TENİ YANIK GÖKYÜZÜ.

58.8K 2.6K 1.9K
                                    

10.12.2017.

21.00

🌹

TENİ YANIK GÖKYÜZÜ.

Teni kızarmış gökyüzünün, güneşi batırmadan önce dillendirdiği son ninniyim.

Şafağı iki geçen gecelerde dolanırım diline,

Dudaklarının kıyısında zerk eden hecelerim.

Ben teni yanık gökyüzünün dillendirdiği son ninniyim.

Son ninni.

Görüyorsun ya, dilimde dolanan hecelerin tümünde senin ismin saklı. İsmini bir araya getiren harflerden medet umuyorum. Ah, bilseler ne kadar şanslılar... Seni kalbine giden damarların üstünden seviyorum, biraz kokusu sinmiş yastığımdan, biraz da zarif parmaklarının uçlarındaki umutlardan. Tanrı'nın himayesinde, Tanrı'nın izniyle seviyorum. 

Mey içiyorum, yelkovan akrebin sırtına iki delik açarken. Sarhoş oluyorum, yelkovan akrebin açtığı yaraya dikiş atarken. Yıldızlar topluyorum sana, geceleri saçlarına iliştirmek için. Saçların demişken; özlüyorum onları çoğu zaman. Demiştin ya bana bir gün; 'ben öldüğümde saçlarımı sıfıra vur'... O günden beri elim makas tutmasın diye parmaklarımı sökmek istiyorum. Bir keresinde, sen çok çok güzel göründüğün bir keresinde, makası atıyorum saçlarına ama parmaklarımı kesmenin saçlarını kesmekten daha kolay olduğunu fark ediyorum. 

Ben de parmaklarımı kesiyorum.

Senin için baştan ikinci parmağım ve sondan dördüncü parmağımı param parça yapıyorum.

Ve sen üzülmüyorsun.

Beni ne kadar üzdüğünü fark ediyorum o an... Ve biliyorum ki, insanlar birbirini üzdüğünde cehennemde yanarmış. İşte sen cehennemde yanma diye gecenin üçünde yorganları tekmeliyorum. Aslında o kadar canım yanmadı diyorum Tanrı'ya. Hah! Şu işe bak... Yalan söylüyorum.  Elimde değil ama, çok korkuyorum yanacaksın diye. Aklım çıkıyor. Bir daha bak ki şu işe, bir sen çıkmıyorsun akıl ismi verdikleri şu organdan. Organlarımı söküp avucuna bıraksam, gülümseyeceksin gibi hissediyorum. Bu yüzden öldüğümde organlarımı avuçlarına bağışlamalarını isteyeceğim onlardan. Onlar kim diye soracaksın? Bilmiyorum diyeceğim. Çünkü bu soruyu gözlerime bakarak soruyorsun ve ben gözlerine bakarken hiçbir şey bilmiyorum.

Kimim bilmiyorum. Bir X kişisiyim. Bir ismim yok. Yaşadığım yer yok, yattığım yer yok. Sen varsın, bir X kişisinin en yakınısın. Biraz Y'sin ve biraz da Z. Ah! Nasılda mutlu oluyorum bunu düşündükçe. Seninle aynı satırda, aycı cümlede, aynı soruda ve aynı denklemde yan yanayız. Seninle düşlerde ve biraz da bu denklemlerde buluştuğum için matematiği sevebilirim belki...

Şimdi yanımdasın. Bisikletimin arkasında oturmuş, ellerini belime sarmışsın. Bisikleti o kadar yavaş kullanıyorum ki, uyanık olsaydın inanamazdın. Bir taşa takılmaktan, seni düşürmekten ölesiye korkuyorum. X her şeyden korkuyor. Çok korkuyor. Bisikletimin arkasında seni onun evine taşıyorum. Evine geldiğimizde uyandırıyorum. Bana şöyle diyorsun. "Y X'e teşekkür ediyor."

X o an ne kadar güzel olduğunu düşünüyor. 

Seni bisikletimden indirirken mırıldanıyorum. X rica ediyor.

Yine şöyle diyorsun. X çok zarif.

Ve içimden fısıldıyorum: Y en güzel bilinmeyen.

Sessiz kaldığımda gidiyorsun. Hep yaparsın bunu. Çok güzel gidiyorsun. Öyle güzel gidiyorsun ki, geleceğim bekle diyorsun sanki... Bekliyorum. 

Sen onun evine girdiğinde evinin penceresi önünde bekliyorum. Seni bir adamın evine getirdiğim için şakaklarıma bir silahı dayamak istiyorum ama ondan önce izliyorum. Perdenin hemen arkasındayım. Gölgenin düştüğü perdeden kıskanıyorum seni. Az sonra neler yaşanacak biliyorum lakin yine de gitmiyorum yanından. Orası yatak odası, biliyorum. Orada X'in cesedini bıraktım çünkü. Birbirinize yanaştığınızı görüyorum ama görüntü çok net değil, çünkü... gözlerim ağlıyor. Gölgeleriniz birbirinize karışıyor. Kıkırdadığını duyar gibi olduğumda, ellerimi kulaklarıma götürmeye çalışıyorum zar zor ama zihnimden yükselen kahkahalarını duyuyorum bu sefer de. Soluklarınızın sesi açık pencereden sızıyor, onları dinliyorum biraz. Kalbin hızlı mı atıyor? Hayır, her şeyi kabul edebilirim ama bunu asla! Benim yanımda hızlanmamışken kalbin, nasıl sevişirken sesi kulaklarımda uğuldar? 

İnliyorsun. Seni öpüyor. Daha çok ağlıyorum ama sesim çıkmıyor. Soyunuyorsunuz. Oysa beğendin diye o kazağı, ben almıştım sana... Tabi sen hatırlamıyorsun! Seksinizin sesini duyuyorum, seni yatağa devirip üstüne çıktığında incitmesinden deli gibi korkuyorum. İki sene önce bacağın kırılmıştı, üstüne çok yüklendiğinde canın acıyor. Sevişirken bacağını kullanma istiyorum. Acıma diye... İniltilerinizin sesi yükseliyor, birbirinize dokunurken cesedim başınızda ağlıyor. Bakıyorum, izliyorum. Arada bir gülüyorsun, kahkahalarının sesi zevk çığlıklarına karışıyor. Seninle sevişiyor.

Y Z ile sevişiyor.

X bu soruda yok.

Çok çığlık atıyorsun. Sana zarar verip vermediğini anlamaya çalıştığım o saliseler de sanki ölüyorum. Senin yüzünden kaçıncı kez öldüğümü bilmiyorum. Saymayı bıraktım. Bir süre sonra gölgeleriniz yatağa devriliyor, çığlıklarınız diniyor, iniltileriniz bitiyor. Seni yordu. Seninle sevişti. Dizlerim tutmuyor, yere düştüğümde kafamı duvara çarpıyorum sanki ama hissetmiyorum. Bir gecede vurulacak tüm narkozu vuruyorsun bana. Onun anlattığı bir şeylere gülüyorsun, az sonra kalkarak kıyafetlerini giyiyorsun. 

Öyle eminsin ki seni burada beklediğimden...

On üç dakika sonra apartmanın kapısından çıkıyorsun. Kocaman bir gülümseme var yüzünde. Onunla seviştiğin için mutlusun. Mutlusun! Başkasıyla mutlu olmanın bana ne kadar azap verdiğini asla bileyemeceksin. Yanıma geliyorsun, gülümseyerek koluma giriyorsun. Biraz sonra beni bisiklete çekiştiriyorsun. Gecenin üçü, gökyüzü çok kızgın, dillendirdiği ninniyi dinlemediğim için çok kızgın. Bisiklete yürürken dudaklarındaki tebessüme dalıyorum. İşte tam bu sıralarda, gökyüzünün dahi nefesi kesiliyor.

Çünkü uğruna parmaklarımı parçaladığım saçlarında bir adamın kokusu var...

Ah,

Teni yanık Gökyüzüm, 

Dillendirdiğin son ninniyim.

Sonun Başlangıcı.

Merhaba. Bu da biraz ani oldu, biliyorum. Fakat bu bir kurgu değil, devamlılığı olan ve bir mantık içerisinde ilerleyen bir hikâye de değil. Instagramdan beni takip edenleriniz bilir. Acımı kusmak istediğim, canımın istediği bir şeyler yazmak istemiştim. Bu, o. Diğer hikâyelerim gibi uzun uzun bölüm yok, düzen yok, kişi ve karakterler yok. Birkaç kısa bölümden ibaret bir ağıt belki.. Hepsi bu kadar. Diğer hikâyelerimi yazmama engel olacak bir hikâye değil. Diyorum ya, hikâye bile değil. Sizden bir talebim yok. Okumanızı, oylamanızı veya yorumlamanızı da istemiyorum ama tabi bunlar beni mutlu eder. Demek istediğim, bu bir kurgu asla değil. Ağıt. İtalik yazılar konuşma metinleri, düz yazılar anlatım. Ve bu bir erkeğin ağzından kaleme alınmıştır.

Umarım seversiniz.

EMİNE TAVUZ.

Instagram: emineasr.
Twitter: emineasr.
AskFm: emineasr.





TENİ YANIK GÖKYÜZÜ.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin