimin rutiniydi işte.

•••

Tabağımdaki iyi pişmiş yumurtayla bakışmaktan başka herhangi bir yaşam belirtisi gösteremiyordum. Ya da yapamıyordum mu demeliyim bilemiyorum. Yanımda elinde gazetesiyle çayını yudumlayan babam gayet huzurlu görünüyordu bugün. Ve bu tuhaftı. Yumurta iyi pişmişti. Babam huzurla çayını yudumluyordu. Yumurta iyi pişmişti ve babam huzurla çayını yudumluyordu.

"Tamam, pekala, baba," elindeki gazeteyi dikkatle inceleyen babam bir an olsun gözlerini bana doğru çevirdi. birkaç kez öksürdüm. "Doğruyu söyle YuJin'le şiddetli bir kavga geçirdiniz ve evden mi gitti, bak eğer öyleyse bu yumurtayı yapan yeni anneyi kesinlikle istemiyorum, anlıyor musun?"

Babam patavatsız oğluna sadece gülümsemekle yetindi. Evet, evet o ben oluyordum. "Bu saçma bir fikirdi Jiminnie," dedi çayını yudumlayarak.

Kaşlarım isteğim dışı çatılıverirken anında konuşmuştum. "Neresi saçma ki şimdi?"

Saçma filan değildi, gayet mantıklı oluru olan bir fikir tanesiydi fakat değerini bilen insan yoktu.

"Jimin uyanmışsın," hadi ya sen de mi YuJinus.

Hala buradaydı benim minik üvey annem ve o tam şu anda pembe kazağıyla karşımdaki koltuğa çöreklenmekle meşguldü. "Evet, hee," diyerek elimdeki çatalla yumurtayı didikledim bir süre. Zaman durmuş gibiydi sanki.

Garip bir sessizlik vardı masada ve bunun hayra alamet olmadığı sokaktan geçen herhangi bir insanın anlayacağı türdendi. Çıt yoktu yahu.

Geçen on dakikanın ardından babam elindeki gazeteyi masaya bıraktı. "Daha fazla dayanamayacağım, Jimin," dedi ve birkaç kez öksürdü.

Geliyor, geliyor, geliyor "Seni bir psikoloğa gönderme kararı aldık!" ve geldi...

Yutkundum ve dedim ki; "Şekerli çay, sekiz şekerli çay..." ekledim. "Derhal."

•••

Kliniğin önünde dikilmiş çivilenmiş gibi kıpırdanmaksızın, mavi tabelada yer alan yazıyı belki bininci belki yüzüncü defa okuyordum. Olay şuydu; babama itiraz etmeden bu psikolok lakırtısını kabul etmiştim ve kendimi direk kliniğin önüne postalanmış bir şekilde bulunca, bana ne ya istemiyorum deyip kaçmak için işin işten geçtiğini fark etmiştim. Bunu ilk başta kabul etmeseydim evde ders çalışıyor olur şu liseyi bitirmeye and içmiş gibi rahat tavırlarla takılırdım.

Psikoloğum evimin yan tarafına taşınan adamın ta kendisi olunca işler daha garip bir hal alıyordu. Belki de babamgil komşusu olduğu için az para tırtıklayacaktı ve sevgili YuJinusumuz da benim gibi bir kaçıktan kurtulmak için ucuz ödeyeceğini öğrenince direk postalanmama vesile olmuştu.

Yarın öleceğimi bilsem yatar uyurum ben işte, |JİKOOK|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin