Seneler önce...
8 YIL ÖNCE
Kafamı kitaptan kaldırabilirsem yemek yiyecektim . Gerçi daha su içmeye bile fırsat yokken yemek yemek. Az kaldı Sinem. Dayan, son gün bugün. Yarın gireceğin sınav senin mesleğini ele almanı sağlayacak. O sınav sayesinde sevdiğin adamla-Ateş'le-mutlu bir hayatın olacak, küçüklükten kurduğun hayallerini gerçekleştireceksin. Çok saçma değil mi insanların kaderini sınava bırakmaları ? Zaten isteyerek bu kadar yıl okumuşsun. Bir de KPSS denen sınav yüzünden strese giriyorsun. Tamam. Çok çalıştım. Kazanacağım belli. Oldu ya ya kazanamazsam? Ne olacak ? Onca yılı heba olmuş, bir yıl daha bekleyen Sinem olacak. Eğer kazanamazsam tek üzülecek olan ben de değilim. Ailem, arkadaşlarım,sevdiğim adam... Üzülecekler, kendilerine bir fayda bile yok benim sınavı kazanmamın oysa ki. Kafamda başka başka konular, gözümün önünde sayısal sözel farketmez bütün test soruları duruyordu. Midemin gurultusunu duyduktan sonra 5. Cilti olan edebiyat kitabını kapattım. Ne alakaysa sınıf öğretmenliğiyle edebiyat. Işte hayatın zor olduğuna bir kanıt daha. Insanın sevdiği mesleği yapmasına izin verilmiyor bu ülkede. Kitabı kapattıktan sonra telefonuma baktım. Yaklaşık 3 saattir soluksuz soru çözüp, son tekrarlarımı yapmıştım. Gelen hiç bir bildirim veya mesaj yoktu. Bir gariplik var diye hissettim. Ateş'e "hayatım" diye mesaj attıktan sonra kitapların arasından çıktım. Saçımı başımı toplayıp üstüme çeki düzen verdim. Her gün kullandığım klasik siyah çantamı aldım. Içinde asıl gereksinimlerimi karşılayacak cüzdanım, peçetem, kulaklığım ve bir adet cep soru bankam vardı. Çantamı aldıktan sonra evden çıktım ve arkama bile bakmadan kapıyı kapattım. Sokağın başına doğru sessiz bir şekilde yürürken sağdan birisi çıktı. Ne olduğunu bilmediğim için ilk nefes nefese kalmıştım. Sonra çıkan adamın yüzüne bakınca nefes nefese kalmamın sebepsiz olduğunu anladım. Çünkü karşıma çıkan adam; benim hayatım, çocukluğum, gençliğim ve ömrümün geri kalanıydı. Bana zarar vermeyi bırak, saçımın teline zarar gelse dünyayı yıkacak cinsten.
- Ayy Ateş! Ne korkuttun ya , ödüm patladı.
-Korkma,korkma. Benim. Seninle bir şey konuşmam gerek.
- E tamam, konuşalım. Ama bir yerde konuşsak. Çok açım. Hem yemek yeriz , hem de senin bu güzel sevgilinin yarınki sınavı kazanmasını kutlarız.
- Tamam oturalım ama çok vaktim yok haberin olsun , dedi . Soğuktu her zamankinden. En son 3 gün önce görüşmüştük yüz yüze. Mesaj atmıştım ama nöbetteyim veya meşgulüm diyerek geçiştirmişti. Bir şey mi olmuştu ? Şimdi sorsam büyük ihtimalle ya annem diyecekti ya da geçiştirecekti. Annesi, büyük dertti benim için, ilişkimiz için. Beni sevememişti bir türlü. Başkasını yakıştırmıştı oğluna: EDA
O da ayrı bir dert tabi. Birlikteliğimizi hep kıskandı. Başkasıyla beraberken bile gözü hep Ateş'teydi . Dışarıdan iyi gözüküp ama içi insanı yakan cinsten birisiydi . Hala görüşürüz kendisiyle. Müstakbel kayınvalidem çok sever kendisini de . Soluksuz bir şekilde benim kafamda bu düşünceler yer alırken Ateş tek kelime etmeden yürüyordu. Elimi bile tutmadı. Sahil kenarında bir cafeye girdik. Ateş'in yüzü her zamankinden asık olduğu için:
-Ateş bir sorun mu var ? Diye sordum.
- Yook, diye uzatarak cevap verdi. Gözlerini kaçırdı gözlerimden. Yüzüme bakmaya bile teşebbüs etmedi.
- Var var. Anlat hadi. Sen anlatırken de turta yiyelim mi ? Çok güzel duruyorlar.
- Sinem. Bi durur musun ? Sana çok önemli bir şey söyleyeceğim. Ben ben
ayrılmak istiyorum.
-Eee başka Ateş😂😂😂 Ne kadar gülünç bir durum ya. Ayrılmak ha. Başka bir şakan yok mu ?
- Sinem şaka yapmıyorum. Ben ayrılmak istiyorum. Ve ayrılacağız da. Çünkü Eda
- Ateş ne Eda'sı . Ne Eda ne ? Eda ne ? Kafayı yiyeceğim ya . Eda ne ?
- Eda hamile Sinem. Onu böyle bırakamam. Eda'yla evlenip Amerika'ya gideceğiz. Bir hafta içinde. Sana da söyleyeyim dedim. Haberin olsun.
- Ne nasıl ya ? Bir dakika. Büyük bir şaka mı bu ? Sen, sen nasıl? Kafamın içinde bin bir ses susmuyordu. Her kelime bir çok kez yankılanıyordu. Eda dedi ,hamile dedi, Amerika dedi, gitmek, ayrılmak ve niceleri. Beynimden vurulmuşa döndüm. Kendimi bildim bileli sevdiğim adam şimdi başka bir kadının ondan hamile olduğunu, benden ayrılacağını ve başka bir yere gideceğini söylüyordu. Ne diyeceğimi bilemedim. Ne yapacaktım bilmiyordum. Kanım durmuş akmıyordu. Zaman çok yavaştı. Her kelime hala kulağımda, beynimi esir almıştı. Refleks olarak tokat attım. Ateş benden böyle bir şey bekliyor olacaktı ki bir şey demedi. Sinirimi alamadım ve bir tane daha attım. Herkes bize bakıyordu. Kimse umrumda değildi. Aklım hala beynimi kemiren kelimelerdeydi. Nasıl olurdu nasıl? Bir kez daha tokat attım. Ellerimi saçlarıma götürüp derin nefes almaya çalıştım. Oksijen gitmiyordu. Sanki oksijen tüpüne bağlı bir hastaymışım da tüpümün hortumunu koparmışsınız gibi.
- Sen şimdi benden biz ayrılıyoruz. Sen Eda ile evleniyorsun çünkü Eda hamile. Siz gidiyorsunuz . Öyle mi ?
- Evet, öyle. Benim şimdi gitmem gerek . Eda bekliyor deyip son kez gözlerime bakıp gitti. Arkasından bakamadım. Çünkü ben de hatırlamıyorum. Kendimi karanlığa bıraktım. Sadece karanlığa. Kimsenin olmadığı karanlığa. Anlatıyorlar ki,kısa bir nöbet geçirmişim. O anda kafede olan kişiler acilen hastaneye kaldırmışlar. Sonrasında ailem ve arkadaşlarım gelmiş. Bir hafta hastanede nöbet geçirme tehlikem olduğu için tutuldum. Hala aklım almıyor, nasıl böyle bir şey olur anlayamıyordum. Herkes ulaşmaya çalıştı Ateş'e. Kimse ulaşamadı. Sanki ölmüştü. Hayatımdan her şeyini almıştı. Ama bilmiyordu ki beni de götürmüştü. Ne mi oldu? Ben sınava giremedim.3 ay psikolojik destek aldım. Hayatım benim için durmuş oldu. Kimseye güvenemedim. Her gözümü açtığımda kapadığımda Ateş geldi aklıma. Gözlerimi kapatamadım.
Kısacası hayat durdu. Kendimi unuttum, hayattan zevk almayı bıraktım. Bir mecburiyete dönüşmüştü benim için hayat . Düşüncelerimi bölen garsonun
- Efendim. Ne alırsınız? Menü vereyim mi ? demesiydi. Ben de başımı sallayarak " bir arkadaşımı bekliyorum." dedim. O da yanımdan ayrıldı. Kafamı yola çevirmemle yürüyen Eylül'ü gördüm. Evet. Sonunda gelebilmişti. Ayağa kalktım ve beni görmesi için elimi yukarı karşı hareket ettirdim. Beni görüp oturduğum masaya doğru hızlı adımlarla hareket etti. Geldiğinde hemen oturup:
-Anlat hadi daha da sabırsızlandırma beni. Dedi.
- A.. Ateş gelmiş. Oğ..lu benim sınıfımda.
-Ne? Nasıl yani ? Anlat her şeyi. Her şeyi. Dur. Önce sen iyi misin ? Hı ?
- Tamam tamam. Ben iyiyim. Anlatıyorum....

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Döndükten Sonra
Подростковая литератураBir inat uğruna aşktan vazgeçilir mi ? Ya sevmediğin birisiyle evlenmek nedir? Uzun yıllar geçmesine rağmen ilk aşkının bir bakışı değiştirir mi hayatını? Hepsi hespi var bu kitapta♥️