1-Tekmeli Yol

30 3 0
                                    

Evet ne diyordum? Heh, inanın ben de isterdim size Cem, Berk, Okancan, Mehmetgül veya Feridunsu isimleriyle dolu entrikalı genç kız öyküleri anlatmayı diyordum. Kim istemez ki? Ama ben bunun yerine ne anlatacağım: dilenci Fatik'i.

Bizim evden markete gitmek için iki yol var. Birinci yol uzun ama sakin, sağında solunda ağaçlar olan, arabadan çok bisikletin kullanıldığı ferah bir yol. Diğer kısa olan yol ise uzun yolun neredeyse yarısı fakat herkes bilir ki hayatta hiçbir şey göründüğü kadar kolay değildir. Bu kısa yola biz kendi aramızda "Tekmeli Yol" diyoruz. Diğerinin aksine belalarla dolu bir yoldur bu. Öyle ki anneler çocuklarını markete yollarken arkalarından Tekmeli'den geçmeden git diye bağırırlar hep. Peki nedir bu Tekmeli'nin özelliği? Buraya taşındığım yıldan beri yani yaklaşık 13 yıldır o kısa yolda bir dilenci kadın gelene geçene önce methiyeler dizip dualar ederek oturur, eğer para vermezlerse de küfür kıyamet tekmeleyerek onları korkutur. Mahalleye ilk kez gelen biri için korkutucu bir sürpriz olsa da alışan yerliler için bazen bir eğlence haline bile gelebiliyor bu durum. Ablanın adını bilen yok. Deli Fatma diyen oldu, Fahriye diyen oldu, Feride diyen oldu.. En son bu isme nasıl yuvarlandı kimse bilmiyor ama uzun yıllardır o mahallenin Tekmeli Fatik'i. Fatik'in delirmesinin ve sokaklara düşmesinin nedeni hakkında çeşitli rivayetler dolaşsa da gerçeği Fatik'ten başkası bilmiyor. Gerçi onun bildiğini de düşünmüyorum ya artık, neyse. Fatik'i diğer zamanlarda daha detaylı inceleyeceğiz şimdi konumuza geri dönelim.

Tüm arkadaşlarımın yazıştığı, yürüştüğü, koklaştığı ve kız whatsapp grubunda onlarca sayfalık mesaj ekran görüntüleriyle gerek biyolojik gerek demografik bazlı verilerle hal ve hareketlerini anlattığı bir karşı cins vardı. Ben ise grubun yüz karası olarak ne bir erkek hakkında dedikodu yapabiliyordum ne de bir aşk meşk durumum olmadığı için ciddiye alınabiliyordum. Gruba en son attığım mesajda da bunu kanıtlar nitelikte kızlara akşamki derbi hakkında tahminlerini sormuş ve karşılığında "bok" emojisi almıştım. Bu gidişe bir son vermek adına iki yan apartmanımızda oturan Baturay'a yanaşmaya karar verdim. Yanaşmak derken aklınıza siyah kalem etekle seksi seksi onun üzerine yürüdüğüm sahneler gelmesin tabi. Markette danone alırken falan karşılaşınca "aaa sen de mi çikolatalı seviyorsun ahüeheheahü" yapıp anırarak gülüyordum. Gel zaman git zaman et reyonunda göz kontağı kurma çabalarım, sebze seçerken oyalanışlarım, kasada onun hemen arkasında yer kapmalarım, parkta yürürken bu sefer ona derbi hakkında muhabbet açmalarım sonunda benim numaramı istemesine sebep olmuştu. Numaramı hemen söylersem çok istekli olduğumu düşünür diyerek hemen bir bahane üretmeye zorladım kendimi ve ağzımdan "ya şarjım bitmiş de sonra veririm" sözleri döküldü.
"Ahaha Nina telefonunu isterken telefon numaranı istedim?"
"Hee. Evet. Hahaha. Şaka yaptım ya. Feysten ekle?"
Cilve benim neyime sanki. "Feysten ekle" diye bir tabir mi kaldı? Yok CAM AÇ!!!
Utanmasam kartvizit yaptıracaktım çocuk için numaramı istediğinde onu vereyim diye, geldiğimiz noktaya bak. Tabii ben öyle diyince biraz bozuldu.
"Sen de her şakamı yiyorsun ya ahüehehü"
Ve telefon numaramı verdim.

Eve gider gitmez telefonumun ve tüm powerbanklerin şarjını fulledim. Baturay'ın bana yazacağı ve benim de direkt kızlar grubuna atacağım o mesajı beklemeye başladım. O mesaj benim kurtuluşumdu. Bir nevi dirilişim, yeniden doğuşum ve kız grubuna derbi tahmini sorunca cevap alabilecek değeri kazanışımdı.

Tam üç gün böyle boş boş bekleyerek geçti. Bu süre zarfında hiçbir şeye odaklanamadığım için sık sık hava almak için dışarı çıkıyor bazen sıkıntıdan Fatik'e laf atıp geri eve dönüyordum.  Biliyor musunuz bence Fatik deli falan değil. Hatta ajan bile olabilir. Bunu düşünmek için geçerli sebeplerim var ama onu başka bir sefere anlatırım.

Üçüncü günün şafağında beklenen mesaj geldi. "Naber Nina?" Kızlar beni daha iyi anlayacaktır bu geç gelen mesaj için genelde iki taktik vardır; ya hemen cevap verirsin ona istekli olduğunu göstermek için ya da nazlı nazlı bekleyip öyle cevap atarsın. Hangi yoldan ilerleyeceğim konusunda net bir fikrim yoktu. Ayrıca ne yazacaktım? Öyle bir şey yazmalıydım ki o da cevap atsın benim cevabıma karşılık. Öyleyse bir muhabbet açmalıydım. Veya o mu açmalıydı? Sonuçta ilk o yazdı. Kısa mı yazsam yoksa son üç günümü komple anlatsam mı? Derken zaten yarım saatten fazla geçtiğini fark edip aklıma ilk gelen şeyi düşünmeden yazmaya karar verdim. "İyi sen nasılsın? Derbiyi izledin mi?"

Bir beş saniye durup attığım mesaja öylece baktım. Böyle giderse iki mesaj sonra beni yemeğe değil ama akşam 11 halısahaya davet edeceği gerçeğiyle yüzleşip telefonu bir köşeye attım. Bir dakika sonra mesaj bildirimi geldi.
"Ben de iyiyim. Tarçın Cafe'nin oralardayım da neredesin diye soracaktım."

Yaklaşık 6.5 saniye sonra evden çıkmıştım. Bir yandan ayakkabımın tekini giyerken diğer yandan saçımı düzelterek koşuyordum. Planım şuydu: kafenin yakınlarına gidip "aaa ben de oralardayım" yazacaktım ve buluşmamız için tüm şartları sağlamış olacaktım. Tabi ki Tekmeli'den geçerek en hızlı şekilde orada olmayı planladım. Tam yolun bitimine gelmiştim ki kendimi bir anda yerde buldum. Ne olduğunu anlamaya çalışırken bir kahkaha sesi ve kafama inen çamurlu bir terlik. Toparlandım, sakinliğimi korumaya çalışarak arkama döndüm. Fatik bana dönük şekilde yerde oturmuş bağırıyordu:
"Boklu terliğimi ağzına sokarım. Hemen paramı ver. Terliğimi de geri getir."
Elimi kafama attım. Saçım çamur olmuştu. Gözüm döndü. Sinirden gözlerimden istemsiz damlalar dökülürken sakince terliği aldım, Fatik'e yaklaştım ve terliği dibinde oturduğu evin çatısına fırlattım.

Korkunç bir sessizlik oldu. Gözlerimin içine baktı, baktı, baktı...

Ne olduğunu anlamadan saçıma yapıştı. Koca kadınla sokak ortasında birbirimizin saçını çeke çeke döneliyorduk. Ben ağlıyordum, o küfrederek bağırıyordu. O bağırdıkça ben iyice asılıyordum. Ben iyice asıldıkça bu sefer ayağıma vurmaya başladı. O vurmaya başladıkça ben başladım bağırmaya. Esnaf mesnaf yardımı bırak güle oynaya hatıra fotoğrafı çekmeye başladı. Bizi ayıracağına "Yav ayıptır sokak ortasında yavv" diyip bizi videoya çeken Emin abi'ye de bir tur çemkirdim o hengamede. Canım yanıyordu ama iş artık şova dönmüştü. Millet birbirine haber veriyordu. Sağdan soldan "Serkan koş la koş" sesleri eşliğinde Fatik'le zeybek oynuyorduk. Eşini çiftleşmeye ikna etmeye çalışan tavus kuşu gibi sokak ortasında tek vücut halde tepişiyorduk. Artık ağzımı da açmıştım. Fatik'le adeta yarış halindeydik. O benim 3.ceddime kadar küfretmişti. Ben de onun 4.ceddinden devam ediyordum. Rönesans tablosunu andıran bu sahne en sonunda vicdanlı biri tarafından sonlandırıldı. Kafamı bir kaldırdım ki: Baturay.

"Nina, iyi misin?"
(Sakin ol kızım, cool ol, doğal ol.)
"Aa naber Baturay? İyiyim. Ben de kafenin oralardayım."
"Gel bir su içirelim sana sonra eve bırakayım seni. Fatik abla lütfen sen de dur artık abla ya."
Elimde Fatik'in diğer terliği, gömleğimin üstten iki düğmesi kopuk Baturay'a döndüm:
"İyiyim yaa. Hiç muhatap olamam bu kadınla seviyesine düşemem boşver. Gidelim." dedim. Elimde Fatik'in terliğinin diğer tekiyle bir müddet Baturay'ın beni onaylamasını bekledim. "Hadi gidelim." dedi.

Ve eve kadar hayatımın en uzun beş dakikasını geçirdim. Saçımdaki bir tutam çamurla en son Fatik'in kimbilir hangi rahmetli akrabasına küfrederken izledi beni Baturay diye düşüne düşüne yolu bitirdim.

Bizim kız grubuna da bir süre bir şey yazamadım.

Yani siz siz olun Tekmeli Yol'u kullanmayın. Bırakın zaman alsın belki yorsun sizi ama siz doğru olan yolu seçin. Ben mi? Ben ertesi gün yine o yoldan geçtim. Fatik ise hiçbir şey yaşanmamışçasına onu yürüyüp geçene kadar bana methiyelerine devam etti. Korkumdan yanından geçerken bir lira attım ve devam ettim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 28, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Benim 50 Güzel AptallığımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin