Onu bulmama ramak kalmıştı.
Şu an Namjoon hyungun konum attığı yere doğru gidiyordum.
Namjoon hyung bilgisayar mühendisiydi ve ayrıca devletine çalışan bir hacker.
Aklıma gelen bir fikirle Jimin'in attığı mesajları ona yollamış, 'mesajların nereden yollandığını bulabilir misin hyung?' demiştim.
O da sevecenlikle beni kıramayıp atılan mesajın konumunu bulmuştu.
Ve şu an attığı konuma doğru ilerliyordum.
8 ay olmuştu.
Koskoca 8 ay...
Benden ayrı neler yapmıştı..?
Merak ediyordum onu.
Her zamanki gibi..
Odasındayken de merak ederdim ben onu.
Sevinsiz Tae'si ileyken.
Dibimdeyken.
Dudaklarımdaykende merak ederdim ben onu.
En çok ta hislerini...
Her şeyini her an bilmek isterdim ben miniğimin.
Ben her an merak ederdim onu.
Keşke yine yanımda olsa, tam olarak harfleri çıkaramasa, bana dik bakışlarıyla sinirlense...
Gülmekten alıkoymaya çalışsam kendimi...
Onu ciddiye aldığımı düşünüp sevinse...
En sonunda da sarılsak musmutlu şekilde...***************************************
Kırık dökük bir evin, boyaları çıkmış, eski kahverengi kapısı...
Tam önündeydim.
İçeri girmekle girmemek arasında gidip geliyordum.
Ya beni istemezse..!?
Hayır.!
Jimin beni her zaman ister. Girmeliydim.
Kapı kolunu açtığım an gördüğüm şey telefonu yanı başında, kuyruğuyla bedenini ısıtmaya çalışan bir Jimin.
Üzerinde yalnızca kısa kollu vardı.
Ev buz gibiydi ve beni fark etmediğine adım kadar emindim."Ji-Jimin"
O masum bakışlarıyla iyiki geldin demeye çalışırken ağlamaya başlamıştı.
"Oww hayır meleğim ağlama lütfen."
Koşarak beline sarılmıştım.
Onu kucağıma oturtup saçlarını okşarken:
"Neden gittin meleğim..?
Neden güçsüz bedenini bu soğuğa alıştırdın..?
Eğer sorun bense--"
'Hayır babacığım sorun sen değilsin..
Ben yalnızca...'
Susmuştu.
"Korkmana gerek yok meleğim.
Anlatabilirsin biliyorsun bunu."
'Hm biliyorum.
Ama kendimi çok dengesiz ve sorumsuz hissediyorum.'
"Neden..?"
'Çünkü ben neden kaçtığımı bilmiyorum.
Sadece...'
Ağlaması şiddetlenmişti.
'Ben.. sadece kaçmak istemiştim.
Ve sonrasında eve nasıl geri dönebileceğim hakkında bir fikrim olmayınca sokakta kalmaya başladım'
Bende ağlamaya başlamıştım.
'Sonra...
Sonra burayı buldum.
Senden gelen mesajlar kendimi iğrenç bir aşağılık gibi hissetmemi sağladı ve sana layık olama--'
Onun alnını alnıma dayadım ve hissedilmeyecek kadar hafif şekilde dokundurdum dudaklarımı lezzetli pembelerine.
Bana mayışmış şekilde bakarken:
"Saçma düşünmüşsün.
Çünkü sen bana layık ve lazımsın.."**********************************
"Hadi Jimin.
Ahh cidden ben her seferinde seni 1 saat beklemek zorunda mıyım..!?"'Evet kkk'
"Bir de gülüyor velet
Acele et"Merdivenlerden patır kütür inerken:
'Tamam babacığım hazırım'
Kalbim yerinde çıkacak bir gün yerinden o olacak ama.
Ama bebeğim sen bana sürekli babacığım dersen o babacık nasıl rahat duracak..!?
Ahh Jeon Jimin bencilin teki."Sonunda.."
Hiçbir şey demeden boynuma kafasını kısa süreliğine gömdükten sonra yavaşça yanaklarıma değdirdiği o dudaklardan sonra hastanelik hale gelmiştim sanırım.
Sevgili olmasakta buna benzer ufak kaçamakları esirgemiyorduk birbirimizden.'Hadi babacığım çıkalım.'
"Pe-Peki."
***********************************
Akşam olmuştu ve biz bu saate kadar çocuklar gibi eğlenmiştik.
Sınırsızca...
İlk önce lunaparka gidip Jimin'in ısrarıyla bütün oyuncaklara bindikten sonra onun için atış yapıp ayıcık almamı istemişti.
Ben hedefi tam 12'den vurunca sevinçten boynuma atlamıştı ve sanırım bıraksam 1 saat boyunca orada dururdu zira çekilmeye hiç niyeti yok gibi duruyordu.
Pamuk şekerlerimizi aldıktan sonra birbirimizin yüzünüde pamuk şekeri yapmıştık ve bundan ciddi anlamda keyif alıyor gibiydik.
Biraz sahilde yürüdükten sonra akşam olduğunu fark etmiştik ve şimdi denize karşı bankta oturup yıldızları sayıyorduk.
Jimin'in soğuktan morarmış elleri sürekli dikkatimi çekiyordu.
Gördüğüm kahve satan amcayla Jimin'in şaşkın bakışları eşliğinde hemen kalkıp 2 tane sıcacık mocha almıştım.
Jimin yine bir klasik olan şaşkın bakışlarını üzerimde gezdirirken ben:
"Tamam tamam bu gece kahve içmek istemediğini biliyorum.
Bu kahve yalnızca buz gibi donan ellerini ısıtmak için..."Jimin'den
Bir bardak kahve ısıtabilir mi ellerimi sıcacık bakışların varken..?
Sen bendeki senin farkında değilsin sanırım... Fark ettirmek bana düşerken ettiremediysem demek...Bir gülsen...
Bir gülsen, o tatlı tavşan dişlerini görsem buzlar erimek için yarışa girerlerdi utançlarından...
O gün sana birini sevdiğimi anlatırken hissetiğim şey; sevdiğimi sevdiğim adama anlatıyor oluşumdu..
Canını yaktıysam...
Her şeyden daha önemli olan kalbini acıttıysam sevdiğim...
Özür dilerim.
Ve yıkan kadar tamir eden de ben olacağım.
Seni seviyorum.************************************
Jungkook'tan
Ne yapmaya çalıştığını bir türlü anlayamıyordum.
Eve gece geç gelmesinin üstüne bir de kızla gelmişti.
Sarhoştu.
Neden yapıyordu bunu bana..!?
Canımı yeterince yaktı.
Fark edemiyordu tüm bunları aptal.
Ona nasıl yandığımı...
Onda başlayıp onda bittiğimi...
Aşkı bilen bilir.
Aşk yakar.
Söndürmez.
Acıtır.
Evet o gün bitmişti.
Doyasıya eğlendiğimiz o gün akrepin 12'yi göstermesiyle son bulmuştu.
Gerçi Jimin için her şey daha yeni başlıyordu.
Eve gidip beraber yatmıştık ama Jimin etkilenmemiş olacak ki sabah evden beni görmeden çıkmıştı.
Keşke biraz ötede yaşasa şu aktif sosyal hayatını, zira ben nefret ediyordum bu durumdan.
Yukarıdan gelen ve gittikçe yükselen inlemelere karıştıkça sessiz hıçkırıklarım, anlaşılmıyordu ağladığım.
Ağladığımı görüp canını yakmak istemezdim meleğimin.
Gerçi yanacağını sanmıyorum ama bu da bir ihtimaldi sanırım.
Kızla işi bitip evden kovunca odasına çıkmıştı.
Kapısı açılmıştı ve daha sonra alt kata doğru yönelen ayak seslerini duydum.
Su içmek için iniyordu sanırım.
Yakınlaşan ayak seslerinden sonra refleksle kapattım gözlerimi.
Daha sonrasında açılan kapım ve biraz durduktan sonra yan tarafı ağırlaşan yatağım.
Lanet olsun ki çok heyecanlanıyordum.!
Saçlarımı önümden çektikten sonra alnını alnıma değdirmişti.
Fısıldayarak söylediği şeyler gözlerimi açma isteği uyandırmıştı.
'Babacığım.
Ya da...
Jungkook
Jeon Jungkook.
Ben Jeon Jimin.
Aynı soyadı taşıyor olmak bile kalbimi hızlandırırken tahmin edemezsin bendeki seni.
Sana sevdiğimi anlattığım gün...
Aslında bahsettiğim kişi sendin aptal.
Bana yaptırdığın şeyleri görüyor musun.?
Aşkından ölüyorum babacığım.
Bana bakmadıkça, uzak davrandıkça canımı acıtıyorsun ve ben kendimi senden alamıyorum.
O kızdan zerre haz almadım.
Zaten o sandığın şeyi de yapmadık. O istedi şayet bende kararlıydım ama yapmadım.
Yapamadım.
Sen geldin aklıma babacığım.
Seni deliler gibi sevdiğim geldi aklıma.
Bunları duymamış olsan da söylüyorum.
Babacığımı her ne olursa olsun seviyorum.'
Gözümden bir damla yaş akmıştı.
Lanet olsun..!
Bedenini kontrol edemez misin cidden..
Ahh öğrendi işte uyumadığımı.
Gözyaşımın geçtiği yolu küçük küçük gözlerime ulaşana kadar öpmüştü.
Gözlerime gelince 'utansamda seni seviyorum babacık' deyip gözlerimin üzerini yavaşça öpmüştü.
Yavaşça açtığım gözlerimle tebessüm etmişti bana doğru.
Ağlamaktan dolayı çatallı çıkan sesimle:
"O kıza dokunmadın mı..?"
diyebilmiştim.
'Hayır..!
Senden güzelini görmedim.'
Ahh daha fazla dökülen gözyaşlarıma engel olamıyordum ve bu benim sinirimi bozuyordu.
Kuyruğunu belime dolandırdıktan sonra bacaklarıda belimdeki yerini almıştı.
Yavaşça dudaklarıma yaklaşırken ben öylece bekliyordum.
Ve o an.
Aylar sonra tattığım dudaklar...
Aldığım hazzı anlatamadım...
Anlatamazdım.
Onun bendeki değeri özeldi.
Yalnızca ona özel.
Dudaklarını yavaşça hareket ettirirken ikimizde göçmüştük bu dünyadan.
Başkalara doğru...
Birlikte...
Düşlerimin kaybolduğu, gülüşlerimin silindiği şu dönemde, aşkın o sihirli gücü tuttu ellerimden.
Gülünce kısılan tontiş gözleri şifa olurken titreyen kalbime, Busan'ın soğuk, ruhsuz sokakları aşk koktu yeniden.
Bir süre aşk konuşuldu bizim başrol aldığımızdan...
Gölgelerimize bakınca tek göze çarpan 5 santimlik boy farkı olsada -ki bu boy söz konusuysa büyük bir fark-
Biz bunların çok daha fazlasıydık...
Ve biz biliyorduk ki:
Ne istersen gökyüzüne bakarsan,
Ve istersen ölürsün gözlerini kaparsan.