"Okuldan atıldım." Bu cümleyi kaç defa söylediğimi sayamayacak duruma gelmiştim. Karşımda gözleri kısık bir şekilde bana bakan Arda'ya ne var dercesine kafa salladım. O ise istifini hiç bozmadan öylece bakmaya devam ediyordu. Gözlerimi devirip sigaramdan içtim. Ardından bana bakan yeşil gözlere meydan okurcasına bakmaya başladım. Arda benim 2 yıldır yakın arkadaşımdı. Tanışmamız tam bir trajediydi. Yakın olmamız ise ultra trajedi...
Kafayı bulmuş bir şekilde, nereye gittiğimin bilincinde olmadan sadece yürüyordum. Dünya dönüyordu, ben dönüyordum ama umrumda değildi. Oraya buraya çarparak sadece yürüyordum. İçime çektiğim yaşam kaynağım sayesinde içimde yaşadığım rahatlama hissinden dolayı karşımdan gelen kişiyi göremeyecek bir haldeydim.
"Bak seen. Kimleri görüyorum!" Gülmeye başladı. Okulumuzun serseri manyağı Arda'dan başkası değildi. Malları birkaç kere ondan almıştım. Yeşil gözleri beni süzerken eliyle karışık hale gelmiş sarıya çalan saçlarını düzeltiyordu.
Yerimde sendeleyerek, "Takma kas" diye mırıldandım. Ona kendimce bu lakabı takmıştım. Bu onu tabii ki de bilmiyordu. Ona daha önce hiç böyle seslenmemiştim. Ancak takılan şizofren lakabımı ondan duyduğum olmuştu. Tüm okul bana böyle sesleniyordu. Şizofren kız...
"Takma kas mı?" Yüzünde kafası karışmış ifadesini süsleyen çizgiler belirdi. Şaşırmıştı. Ardından o güzel(!) kahkahası başımı ağrıtmaya sebep olmuştu. Tenha yerlerde ses ne kadarda yüksek çıkıyordu böyle!
İşaret parmağıyla baştan aşağı beni göstererek, "Şu haline bak. Ayakta zor duruyorsun. Gelmiş bana lakap takıyorsun." dedi. İşaret parmağı bu sefer kaslı göğsünü bulmuştu. "Bir de bana." dedi son kelimeyi bastırarak.
Duyulacak bir şekilde, "Çünkü öylesin." diye mırıldandım. Başıma bela almak istemiyordum. Ama bu yırtıcı benliğimi geriye hiç atamıyordum. Kendimi çok yalnız hissediyordum. Yalnızdım. En son insanlarla ne zaman düzgün bir konuşmamın olduğunu hatırlamıyordum. Arda gibi birisinin yanında bile onlarca insan vardı. Benimse elde var sıfır. Bir an için onu kıskandım. İnsanları kendinden uzak tutma zorunluluğu yoktu. Uzak durulması gereken biri olsa da sahte insanlarla arkadaştı. İhtiyacım olan şey bu olabilir miydi? Sahtelikler üzerine kurulu çevre ve arkadaşlıklar? Bunlara sahip olmam hayali arkadaşlarımdan kurtulmama yardımcı olabilir miydi? Benim yüzümden zarar görecek korkusuyla yaşamayacağım insanların olması kötü fikir gibi gelmedi biran için...Onun tepki vermesine fırsat tanımadan daha önce aklımın ucundan dahi geçmeyen bir söz çıktı ağzımdan. "Beni de yanına al." Sonrası karanlık.
Ve karanlığın ardından gelen yakın arkadaşlık. Arda benim tek yakınım olmuştu. Benim bildiğim her şeyi o da bilirdi. O zamandan bu yana onun hakkında düşüncelerimde dahil çok şey değişmişti. Takma kas olduğu konusu hariç tabi..
"Bu kaçıncı Beliz. Sana okul aramaktan sıkıldım!" Ayağa kalkıp oradan oraya yürümeye başladı. Sinirlenmişti. Elini saçlarından geçirerek bana döndü. "Seni anlayamıyorum. Hem okuyacağım diye tutturuyorsun hem de okuldan atılmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorsun. Amacın ne senin!" Bu sefer ciddi anlamda kafasını attırmıştım. Haklıydı. Biliyordum. Tek bir şey haricinde, okuldan atılmaya çalışmıyordum.
Okuldayken, birkaç kere sadece benim görebildiğim arkadaşlarım beni ziyaret etmişti. Çevremdeki insanlar karşımda birileri varmış gibi konuşup hareket ettiğimi görünce ve bu birkaç kez tekrarlanınca herkesin ağzına şizofren kız olarak dolanmıştım. Ve her okulumda olduğu gibi, işler canımı sıkmaya başlar, patlama noktamdayken biri şizofren diyerek dalga geçer, kayışlar kopar ve okuldan atılmama sebep olan davranış sergilerim. Benim için artık bir döngü haline gelmişti. Bu durumdan ben de sıkılmıştım.
Meydan okuyan tavrım yerini yenilgiye bırakmıştı. "Biliyorum Arda. Haklısın."
Yerine otururken," Hep haklıyım Beliz. Ama değişen hiçbir şey yok."dedi.
Kısa bir sessizlik oldu. Bu sessizlik sırasında onu inceliyordum. Eli çenesinde düşünür bir halde yere odaklanmıştı.
"Okul işi artık kapandı." Doğru duyup duymadığıma emin olmak için dikkatlice ona baktım. Yüzü ifadesiz ve kararlı bir hale bürünmüştü. Duruşunu bozmamıştı.
Beklediği tepkiyi benden göremeyince gözleriyle alttan alttan bana baktı.
"Bu da nerden çıktı?" sakinliğimi korumaya çalışıyordum. Cevap vermemesi sakinliğimi korumamı zorlaştırıyordu. Alaycı bir şekilde güldüm. "Şaka yapıyorsun."
"Ciddiyim."
"O halde bu kararından vazgeçsen iyi olur." diyerek çıkışa doğru yöneldiğim sırada, "Kararım kesin." dedi.
Yavaşça yürümeyi bıraktım. "Bana şizofren deyip duruyorlar Arda." Sesim kırılgan çıkmıştı. Şizofren olmak kötü bir şey değildi. Bir hastalıktı. İnsanın elinde olmayan bir hastalık. Ama insanların bunu komik görüp alay etmesi en hassas noktamken güçlü kişiliğim yerini kırılgan bir yapıya bırakıyordu. Ve bundan nefret ediyordum.
"Zaten öylesin." Umursamazca söylediği bu söz ondanda nefret etmeme sebep oluyordu.
Hışımla ona döndüm. "Biliyorum lanet olası. Biliyorum. Ama sürekli yüzüme vurulması neden ha? Neden bu alaycı insanlar? Neden sen sürekli yüzüme vuruyorsun?" Masada duran bardağı alıp duvara fırlattım. "Neden bana bunu yapıyorsun?"
Ayağa fırladı ve o da bağırmaya başladı. "Sinirlerini kontrol etmeyi öğren artık! Sana her şizofren denildiğinde fırtınalar estiriyorsun! Şımarıklık mı bu?" Yüzünü yüzüme yaklaştırdı ve dişlerinin arasından tısladı. "Kabullen tamam mı? Sen şizofrensin ve bunun kötü hiçbir yanı yok." Gözlerim dolmaya başladığında yumuşadı ve gözlerini kapatıp açtığında daha sakindi. Kötü bir yanı yok muydu? Ben ailemi kaybettim bu hastalığım yüzünden. Yüzümü elleri arasına aldı. "İnsanların söylediklerini siktir et. Umursama Beliz. Üzülmeni istemiyorum."
Ellerini yüzümden ittirdim ve geriye adım attım." Hiçbir bildiğin yok."
Gözümden yaş aktığı sırada o görmeden arkamı dönüp yürümeye başlamışken yine bağırınca durmak zorunda kaldım. "Her haltını bildiğim halde ne bu 'bir bildiğin yok' tavırları. Söyle lan neyi bilmiyorum."
Gözyaşlarımı silme gereği duymadan ona döndüm. Gözyaşlarımı görünce sarsılır gibi oldu. Herhangi bir kavgada ağlayacak biri olmadığımı gayet iyi biliyordu ve bu onu şaşırtmış olmalıydı. Neden ondan saklıyordumki? Yeterince tek başıma bu acıyla kıvranmıştım. Katil olduğumu bilse de bilmesede de gerçek olan katil olduğum değil miydi zaten? Şaşkın gözlerinin içine baktım. "Ailemi bir yangında kaybettiğimi söylemiştim ya..." Burnumu çektim. "Yangını çıkartan bendim."
Yüzümü inceledi."Anlamadım." Anlamasını beklemiyordum. "Ne duyduysan o." diye karşılık verdim.
"Anlat."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZ/ KAYIP BİRİ VAR
Teen FictionTANITIM~SÖZ~ Alaycı bir şekilde yandan bir bakış attım. "Senden daha erkeksi olduğumun farkındasın değil mi?" Gözlerini kaçırarak utangaç bir tavırla, "E-evet." dedi. Güldüm. Bu çocuk cidden komediydi. Zeki ve başarılı birinin aynı zamanda bu kadar...