o adamı sevemem o parklarda
o güzele içli içli bu iklimler ilişsin
yaka paça attı beni bu dünyadan
yaşam denen bir mayın bu alemde
ebe sobe o gözler ah bilseninanırım bir sana bir görsen
yanmış içinden
Cihan Mürtezaoğlu - Yaka Paça
Soğuğu kesen büyük ağaç toprakla karışır, mutfak un değil toz kokar, gaz kokusu yavaş yavaş arınır, hep dışarda kalan bir çift plastik terliğin içi kum dolar, bir avucun içi yerini sıcak su torbasına bırakır, çıplak ayaklar taşa yapıştırılır, çamaşır makinesinin içi asla dolmaz, koridorun ışığı hep açık bırakılır, banyonun kapısı kilitlenmez ve yükselen ateşin tadına bir çift dudak değil soğuk dereceler bakar. Kahramanlar hayaletlerle takas edilir ve demir raylar sıcak buharlarla kavuşur.
Kyungsoo, başına neler geldiğini ve belki neler gelmediğini (öyle bir şey varsa şayet) düşünmeye neden dedesinin geride bıraktığı günlüklerden bir kesitle başladığımı bilmiyordu. Annesinin evden gittiği gün yazılmış bir kesitti bu, devamı kopartılmıştı. Kyungsoo devamında ne yazdığını ve ne için onu yerinden niçin kopardığını hiçbir zaman öğrenemedi, belki bir gün telefonla konuşurken çok hızlı not alması gerekmişti de kağıt bulamadığı için annesine hissettiklerine kıyıp koparmıştı, belki de öyle şeyler yazmıştı ki herhangi birinin bulup okumasından ölesiye korkmuştu, kimse bilmiyordu.
Kyungsoo'nun dedesi Meridian'lı bir cadı değildi, Heatherfield'li bir insandı. Anneannesi ise annesini henüz sekiz, teyzesini ise beş yaşındayken bırakıp gitmiş ve bir daha kimsenin görmediği bir cadıydı. Kyungsoo anneannesinin neye benzediğini bilmiyordu, çünkü dedesi ondan geriye hiçbir fotoğraf bırakmamıştı. Onun yüzüne, varlığına ve hatırasına katlanamıyordu. Ona o kadar kızgın ve aslında o kadar kırgındı ki kızlarını tek başına büyütürken hiçbir kör olası cadının yanlarına yüz metre bile yaklaşamayacağına dair yeminler etmişti. Ancak zavallı adam, bu yeminleri tanrının varlığını aradan çıkarıp etmiş olmalı ki, olgun ve aklı başında diye herkesin gıptayla baktığı büyük kızının, yani Kyungsoo'nun annesinin, bir cadıya kör kütük aşık olup onunla evlenmesine engel olamamıştı.
Evlenmelerine engel olmak istemiş tabi, ama babası ve annesi dedesinden kaçarak gizlice evlenmişler. Annesi babasını ölüme terk etmemiş, ondan kurtulmak filan da istemiyormuş, bu yüzden ertesi gün eve geri dönmüş ve dedesinin karşısına dikilmiş. Ona, beni affet demiş. Çok sevmekten başka hiçbir şey yapmadım ben. Kötü bir şey yapmadım. Dedesi de ona öylece bakmış, bakmış ve bakmış, sonra, sadece benim kızım ol istemiştim demiş, sadece benim kızım ol istemiştim. Ama sen, onun da kızı olduğunu kanıtladın.
Kyungsoo'nun annesine üzülmemesini, torununu kucağına alınca her şeyin yoluna gireceğini ve babasının onu affedeceğini söylemişler, annesi bunların hepsine gülmüş ve çok film izlediklerini filan söylemiş, babasının onu asla affetmeyeceğini düşünüyormuş. Ama sonuçta koca karılar garip bir şekilde haklı çıkmışlar, Kyungsoo Meridian'a düştüğü gün koca gezegen yaşlı adam için dönmeyi durdurmuş, seneler sonra ilk kez onu bir fotoğraf makinesine gülümserken görmüşler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kandrakar'ın kalbi // kaisoo
Fanfiction''Kandrakar'ın kalbi. Kandrakar'ın kalbini bul, Sevgili Kyungsoo. Ancak Kandrakar'ın kalbi sana bilmediğin sözler söyleyebilir, ancak o, Sevgili Kyungsoo, ancak o; bir ömür, vakitli ve vakitsiz, dokunaklı ve bayağı, yokluğunun ıstırabını şah damarın...