BEYIN ÖLÜMÜ

216 4 1
                                    

... Karga sesinin gelmesiyle iyiden iyiye korkmaya başlamıştı. Karanlıkta hiçbir şey seçilmiyordu. İçinden bağırmak geliyordu. Koluna her dokunduğunda isteksiz bir şekilde o yana dönüyor, dönmesiyle beraber insan şeklinde bir duman dağılıyordu. Bulunduğu yeri pek net seçemiyordu ama yüksek bir tepe, çam ağaçları ve 4 metre solunda ahşap bir kulübe görünüyordu. Sonunda dayanamadı ve 'Kimsin?' diye bağırdı. Duman onu rahatsız etmeyi bıraktı ve kafasının üstünden önüne doğru hızlı bir biçimde aktı. Birkaç saniye sonunda önünde 20'li yaşlarda bir kadın belirdi. Kadının vücudu bembeyazdı. Üzerinde siyah uzun bir etek ve beyaz t-shirt vardı. T-shirt ün üzerinde yarısı aşınmış bir kaç harf yazıyordu ('MATA'). Sol kolunda bileğinden dirseğine doğru çapraz bir yara izi vardı. Bir gözü mavi diğeri ise yeşildi. Yeşil olanın üstü kan toplamıştı. Kafası 0'a vurulmuştu. Belki de keldi. Kadın gülümsedi. Gülümsemesiyle patlamış dudakları daha da çirkinleşmeye başlamıştı. Bu sinsi gülüşün ne anlama geldiğini anlayamadı. Kadın tiz bir sesle 'Onu bul, Onu bul, Onu bul...' demeye başladı ve her söyleyişinde. Zaten karanlık olan hava daha da kararmaya başladı...

           Terler içinde kalmıştı. Kafasını sağa sola çeviriyordu. Saçları simsiyahtı. Derisi korkudan bembeyaz kesilmişti. Üzerinde siyah bir örtü vardı ve karnıyla Göğsü arasına kadar geliyordu. Sol ayağı örtünün üstünde sağ ayağı ise altındaydı. Birden fırladı. Göz bebekleri irirleşip küçülüyordu. Ay ışığı doğrudan yüzüne vuruyor gözlerin rengi siyah ve bal rengi arasında  gidip geliyordu. Göğsü hızlıca inip kalkan adam kuvvet bir cızırtı duyuyordu. Elini solundaki komidine doğru doğru uzattı. Yanlışlıkla telefonunu yere düşürdü. Elleri inanılmaz derecede titriyordu. Abajürün ipini zar zor kavradı ve hızlıca çekti. Aceleyle masanın üstündeki beyaz ve silindir şeklindeki ilaç kutusunu açtı ve mavi haplardan bir tanesini eline döktü. Yanındaki kırmızı kapaklı sürahiyi eline aldı ve bardağa su koydu. Suyun yarısını bu sırada koyu ahşap zemine döktü. İlacını aldı,  bardağı yere fırlattı. Yere düşen bardaktan acı bir kırılma sesi yükseldi. Daha önceden ağrıyan başı şimdi daha da şiddetli ağrıyordu. Kendini geriye doğru itti ve kafasını yastığa iyice gömdü. İki eliyle kafasının üst tarafını tutuyordu. Acıdan kendini itiyordu. Sırtı ile yatak arasın da neredeyse bir karşılık bir boşluk vardı. Bir süre böyle acı içinde kıvrandı. Yaklaşık 3 dakika sonra yavaşça gevşeyerek kendini yatağa bıraktı.

                Sabah olmuştu. Güneş yarısı açık stor perdeden dizine kadar geliyordu. Gece yere düşürdüğü telefonunun alarmı çalmaya başladı. Telefon ahşap zemin üzerinde titrerken arı vızıltısına benzer bir ses çıkarttıyordu. Elini alnına koydu ve bu şekilde 5 saniye bekledikten sonra Sol eliyle yere düşen telefonunu aradı. Biraz sonra buldu.

Odası çok sadeydi, tipik bir yatak odası işte. Yatağının sağında koyu kahve bir gardrop duvara yaslanmıştı. Lacivert bir pike serili yatağın kahverengi bir yatak başı vardı. Yatağın sağında ve solunda 2 komidin vardı. Solundakinin üzerinde abajur sürahi ve içi boş, camı çatlamış bir fotoğraf çerçevesi varken sağdakinin üstü boştu. Yatak başının üstündeki krem rengi duvarda duran Prize abajurün ince beyaz kablosu takılı,  solundaki komidinin üstündeki Prizde ise beyaz bir şarj makinesi takılıydı.

Çift kişilik yatakta iyice yayılmıştı. Telefonunu eline aldığında saatin 9.24 olduğunu gördü. Telaşla ayağa kalktı. Dolaptan beyaz bir gömlek, siyah pantolonu ve siyah trench coat'unu alıp saniyeler içinde giyindi. Yatağın karşısındaki pencerenin yanındaki aynalı dolabın çekmecesini açtı ve siyah araba anahtarını aldı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 12, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BEYIN ÖLÜMÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin