Elveda

134 3 1
                                    

Öylesine bir istekti benimkisi. Sadece yazma isteğim. Suskunluğumu, yalnızlığımı ve sıkıntılarımı bozma isteğim. Acı çektirmek hoşuna gidiyor bazı insanların. Yalnızlık çok koyuyor insana ve insan öğreniyor; bir daha sevmeyeceğini. Böyle delicesine sevip üzülmeyeceğini.

Oysa sen, benim için "kırk yılda bir gibiydin". Yalnız, bir bank üzerinde, iki kişilik kalabalığız biz. Sen ve ben. Avuçlarımı ellerine yakıştırıyorsun. Umutsuz bir bakışla, bana ne güzel şeyler okuyorsun. Aklın iyi ezber yapmış beni. Bana benden bahsediyorsun... Ben, kendimi biliyorum. Sus. Sen kendini anlat bana. Anlat ki, bitsin bu yabancılığım. Daha iyi tanıyayım seni. Daha iyi tanıyayım ki, ileride yalnız kalmayayım. Sonra tut ellerimi ve gözlerimin içine bak. Bak ki, geçmişteki acılarımı sileyim, yaralarımı sarayım. Sonra yine bak bana. Bak ve böyle tatlı tatlı gülümse. Gülümse ki, içimde binlerce kelebek kıpırdasın ve kanım daha hızlı aksın. Sonra, bana bakarak duygularını anlat. Anlat ki benim duygularım da sana aksın kaygısızca.

Ellerimi öyle sıkıca tut ki, aşkımızı sonsuza kadar yaşatalım ve insanlara örnek olalım. Öyle sevelim ki birbirimizi, bu dünyadan göçüp gidince, aşkımız destan olarak kalsın bu kirli dünyaya... Sonsuza dek...

Suskunluğumu bozuyorum. Bak herşeyi içimden geldiğince, rahatça söyleyeceğim. Utanmadan, sıkılmadan, korkmadan. Sonra, arkama dönüp bakmadan gideceğim. Her zaman yapmak isteyipte, yapamadığım şeyi yapacağım. Hala korkuyorum gitmeye. Çünkü; ayrılık en çok gidene koyuyor. Gitmek istemiyorum ama gitmek gerekiyor işte. Sen farklısın, sen diğerleri gibi değilsin. Sende farklı birşey var, beni sana çeken çok farklı birşey. Bir şey var sende bulamıyorum.

Ne kadar uzak olsan, o kadar yakınsın bana. Yanıbaşımdasın, saklımdasın ya da aklımda. Nasıl olmayacaksın ki. Nereye baksam sen varsın. Baktığım her yüz, baktığım her göz, seninkiler oluveriyor. Herkes senin gibi gülüyor. Herşey senin kokunu alıyor. Akşam oluyor, seni düşünmekten, gözüme bir damla uyku girmiyor ve ben bu durumdan şikayetçi değilim. Sonra bir sigara yakıyorum. Dumanıyla birlikte, hayallere dalıyorum. Sonra her yıldıza birer isim veriyorum. Nedense, her zaman yarısı senin, yarısı benim adımı alıyor. Sonra yıldızlar parlaklığını, yavaş yavaş kaybediyor. Merak etme aydınlığımda sen olacaksın, gecenin sonunda...

Gidiyor musun? Bak işte, sende yarım bıraktın. Sende çekip gittin.

Özledim sevgili. Kavga edişlerimizi, tartışmalarımızı, telefonu aniden kapatmanı, ve daha birçok şeyi özledim. Hepsini geçtik, en çok seni özledim... Oysa hiç bırakmasaydın beni, terketmeseydin, senin de söylediğin gibi bu saf çocuk, öyle mutlu olacaktı ki... Artık yaşamanın anlamı yok. Artık hiçbir şeyin tadı yok. Sen gittin ben bittim sevgili. Yaşayan ölü gibiyim. Aklım da tek bir düşünce var; sen. Ve tek bir duyguyla yaşıyorum;hasret.

Seni unutacak kadar güçlü değilim. Güçsüz değilim ama seni unutmaya gücüm yetmiyor. Herşey yolunda gitse bile, anılar izin vermiyor. Söylesene sevgili; niye bir anda böyle olduk? Tamam hatalıyım, fakat çok birşey istemedim senden. Tek isteğim, bana karşı davranışlarının soğuk olmasıydı ve benimkisi sadece bir uyarıydı ya da öyle gibiydi.

İnsanlar neden yalan söylerler sevgili? Niye birbirlerine karşı dürüst olmazlar? Ya da neden ayrılık korkusu öne çıkar ve yalan söylemeye başlarlar? Sorduğum her soru bir sonrakini tetikliyor. Oysa öyle güzel hayaller kurmuştuk ki. Hatırlıyor musun? Aramızda ki engeller kalkıyordu yavaş yavaş. Seni sonsuza dek beklerim demiştim, hatırlıyor musun? Bekledim de. Ama sen inanmadın, bana ve aşkıma. Sen bana güvenmedin. Kızmıyorum biliyor musun? Sen "ben onunla konuşmamalıyım, bana iyice bağlanmasın, üzülmesin, kıyamam ona, ben onu sevemem ileride üzülmesin" demişin. Yar iyi ki varsın. Sen benim canım da cansın. Herşeyimsin.

Sen varsan her yer, huzur bana. Senin yanın, bu dünyanın cenneti. Hiç aklımdan çıkmıyor, ilk tanıştığımız gün. Oysa tanışmamız o kadar alakasız oldu ki... O kadar tesadüf oldu ki... Sonra bana, ilk neler söylemiştik, ilk cümlelerimizi sormuştun. Bende tek tek söylemiştim usanmadan. "Benimde hafızam iyidir" demiştin. Fakat doğum günümü de unutmuştun. Ve ben buna rağmen, sana iyice bağlanmıştım. Unutmam sevgili, hafızamı anılarımızla doldurdum, unutmam seninle olan hiçbirşeyi.

İmkansızı yaşamaktır aşk. Zor olanı seçmektir. Aklınla değil, kalbinle ışık tutmaktır önündeki karanlıklara. Doğruluktur aşk. Adını duyduğunda, kalbinde oluşan depremdir. Gözlerine bakmaya kıyamamak, aynı zamanda doyamamaktır aşk. Tatlı tatlı gülüşüne esir olmaktır. Susmaktır aşk. Sencil olmaktır, korkmaktır aşk. Üzerine titremektir. Sesini duyduğunda içinde uçuşan kelebeklerdir aşk. Uzaktan sevmektir. Beklemektir. Sabretmektir, kıskanmaktır. Israrcı olmaktır. İnatçı olmaktır. Yani, imkansızı ümit etmektir, "AŞK".

Herşey ve herkes üstüme geliyor. Kimseye derdimi anlatamıyorum. Ya kimse dinlemiyor, ya da hiç kimse anlamıyor. Birileriyle konuşmalıyım, derdimi, sıkıntımı anlatmalıyım. Zoruma gidiyor. Tamam üzgünüm, seni zor durumda bıraktım. Anlayamadım. Ne zaman anladın ki diyecek olursan, belkide öyledir. Ben saf değilim. Sadece sana karşı böyleyim. Sende farklı birşeyler var. Ve korkuyorum sana karşı konuşmaktan. İnsan, hiç görmediği, yani gerçekte yanında olmadığı, elini tutmadığı, veya doyasıya sarılmadığı, kalbinin atışını, böyle candan hissetmediği birini kıskanır mı? Kıskanır mı gerçekten? Ya da özler mi ? Eskiden kurduğu hayalleri, eski konuşmaları, özler mi? Dur, hemen söyleme. Tamam sen bir kez sildiysen, eskisi gibi olmaz tekrar. Ama ben böyle olmasını istemiyorum. Ne olacaksa olsun. Ben herşeye hazırım, daha doğrusu hazırlıklıyım. Alıştım acı çekerek yaşamaya. Acı benim bir parçam oldu. Şu, sahte hayatta, yüzümü güldüren tek şey, sensin. Sadece senin adını duyduğumda heyecanlanıyorum. Sadece senin sesinle, senin tek bir sözünle tebessüm ediyorum. Ne olur gitme, kal yanımda. Ben bu yürek attığı sürece seninleyim...

GitmeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin