Datça'nın sokaklarında arkadaşlarımla kahkahalarla geziyorduk.
Evet kahkalarla. Kim baksa umrumuzda olmuyordu. Benim kahkahamı bölen şey ise annemin gene eve geç kaldığımın habercisiydi."Neden geç açılıyor bu telefon?!"
"Anne geliyorum hemen"
"Babana anlatırsın evde"Cevap vermeme izin vermeden yüzüme kapatılan telefon ve nefret ettiğim o ses. Gizemlerin yanından ayrıldıktan sonra hemen eve geçtim.
Annemin hızlı hızlı konuşup dediği şeylerin bir iki cümlesini anca anlamıştım. Odama geçip telefonumu elime aldım. Mesaj isteklerine bakarken bir mesaj dikkatimi çekti."Seren yarın dışarı çıkmasan olur mu?"
Mesaja ilk başta anlam veremesem de pek umursamadım.
Dakikalar geçtikçe mesaja olan merakım artıyordu aslında, belki de bir arkadaşım başka birinin hesabından mesaj attı diye düşünmeden edemedim.Bir kaç saat sonra mesaja cevap vermek için hemen isteği kabul edip "Sen kimsin?" Yazdım.
Yani sonuçta kim olduğunu bilmiyordum ve adını da hiç duymamıştım "Kaan Tuna" aslında Kaan adında arladaşım bile yoktu.
Hala mesajımı görmemişti. Ben de daha fazla telefonun başında durmak istemediğim için aşağıya inip annemlerin yanına gittim.
"Seren, gel" annemin otoriter sesi her zamanki gibi yerindeydi.
"Bu yaz Antalya'ya yazlığa gitmeye karar verdik. Sen ne dersin?""Güzel olur. En azından her yıl işleriniz sayesinde yurt dışına gidip düzgün arkadaşlık kuramamamdan iyidir."
"Bu konuyu karıştırma şimdi. Yazlığa gideceğiz, sende istiyor musun?"
"Tabiki anne, istemez olur muyum."
"Umarım orada geçen sefer gibi şımarıklılığına devam etmezsin"
Ben konuşacakken babam araya girdi
"Semra, bırak benim güzel kızımı. Üstüne gitme bu kadar" diyip gülümsedi bana.
İşte biricik babam!
"Hep sen şımartıyorsun bak Kenan"
Diyip sitem etti annem. Bu konuşma git gide uzayacaktı anlaşılan.Telefonu odada unuttuğum aklıma gelince birden merdivenlere doğru koştum. Annemlerin bana nasıl baktığını az çok tahmin edebiliyorum. Ayağım son basamakta takılıp düşmeseydim mükemmel olabilirdi.
——————•—————
Gözlerimi açtığımda bana sen akıllanmayacaksın bakışını atan bir adet annem ve babamla karşılaştım.
"Kaçını oldu bu Seray?"
"Daha ikinci oldu anne"
"Ne yani daha fazla mı olmasını istiyordun" diyen anneme gülümsemekle yetindim.Babam odama kadar kucağında taşımıştı beni. E tabi zayıf olunca bir insan böyle olabiliyor. Aslında bir daha düşmemem için kucaklaşmıştı babam ama olsun.
Odama girdiğimde direk telefonu elime aldım. Hadi ama nasıl hiç bildirim olmaz! Sonra telefonumun uçak modunda kaldığı kafama dank etti sonunda. Gelen mesaj beni pek tatmin etmemişti.
"Tanımazsın" tanısam zaten kim olduğunu sormazdım be çocuk."Neden böyle bir mesaj attın?" Yazıp mesajımı görmesini bekledim.
"İki güneş fazla geliyor da"
Kaç dakika yüzümde tebessüm kaldığını bilmiyorum.
"Ah evet fazlasıyla göz kamaştırıcıyım" yazıp sinir etsem mi acaba diye düşünmedim değil.Bir yarım saat sonra "Konuşmak istemiyorsan yazmam" yazısıyla karşılaşmayı pek beklemiyordum.
Çocuğa görüldü atmıştım. Evet bu gerçek şimdi aklıma geldi.
"Yok hayır, sevgilim kızıyor böyle erkeklerle konuşmama"Az önce yalanın dibine vurmuştum!