Zaman kavramını kaybetmeye başlıyorum yavaş yavaş, yanımdaki saatten gelen tik-tak sesleri kulaklarımda uğulduyor, saatin yelkovanı-akrepi tersine işlemeye başlıyor. Bana ne olduğunu anlayamıyorum, yalnızlık mıdır beni bu hale sokan yoksa sevgisizlik mi ? Bilmiyorum. Gözümden akan bir damla yaş işte hepsi bu beni yalnız bırakmayan tek şey gözümden akan bir damla yaş.
Mutluluklarım, hayallerim ve umutlarım yerle bir olduğundan beri ağır yaralı ruhum, iyileşmek için çırpınıyorum ama artık o kadar yorgunum ki buna bile takatim kalmıyor. Yavaş yavaş tükenmeye başlıyorum ve en sonunda yok oluyorum. Bir süre sonra bensiz devam eden hayatı izlemeye başlıyorum aslında etrafımda olan herkezin iki yüzlü olduğunu anlıyorum. Yokluğumdan istifade nasıl mutlu olduklarını görüyorum. Aradan zaman geçiyor ve artık o iki yüzlü insanlarda unutuyor beni, bir tek kişi tarafından bile hatırlanmıyorum.
Hayatım boyunca boşa yaşadığımı fark ediyorum, sonra düşünüyorum hayatımı o iki yüzlü insanlarla boşa yaşayarak mı geçirmek yoksa yok olmak mı? Ben yok olmayı tercih ediyorum. Herkezin gözün de yok olup yeni bir hayata başlıyorum, bütün o iki yüzlü insanlardan uzak tertemiz bir hayat.
Peki ya siz neyi tercih edersiniz, herkezin gözün de yok olup yeni bir hayata başlamayı mı ? Yoksa iki yüzlü insanların arasında boşa yaşamayı mı?