Tanıtım

288 71 101
                                    

"Yara bantları ile dolu parmak uçlarımı biraz daha gezdiriyorum el bileklerinde. Yarısı çıkmış oje ile dolu tırnaklarım, tanrının siyah balçığa batırılmış fırçası ile sanat eserine çevirdiği sert tenine değdiğinde, biraz daha yaklaşıyorum sanki kutsal ruhuna. Yaralı ve soğuktan mosmor olmuş dudaklarımı yaklaştırdım bileğine doğru. Sıcak nefesim hafifçe tenine değdiğinde, kalp atışının değişmediğine yemin edebilirdim. Sen her zaman böyleydin. Dünyanın sonu gelse bile bir sigara daha yakar, izlerdin. Dünyanın sonu gelse bile, sen bana gelmezdin.

Bir öpücük kondurdum anlamlarını bile bilmediğim o siyah şekillere. Sen her zaman böyleydin. Çok anlatmazdın, dinlerdin. Anlardım ama gözlerinden. O güzel gözlerin anlatırdı bana her şeyi. Gözlerinin yanındaki kırışıklıkları öptüğüm adam. Doya doya konuştuğunu hiçbir zaman görmemiştim. Çok nadir değerdi kelimeler o güzel pembe dudaklarına. Ya bir dize fısıldardın, ya da bir hançer saplardın yüreğimin en derinine. Sen yaralayıp sen iyileştirirdin beni. Sen öldürüp sen can verirdin.

Doğrulup yanda duran kadehi aldım elime. Ayağa kalkarak yavaşça yürüdüm pencerenin kenarına. Kadehteki şarap ince bir sicim gibi geçti dudaklarımdan. Pencereden dışarıya baktım. Soğuktu hava. Sonbahardı, belki de kıştı. Ben senin yanında mevsimleri, günleri unutuyordum. Bir yaprağın düşüşünü izledim usulca. Sen de benim kalbime böyle düşmüştün işte.

Kapıdan gelen bir rüzgar üşüttü iliklerimi. Çarpıp kapanan kapı titretmişti kalbimi. Gitmiştin; bana geride soğuk bir yatak bırakarak. Sen her zaman böyleydin, aniden gider; aniden gelirdin."

KIRILMIŞ RUHLARIMIZIN ŞEREFİNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin