Bir elin gözümün önünde gidip geldiğini fark ettim, hemen doğruldum, Ayşe annem yüzüme tuhaf bir şekilde bakıyordu, ne oldu dedim içimden, bu kadın ne bana bakıyor böyle dedim, kendi kendime bana hala öyle bakarken "Hayırdır ayşe anne" dedim. Sonunda konuşmayı başararak "Ne duşunaysin oyle kara kara daldun gittün"deyince az önce neler olmuştu öyle yaa, oturur pozisyona geçip Ayşe annemin mas mavi gözlerine baktım. Baktımda şimdi fark ettim, ne güzel gözleri var öyle Ayşe annemin, gözlerinin tam ortası herkesin olduğu gibi siyah, hemen etrafında sarımsı bir renk, ondan sonra da mas mavi, gözlerinin renkleri vardı çok güzel renkleri vardı gözlerinin bir an kıskandım. Etrafa bakınınca, nerede olduğumu fark edince, Ayşe anneme döndüm "Ayşe anne dün gece kim beni getirdi senin evine" dedim. Dün gece en son dokaktaydım. Ben buraya nasıl geldim, derken Ayşe annem cevap verdi "Mesut dun gece benu arayup senun dun gece yetumhaneye gitmeduğuni soyledi bende senu merak ettum Taner i göndereyum dedum o sokağa. Orda buldi senu ne işun vardu orda" dedi
Mesut abi yetimhanede güvenlikçiydi, Taner abi ise Ayşe annemin eşiydi, severdim ikisinide, onlarda beni severdi yani tahminimce. Mesut abi hafif kilolu kilosuna uygun boyu vardı evliydi 2 erkek çocuğu 1 de kız çocuğu vardı Mesut abinin.
Taner abi ise Mesut abinin kilosundan az daha zayıf ve aslında baya da bir uzundu gözleri Ayşe anneme kıyas kahverengiye çalıyordu saçları çok fazla seyrekleşmişti, saçlarının yüzde sekseni beyazlamıştı, çok az siyah saçları kalmıştı, zaten çok fazla var da denemezdi.
Ayşe annem ve Taner abinin ise tek çocukları var oda erkek idi. Kendimi bildim bileli bir kız isterler ama her seferindede "Bunada çok şükür rabbim onu bize, bizi ona layık görmüşse demek, vardır bir bildiği" derler çok şükürcülerdir, Ayşe annem ve Taner abim herşeye herkese rağmen şükretmesini çok iyi biliyorlardı. Keşke bende öyle olsam "keşke" demeyi bırakmalıyım galiba. Bu aralar çok fazlkeşke diyorum. Çok fazla isyan ediyorum azaltmalıyım bunları.
******************
Kol saatime baktığımda, çıkışa 3 dakika kaldığını görünce defter, kitaplarımı, çantama yerleştirip zilin çalmasını bekledim. Zil çaldıkatn sonra ağır adımlarla yürümeye koyuldum, pencereden dışarı hafifçe baktığımda yağmurun yağdını görünce, içimdeki sevgi, heycan taneleri bütün bedenime yayıldı. Hemen telefonumu ve kulaklığımı çıkardım ve "dinlemelisin" listesinden Ahmet KAYA'nın en sevdiğim parçalarından birini açıp, son ses dinlemye başladım.
Sanki biri benim adımı sesleniylrdu gibi, ama sanırım gerçekten biri sesleniyor. Bir el omuzuma dokununca kulaklığımı çıkarıp arkamdakine baktığımda Gökhan hocanın olduğunu fark ettim " Efendim hocam " dedim nazik bir şekilde "Hayırdır Zeyno beni duymayacak kadar çok sevdiğin şarkı ne bakalım" dedi Gökhan hoca. Gökhan hocayı çok severdim, ingilizce hocamızdı askerliğini öğretmenlik yaparak kaytarıyordu "İki gözüm" dedim. Kimi kastettiğimi anlamış olacakki "Vaaaay İki gözüm haaa dinleniiiiiir" dedi bu arada konuşurken farkına bile varmadan aşağıya kadar inmişiz "Sohbetine doyum olmaz Zeyno, ama ben kaçar malum paşam, eşim, evim, bekler sende fazla oyalanma eve git, diyeceğim ama bilmezmiyim seni, bu havada asla eve gitmezsin. Fazla ağaçlara ve gökyüzüne bakma yağmurlada fazla dertleşme yanıltmasınlar seni"
Dedi. O bilirdi böyle havalarda eve gitmeyeceğimi. Gökhan hoca 4 yıllık evliydi, 3 yaşında bir erkek çocuğu vardı, eşi çok fazla güzeldi. Gökhan hoca hafif kilolu kilosunu biraz aşan boyu ve siyah gözlere sahipti, ha bide kot pantolon asal giydiğini görmemişimdir, kumaş pantolon gömlek, üstüne süeter her zaman böyleydi giyim tarzı.
Okuldan çıkar çıkmaz, bütün insanların yağmurdan kaçış çabasını gördükçe sinirleniyordum. Sorsanız hepsi birlikte, yok yağmur şöyle güzel, yok yağmur böyle güzel. Seviyorsanız neden kaçıyorsunuz yağmurdan.
Neyse ağzımızın tadı bozulmasın. Giyindiğim kıyafetlere bakınca, havaya karşı zıt giyinmiştim, spor bir ayakkabı, ayak bileğimin biraz üstünde duran siyah bir pantolon, gri bir tişört ve siyah bir kapşonlu hırka, hırka olmazsa olmazımdır. Kapşunlum olmasına rağmen, omuzuma kadar gelen saçlarımın ıslanmasına izin verdim. Yüzüm mutluluğumu belli etmesede, içten içe seviniyordum, yağmur yağıyordu, bakmayın iki günde bir yağar, ama ben her zaman yağsın isterim.
Yağmur şiddetini arttırınca, yüzümde hafif bir tebessüm oluştu. Herkes daha fazla koşuşturmaya başladı, bazıları yağmur durana kadar dükkanlara giriyorlardı, sadece bir kaçı yağmura karşı kapşonunu çıkarmış, yavaş yavaş yürüyordu, benim gibi. Yetimhaneye yaklaştığımı manavı görünce anladım, yüzüm aniden düştü. Hiç istemiyordum yetimhaneye gitmeyi, bu güzel havada. Manav abi "Kızım bu halin ne böyle koş koş ılıpıslak olmuşsun" dedi hafif tebessüm ederek " Yok be abi güzel yağmur altında kalmak" dedim.
Oda gülerek meyve sebzeleri ni içeri alıyordu. Hafif karanlık çökmüş, sokak lambaları yanmaya başlamıştı. Sezen AKSU nun "küçüğüm" şarkısı çaldı hafif tebessüm ettim, tam o sırada şarkı durdu. 1 2 kişi vardı sokakta. Telefonuna baktığımda Suzan nın aradığını görünce, bu gün beni görmediği için aradığını anladım, ve açtım " Efendim" dedim. Sesim istemsizce buğulu çıkmıştı, sanırım ağlıyorum, farkına bile varmamıştım " Bu gün göremedim hiç seni okula gelmedinmi?" Dedi biraz durdum. Sonra tekrar konuşmaya başladı " sen..... ağladın mı? " dedi anlamış olmalıyıdı, inkar edecek halim yoktu, nasıl olsa her şeyi biliyordu "Hayır okula geldim yağmur yağdığını görünce alel acele okuldan çıktım. Yolda yürürken Sezen Ablanın "küçüğüm" şarkısı çalıyordu istemsizce ağlamışım farkına bile varmadım" dedim biraz duraksadı ardından "Gelmemi istermisin" dedi. Her zaman yardım etmek isterdi bana, ama gerek duymadığımı söylerdim genelde "teşekkür ederim ama gerek olduğunu sanmıyorum" dedim nazik bir dille, beni hoş karşılayıp "peki" dedi " Allaha emanet ol " dedim "sende" dedi ve telefonu kapattı. Bende yetimhaneye doğru gitmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımı değiştirdin
Novela Juveniltesadüflere inanmayan bir kız ve kızın hayatını değiştiren bir çocuk "KABA"