Dün gece yarısına kadar Emreyle sokaklarda dolandığımızdan bu sabah uyanamamıştım.Telefonumun arama şarkısıyla,tek bir gözümü açıp telefonu kulağıma dayadım.
"Alooğğ"
"Ohooo uyanmadın mı kızım sen daha, bak bakalım saate kaç olmuş?"
"Emre sen misin ya?Of uykumu böldün kapat şu lanet olası telefonu hadi." diyip telefonu suratına kapatıvermiştim.2 dakika geçmeden tekrar çaldı.
"Ya ne var Emre ne var?"
"Şu an saat tam 8.20 sen daha yataktasın ve tam 10 dakika sonra derse gireceğiz sevgiler saygılar.Bu arada sen benim suratıma kapatamassın ben kapatırım."
Dıt dıt dıt dıııt...
Bir anda yataktan fırlayıp saate bakmıştım ki,şaka yapmadığını anladım.Gerçekten de geç kalmıştım.Kesin ilk derse geç kalacaktım ama mecbur gidecektim.Hemen banyoya koşup elimi yüzümü yıkadım.Dolabımı açıp elime gelen ilk şortu aldım.Üzerime de göbeğimi açıkta bırakan yarım tişörtü geçiriverdim.Çantamın içine 2 tane kitap atıp aşağıya indim.Aynanın karşısına geçtiğimde birazcık kilo almış olduğumu farkettim.Tabi moralim bozulmadı değil.Yüzüm ve kollarım birazcık şişmişti.Kilo takıntım olduğu sürece kesinlikle kilo alamazdım hemen yürüyüşe başlamam gerekiyordu.Hâla düşünürken zamanın da ilerlediğinin farkına vardım.Okul çıkışında kendime zaman ayırıp yürüyüşe çıkmalıydım.Aynada kendime bakmayı kesip hiç bir şey yemeden çıktım.Koştur koştur okula gittim ama tabiki koşmam pek fayda etmedi.15 dakika geç kalmıştım ve derse Mustafa hoca girmişti,kesin kızacaktı ama girmesem daha da çok kızacaktı.Zaten sırf bu yüzden koşmuştum başka bir hoca olsaydı o kadar önemsemezdim ama Mustafa hoca burnumdan getirirdi.Ya da amann umrumda değil havası takınarak derse girmemeye karar verdim,kantine gidip otursam iyi olacaktı.
Geçip oturdum ve beklemeye başladım.Farkettim ki esikisi gibi karanlık düşünceler içinde değildim artık iyiydim.Kendimle ilgili sorunları çok fazla düşünmüyordum belki de kendimi engelliyordum.Bugün de aklım şu Gökay ve Yağız denen çocuktaydı.Birbirilerini tanıyorlardı.Nerden?Yağız onu görünce neden gerilmişti.Selen artık yanımda yoktu.Yalnızdım,her zamanki Eylül gibi olduğum gibi,anasınıfındaki küçük Eylül gibi ilkokuldaki Eylül gibi büyüdükçe bu yalnızlık değişmeye başlamıştı.Çevrem olmuştu,tanınmıştım ama şimdi anlaşılan o küçük Eylül rolüne geri dönmüştüm.Fiziksel olarak değil ruhsal olarak ta yalnızdım ama bir önemi yoktu ben yalnızlıga alışıktım.Ailem tarafından buna alıştırılmıştım.Belki bir kardeşim olsaydı iyi olabilirdi ama onunla da iyi anlaşıp anlaşmayacağım bilinmezdi o da çoğu insan gibi beni yalnız bırakmayı seçebilirdi.Zilin sesini duyduğumda kendime geldim ve derin bir iç çektim.
"Biraz sıkıntılıyız galiba"
Bu sesle irkildim arkamı dönüp baktığımda tam karşımda Yağız duruyordu.Her zamanki gibi giyinmişti.V yaka üstüne oturan bir tişört ve kot pantolon.Bu imaj ona oldukça yakışıyordu.
"Hey dalıp gittin bakıyorum iyi misin?"
"Evet iyiyim hep dalgınımdır bilmez misin.Sen nasılsın?"
"İyi saol."
"Yağız sana bir şey sormak istiyorum."
"Evet dinliyorum."
"Sen Gökayı nereden tanıyorsun yani onu görünce sanki biraz gerildin,sonra konuştunuz.O an çok fazla takılmadım ama sanki bir sorununuz varmış gibi.Sanki onunla konuşmamda bir sakınca varmış gibi."
"Sorun yok sadece anlaşamıyoruz diyelim.Küçüklüğünde şımarık bir çocuktu.Her istediğini alabileceğini sanıyor ve bu huyu hoşuma gitmiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
Romance"Kendime bile açıklama yapamazken başkasına ne diyebilirim? "Araftayim, ortadayim ne öyle ne böyle ne oluyor bana böyle neden başkayım." "Bir gün bile bagirmadim ona, kırmadim onu." "Gerçekten delicesine aşık olmak istiyorum.Sahiplenmek istiyoru...