kural yirmidört: ancaraxia'ya gitme.

23.4K 1.7K 3.9K
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

--------

Kendimi gömdüğüm koltuğun etrafına yavaş yavaş toplanan diğerlerine göz gezdirirken öyle dalgındım ki, çoktan Bilge ve Yena'nın geldiğini görememiştim. Hatta Chanyeol'ün bana günaydın demesine karşılık vermemiş, sadece yürüyerek koltuğun birine çökmüştüm.

Dün güzel bir gece olabilirdi. Hala düzenli olmayan kalp atışlarım, bedenime sığmayan, zaten büyük ihtimalle sığmamış hislerim ve kimseye anlatamayacak kadar çok ve karşılığı olmayan sözlerim ile odama gelmiş; ben ne kadar inkâr etmeye çalışsam da artık benliğimi ele geçirmiş sevgi ile kıvranarak çok ama çok tatlı bir uykuya yatmıştım. Kalbimde, aldığım her nefeste bir huzur; dudaklarımda Chanyeol'ün tadı ile birleşmiş, yutkundukça boğazıma vuran deniz dalgaları ile belki de hayatımdaki en rahat uykuya dalışımdı. Sıcak bir gecede berrak bir okyanusun derinliklerine dalmak gibiydi her şey uyku gelmeden önce. Ardından okyanusun dibindeki karanlık beni yakaladı, dün gece kulağıma öfkeli olduğunu bağıran ses beni oracıkta boğdu. Gecesi hayatımın en güzel karanlığıyken o sabah uyandığım en kötü aydınlıktı, uyanmayı hiç bu kadar arzuladığım bir rüya daha görmemiştim. Bundandır, hiç iyi değildim. Biraz bile değildim. Korku, okyanusun dibindeki o karanlık gibiydi.

İyi olmadığımı fark eden diğer dört çift göz üzerimde dolanıp dururken sonunda kendimi derinlerde boğduğum düşüncelerimden başımı kaldırdım. Derin bir nefes aldım, dört çift göze de teker teker baktım. En sonuncuda durdum, gözlerinde büyük bir sefa yaşadım ve kalbim bütün bu kargaşa arasından sıyrılıp pıt pıt atmaya başladı. Ona bakarken ciğerlerime tertemiz bir hava doldu, bütün gece nefesimi tutmuşum da ancak ona baktığımda nefes alabilmişim gibi bir rahatlık, üstüne de bir yorgunluk çöktü.

"Rüya?" Yena mırıldanıp yanıma oturdu ve kuyruğunu koltuğun üzerinde topladı. Herkes anlatmamı bekliyordu, zaten toplanmamızın sebebi de buydu. Sabahın, belki de gecenin bir körüydü, güneş doğmamış olsa da hava güneşin doğmadan önce etrafa yaydığı loş ışık ile aydınlanmıştı. Herkes ya esniyor, ya da gözlerini ovuşturuyordu. Onları uykularından ettiğim için üzgündüm ama bunu yapmam gerektiğinin de farkındaydım. Zaten kimseyi uykusundan etmemek için Strigoi'u uyandırmaya gitmeyi düşünmüştüm fakat onun zaten Chanyeol sayesinde kapımda belirmesi benim onu aramaya gitmemi durdurmuştu. Chanyeol de yıldız yüzünden aynı benim gibi uyanıyordu fakat en çok onun uykusu için üzülüyordum. Benim için uyanmak harikaydı fakat o rahat uykusundan başında çalan bir alarm varmış gibi kalkmak zorunda kalıyordu. Keşke yıldız onun yerine beni uyandırsaydı, diye düşündüm. En azından ben onun yanına gelene kadar daha fazla uyumuş olurdu. İnanın, beş dakikalık uykusuna bile kıyamıyordum.

"Fırtına öncesi sessizlik. Haklıydın, Strigoi." dedim, o an sesimin biraz titrediğini fark ettim. Hala korkuyor muydum? Bunu fark edemeyecek kadar hissizleşmiştim bu konuda. "Ayak sesleri vardı. Ben de çimenlerde yürüyordum. Savaş vardı sanki, ardından rüyam bitecek gibi oldu fakat bitmedi. Biri tuttu beni, çok öfkeli olduklarını söyledi. Eğer ben onları olmazsam, onlar beni bulacakmış ve gördüğüm son rüyam olacaklarmış. Sonra uyandım işte."

Kısa özetimin perde arkasında bile o ses kulaklarımı tırmalıyordu. Sanki o sesin sahibi her daim arkamda, nefesi boynuma vururken kulağıma o kelimeleri sıralayacakmış gibi hissediyordum. Ürperdiğimde ellerimi kollarıma sardım ve derin nefesler almaya devam ettim. O sırada herkes oldukça sessizdi.

"Hiçbir şey hatırlatmıyor." Bilge mırıldanıp karşımdaki koltuğa oturdu, ardından da Chanyeol yaslandığı duvara döşenmiş camdan doğruldu. "Yıldız da hiçbir şey hatırlatmak istemiyor gibiydi. Uyandığım ilk vakit camdan baktım, yıldız bu bölgeye doğru kaymak üzereydi ki aniden kayboldu. Aynı dünyadaki yıldız kaymaları gibiydi, gökyüzünde başladı ve orada bitti. Bana nereye düştüğünü göstermedi, hatta düşmedi bile."

Dendrophile || Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin