On ikiden, on bire selam olsun.
Bu satırlar X'in Y'sine.
🌹
Ölümden Önce Son On İki.
Benim, yıldızı baki gökyüzüm; tenin mi kızarık bu gece, yoksa ateşin mi vurdu başına? Gecenin ikisiydi, gün artık pazar değil de pazartesiydi. Yataktaydım, hava çok karanlık. Bu ay doğalgaz faturasını ödeyemedim, çünkü kahretsin ki param yetmedi! Bunun için çok üzgünüm. Öyle üzgünüm ki, utanmasam bir çocuk gibi oturup hüngür hüngür ağlayacağım. Fakat ağlayamıyorum. Sadece kendimi bile değil, seni ısıtabilmek için çareler arıyordum. Geceleri üstüne bir değil, iki yorgan örtüyorum. Askılı pijamalarını değil, yünlü kazaklarını giymeni istiyorum. Temiz çoraplar giydirerek yatırıyorum yatağın içine. Kahveler içiriyorum.
Ayaklarını ayaklarımla ısıtıyorum!
Kahretsin! Önce kendi ayaklarımı ısıtmam gerektiğini unutuyorum.
Üzgünüm, ayaklarım ayaklarını ısıtmaya yardımcı olamayacak kadar soğuk.
Çünkü doğalgaz parasını ödeyemedim.
Çok uğraşıyorum. Sen üşüme, hasta olma diye. İşte sonra, gecenin bu yarısında öksürüklerle nefes nefese kalıyorsun. Öyle ki uykumdan senin bu seslerine uyanıyorum. Anlamıyorum ama sen her göğsün delinmiş gibi öksürdüğünde, parmak uçlarıma dek uyuşuyorum. Öyle mahvoluyorum ki anlatamam. Anlatamıyorum da zaten. Böyle bir çabaya girmek tamamiyle zavallılık. Yataktan nasıl kalktığımı bilmeden kalkıyorum. Galiba çok hızlı olduğum için yere düşüyorum. Aklım çıkmış vaziyette, çünkü tenin cayır cayır yanıyor.
Senden kaç trilyon fazla yandığımı hiç bilmiyorum.
ilk an elim ayağıma dolaşıyor. Odanın içinde dört dönüyorum. Koşturuyorum. Ne yapmam gerektiğini düşünüyorum. Çok ateşin var, benim yüzümden. Çok hastasın, benim yüzümden. Lanetli miydim bilmiyorum ama öksürüyorsun ve benim yüzümden. Banyoya koşuyorum, bunu düşündüğüm için kendimi tebrik etmek istiyorum. Banyoda bulduğum havluyu ıslatıyorum, çaresizlik içinde kıvranırken. Sonra tekrar odaya geliyorum, yatağa çıkmaya korkuyorum titreyen bedenine zarar verme korkusundan. Ama yapmalıyım, biliyorum.
Yanına geldiğimde, titreyen ellerim arasındaki havluyu alnına yaslıyorum ama gücüm yok gibi. İncitmeye, tenini çizmeye çok korkuyorum. Parmak uçlarım alnına dokunuyor, ateşin var. Çok ateşin var. Benim hatam biliyorum, yine de içten içe beni bağışlamanı istiyorum. Buna ihtiyacım var ama bundan önce iyi olmana ihtiyacım var. Cayır cayırsın. Bir anda dua döküyor dilim. Tanrı, yalnızca sen söz konusu dua ettiğim için dualarımı kabul eder mi? Söz konusu sensin. Lütfen etsin. Kıpırdanıyorsun, öksürüklerin çok şiddetli. Sanki evim yıkılıyor, ocağım başıma dökülüyor. İçim kıyım kıyım. Ve şimdi de ağlamak istiyorum. Delicesine.
Yorganı üstüne çekiyorsun. Bunu yaparken üşüyorum diyorsun. Ben daha çok yanıyorum. Tek bir kelimenin kaç milyon kelimeden daha yaralayıcı ve acı verici olduğunu düşünüyorum. Hesaplayamıyorum. Sayılar çok. Hesaplayamayacağım kadar. Yorganı üzerinden kaldırmazsam biraz daha yanacaksın ve akıl sağlığımın yettiği kadarıyla buna izin veremeyeceğimi biliyorum. Yorganı kaldırıyorum üstünden, ellerimi itelemeye çalışarak yorgana sarılıyorsun. Yapma diyorsun acılar içinde. Çok çok üşüyorum.
Çok üşüyorsun.
Az üşüsen olmaz mı?
Belki o zaman daha az acırım.
Beni itmeye devam ediyorsun. Öksürüklerinin sesi kulaklarımda uğulduyor. Yüzünden ter damlaları akıyor. Enseni, boynunu, yüzünün her yanını siliyorum. Bacaklarınla çırpınırken çektiğim azabın boyutundan öylesine habersizsin ki... Soğuk havlu seni bir nebze ferahlatıyor ama daha fazlasına ihtiyacın var. Tekrar koşuyorum banyoya, ıslattığım havluyla seni bir kez daha soğutuyorum. Ayakların sıcak, gözlerinden sular akıyor. Göz yaşımı o? Göz yaşlarını saklamak istiyorum. Nasıl yapsam da onları saklasam? Bana bir fikir verir misin?
Senin yüzünden diyorsun ellerimi titrettiğinden bihaber. Bir faturayı ödeyemedin. Senin yüzünden hasta oldum.
Benim yüzümden. Bir faturayı ödeyemedim. Benim yüzümden.
Korkuyorum. Benim yüzümden beni terk edecek diye aklım çıkıyor. Hâlâ bir çare onun ateşini söndürmeye çalışırken kimse çeviri yapmadı diyorum, oysa suçumu kabul etmeliyim. Aptalım işte. Koca bir aptal. Ama yine de kendimi sana anlatmaya çalışıyorum. Üzgünüm param doğalgaz faturasını ödemeye yetmedi.
Nasıl yetmez! Ona nasıl bakamam? Hasta olmasına sebep oldum. Cezalandırılmayı bekliyorum. Her şekilde cezalandırılabilirim ama onunla değildi. Katiyen olamaz. Ne olacağını kestiremiyorum. Onun sıcağa, iyileşmeye ihtiyacı var ve ben buna yetemiyorum. Yetersizim! Zavallı X. Acınası X. Ona yetemiyorum. Sonra anlıyorum Allah'ım beni bununla sınıyor.
Ona yetememekle.
Ateşini düşürmek için her şeyi yapıyorum. Her şey? Sahi her şeyi yapmıyor muydum? Bilmiyorum. Sadece elimden ne gelirse yapıyorum ve Tanrı'ya şükür kırk dakika sonra, biraz da olsa ateşini düşürebiliyorum. Fakat hâlâ öksürüyor, teni sıcak. Gökyüzümün teni bu sefer gerçekten cayır cayır. Çaresizim. Korkunç bir şiddette çaresizim. Biliyorum. Bilmek istemiyorum ama kahretsin ki çok iyi biliyorum. Bu evde durursa çok üşüyecek, ateşlenecek, ağlayacak. Nasıl elem verici, harap edici kelimeler bunlar? Nasıl da yakıştıramıyorum ona. Burada duramaz, benimle olursa defalarca kez zikreder hastalığı. Ne acı!
Ona o adam kadar yetemiyor olmak!
Yapmalıyım.
Mecburum.
Onu aramalıyım.
Aradım. Onu aradım. X'in Y'sine X olan Z'yi aradım. Mecburdum. Elim kolum bağlıydı. Gel dedim acıdan kıvranırken. Gel ve onu al.
Gel ve onu al mı?
Allah benim belamı versin!
Ona almasını söyledim. Bana şunu dedi; biliyordum.
Ona yetemeyeceğimi biliyordu. Kabul ettim. Yine de bir tek ben bileyim istedim bu acizliği. Ona gel dedim ve o geldi. On dakika izleyebildim Y'yi. Sadece on dakika içinde gelmişti. Aptal, niye bu kadar çabuk gelmişti gelmişti sanki? Niye onu biraz daha izlememe izin vermedi. O bana neden mübah değilde hep günahtı. Ona kapıyı açtım. Odamıza aldım. Onun koktuğu odaya onu aldım. Bile, isteye... Tanrım! Canım çok yanıyor. Bana acı ve bitir bir iflah olmaz ızdırabı.
Y'yi aldı yatağımızdan, kaldırdı. Elleri, gözümün önünde okşadı saçlarını. Hiçbir şey yapamadım. O onu alıp odadan çıkarken, boğazımdan yükselecek olan hıçkırık düğüm oldu boğazımda. Çok acıyorum. Sokak kapısı açılıyor, sahi bu hangi sokak? Ben neredeydim? Nefes alamıyorum galiba. Gittiler. Bu nasıl bir kelime. Her dilde mi acı verici olabilir bir kelime? Neden var bu kelime? Neden Türk sözlüğünün bilmem kaçıncı kelimesi?
X'in Y'si Z'nin kollarında terk ediyor mabedimizi.
Siktir!
Gökyüzü,
Teni Yanık Gökyüzü.
Dilimdeki kelimeler bile yoruldu, seslerini sana duyurmak için.
●
Değişik bir ruh haline atıyorum. Seversiniz değil mi? Sevin ya..
Bu arada hikâyelerime bölüm bekliyorsunuz, biliyorum. ÇÜRÜK VİŞNE'ye bu ay içerisinde yeni bir bölüm ekleyeceğim, sadece bir şeyle meşgul olduğum için bölümler aksadı. Haberdar etmek istedim. Bu arada gelecek bölüm bayağı uzun ve dolu dolu olacak.
Öyle işte.
Sizi seviyorum.
Instagram: emineasr.
Twitter: emineasr.
AskFm: emineasr.♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TENİ YANIK GÖKYÜZÜ.
Cerita PendekTeni kızarmış gökyüzünün, güneşi batırmadan önce dillendirdiği son ninniyim. Şafağı iki geçen gecelerde dolanırım diline, Dudaklarının kıyısında zerk eden hecelerim. Ben teni yanık gökyüzünün dillendirdiği son ninniyim.