1.Bölüm

21 6 5
                                    

Elimde ki cips paketlerini yavaş yavaş mutfağa götürüyordum. Her adımım tek bir kalp atışıma eş değerdi. Aklımdan ~şu anki sakinliğimi hiç kimse bozamaz!~ derken arkamdan biri  beni sertçe ittirdi.

Tam düşecekken kendimi toparlayıp arkamdaki şahısa döndüm. “Hop dostum sakin ol! Bu korku bize birazdan lazım olacak. O tembel vücudunu biraz hareket ettir artık şu ruh çağırma meselesi için sabırsızlanıyorum.”

Surat ifademi hiç bozmadan tekrar mutfağa yol alıp cipsleri mutfağa götürdüm ardından salona o gereksiz ‘Ruh Çağırma’ meselesi için  geçtiğimde Black ayakta duruyordu. Diğerleri ise koltuğun üzerine yayılmış televizyon izliyorlardı.

Mike ayağa kalkıp sabırsızca “Eee? Nerede çağıracağız şu ruh kardeşleri. Burada mı?” ben birden delirir gibi karşı çıkmaya başladım. “Yo yo yo asla! Burayı siz,ayinlerin yapıldığı bir vudu evi mi sandınız? Burada asla böyle bir şey yaptırmam, gidin kendi evinizde yapın götünüz yiyorsa!.”

Black ve diğerleri kıkır kıkır gülmeye başladı. Maron ayağa kalkıp omuzuma yaslandı. ”Evet arkadaşlar aramızda bir tavuk var. Ödlek bir tavuk. Noldu Luke kardeşim hani sen şu ‘Ruh çağırma’ meselelerine inanmıyordun. Korkmuyordun? Allison bile bu kadar korkmadı, kendini topla biraz.”

Allison arkadan Maron’a dik dik baktı. “Ne yani ben kızım diye Luke gibi Ödlek mi olmam lazım!” Ben tam konuşacakken araya Mike girdi “Tamam artık kesin! Luke haklı burada yapamayız daha teni ve ürkünç bir yer olması lazım. Daha etkileyici olması için, biraz adrenalin yaşayalım.”  

Allison saçı ile oynayarak ve biraz ürkek bir sesle konuşmaya başladı. ”Aşağıdaki tepede yapabiliriz, Darkbluew malikanesinde.” Allison sözünü bitirir bitirmez Maron direk konuşmaya başladı. ”Dehşet-ül Vahşet! Oranın ambiyansıda mükemmel, hadi o zaman oyalanmadan gidelim dolunayın çıkmasına az kaldı her şey hazır değil mi?”

Ben yine aynı sakinlikle cevap verdim. “Evet atıştırmalık için cips ve kola bir kaç tane de abur cubur var. Şu ‘Ruh Çağırma’ içinde mumlar yani her şey tamam” Mike heyecanlı bir biçimde kapıya doğru koştu. “O zaman ne bekliyoruz. Hadi gidelim!” bizde eşyaları mutfakta çantamıza doldurduktan sonra heyecanlı bir biçimde koşan Mike’ın arkasından yürümeye başladık.

Ben kendi zihnimin içinde bunun salakça olduğunu söyleyip duruyordum. Salakçaydı kim ruhlara inanırdı ki? Ufak bir çocuk mu? Aslında o çocuk heyecanlı bir biçimde koşturuyordu. Küçüklüğümden beri bu tür şeylere inanmayıp o tarz korku filmlerini de seyretmiyordum. Neden bilmiyorum ama bana çok saçma geliyordu.

Gittikçe Darkbluew Malikanesine yaklaşıyorduk, dolunay ise üzerimizde ışıl ışıl parlıyordu. Malikanenin bulunduğu tepeye çıkarken içim ürpermeye ellerim titremeye başladı. Sanki uzun zamandır ben buraya aitmişim gibi hissetmeye başladım.

“Etraf iyice karardı ne dersininiz bunu gerçekten yapacak mıyız? Yani isterseniz vazgeçelim.” Allison titrek sesiyle konuştuktan sonra direk araya Maron girdi.”Olmaz! Bu gece bunu yapmalıyız. Bazı kaynaklara göre ruhlar dolunayın çıktığı gece inlerinden çıkıp dünyayı ziyarete geliyormuş. O yüzden devam ediyoruz!”

Ergen çağındaki bir kaç velet olarak ya çok fazla cesaretliydik ya da bir takım gerizekalıdan başka bir şey değildik. Ellerim yavaş yavaş titrememeye başladı. Sonunda içimde ki adrenalin patlaması yok olmaya başlamıştı, bir nevi sakinleşmiş gibi hissettim kendimi.

Malikanenin kapısının önüne gelmiştik. Beş genç karanlık ve ürkütücü bir malikanenin önünde bekliyorduk. Mike önümuze geçti ve çantasının kollarını sıkıca tuttu. “Hadi o zaman. Geldiğimize göre ben giriyorum. Arkamdan teker teker gelin.” çantasının kenarında asılı olan feneri yakıp malikanenin paslı bahçe kapısından içeri girdi.

Bizde fenerlerimizi çıkarıp Mike’ın hemen arkasından bahçeye girdik. Mike malikanenin giriş kapısını açmaya çalıştı ama bir türlü tahta kapıyı açamadı. “Kapı sıkışmış olmalı. Yardım edinde açalım!” Beşimizde kapıya yaslanıp tüm gücümüzle yüklendik. Kapı sonunda dayanamayıp aniden açıldı ve hepimiz malikanenin zeminine yapıştık.

İçerisi dışarıdan daha ürkünçtü. Tavanda ki kırık yerlerden giren dolunay ışığı malikaneyi daha da korkutucu kılıyordu. Yerlerde ise tozdan başka bir şey yoktu. Eski mobilyalarda ise millattan kalmış bir hava vardı.

Yol boyunca gıkı çıkmayan Black çantasını yere koydu ve eşyaları teker teker çıkarmaya başladı. “Hadi ne bekliyorsunuz? Davet mi?” Black’in ciddi konuşmasından sonra bizde çantalarda ki eşyaları çıkardık.

Allison cantasından çıkardığı bezi yere serdi. Ardından Maron mumları bezin üstüne tuhaf bir şekilde koydu. Ve sonra mumların arasına bir tür boya ile çizmeye başladı. Ben tuhaf tuhaf Maron’in ne yaptığına bakıyordum. “Maron, dostum bir sey soracağım. Acaba sen ne yapmaya çalışıyorsun?” Maron hem çizip hem benle konuşmaya başladı. “Bu bir mühür. Ruhlar bize bir şey yapmasın diye hem bu mühür onlarla iletişimimizide sağlayacak. Bunları bir kitapta okumuştum.”

Maron’ın bu takıntısına bir cevap bulamadığım için susmayı tercih ettim. Görünüşe göre diğerleri de benle aynı fikirdeydi. Maron yaptığı mühürü bitirip mumları yaktı.”Mühürde tamam hadi o zaman her biriniz bir mumun başıba geçip otursun. Her biriniz bir mumu temsil edeceksiniz. Sakın mumununuzu söndurmeye kalkmayın! Eğer yaparsanız… Siz yapmayın ne olacağını size söylemek istemem.”

Maron’ın dediklerinden biraz tırsmıştık. Dediği gibi her birimiz bir mumun başına oturduk. Sonra Maron çantasından tuhaf bir kitap cıkardı ve bir sayfasını açıp hangi dilde olduğunu bilmediğim kelimer söylemeye başladı.

Bir kaç defa söyledikten sonra Allison ayağa kalktı. “Olmuyor işte! Uğraşıp durma! Zaten hangi akıla uyupta bunu yapmaya kalkıştık. Çok aptalca bir fikirdi. Hadi daha fazla uzatmadan eşyaları toplayıp gidelim”

Allison çok korkmuş görünüyordu. Anlından terler akmaya başladı. “Allison şimdi gidemeyiz! Olacak biraz sabırlı olman lazım.” Maron iddalı bir şekilde konustuktan sonra Allison sinirlenip kendi mumunu sönderdi. Maron elinde ki kitapı fırlattı. “Allison! Ne yaptın sen?”

Allison alaycı bir şekilde baktı. “Bak söndermeyin dedin ama ben sönderdim bak bir şey oldu…” Allison tam sözünü bitirecekken diğer mumlarda sırayla sönmeye başladı. Malikanenin kapısı ve tahtadan pencereleri sertçe kapandı. “Ne… Ne oluyor böyle?” Bütün gözler Maron’ın üzerindeydi. Hepimiz korkudan altımıza ediyorduk.

“Ben… Ben bilmiyorum. Kitapta böyle bir şey yazmıyor.” Malikanenin tavanı parıldamaya başladı. Işığın içinden ruhani insan silüetleri çıkmaya başladı. Ağzım açık bir şekilde tavandaki insan silüetlerine bakıyordum sanırım artık sonum gelmişti. Bizim sonumuz gelmişti...

İlk defa korku kurgu yazıyorum. Yorumlarınızı bekliyorum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 03, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

RUHUN LANETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin