Olamazdı herhalde, olmamalıydı yani. Gerçekten ne kadar değişmişti. Boyu uzamış, saçları kısalmış fakat önden havada, dişleri inci gibi olmuştu. Bu arada o Rüzgâr. Önceden çıkmıştık, ayrılırken pek hoş ayrılamadık maalesef...
-"Yüzüme öylece bakmaya devam edicek misiniz, yoksa içeriye giriyim mi ?"
Ne saçmalıyor bu !
-"Gir, gir." diye yanıtladı Elif.
Halâ beni seviyor, i n a n ı l m a z. Ay ne hoş, dangalak. Sanki dış kapının dış mandalıyız kendi evi gibi davranıyor, yiyiyor, içiyor, koltuğa yayılıyor... Biz de şaşkınlıkla izliyoruz.
Rüzgâr:"Biraz konuşabilir miyiz ?"
diye çıkıştı bana bakarak. Tam gözlerimi kaçırırken Elif "Ben sizi yalnız bırakayım" demeseydi olmazdı zaten !
-"Seni dinliyorum."
-"Bak seni çok bekledim, çok özledim, ne yapsam bilemedim. Sağa döndüm, sola döndüm. Günlerce hatta belki aylarca düşündüm. Seni rahatsız etmemek için sabrettim. Ama bu kadar oluyor. Bekledim ve halâ bekliyorum..." lafına devam edemeden araya girdim.
-"Yeteeer..! Yeter Rüzgâr, fazla oluyorsun. Anla artık bitti, b i t t i ! Beni o kadar peşinden koşturdun, ne kadar ağladım haberin var mı ? Kaç kere dövdü beni sensizlik bilmiyorsun, bilemezsin ! Şimdi de gurur yapma der gibi karşıma geçmiş bunları mı söylüyorsun ? Haysiyetsiz ! Ama sen daha çok beklersin, bugünde yarında zor biraz." gözlerimden süzülen yaşları hissettikçe acım kuvvetleniyordu.
-"Neden mi ? Çünkü seni seviyorum." Beni kendine yaklaştırdı, sarıldı. Ben istemsizce kıpırdamazken çıkıştım
-"Sen sevmek nedir bilmezsin, git burdan."
Kokusunu özlemiştim.
-"Seni almadan asla."
-"Rüzgar sen hiç, hiç oldun mu ? ya da sen hiç, 'hiç kimseyi' bekledin mi ? Ben bekledim. O sendin. Ama artık ssadece sen değil 'biz' bi hiçiz."
-"Öyle mi ?" evet der gibi kafamı salladım.
Rüzgâr çıktı gitti. Keşke söylemeseydim, özlediğimi hissettim. Ağladım, çok ağladım. Bağırdım,çağırdım, kırdım, döktüm ama herşeyi geçtim kalbim paramparçaydı. Elif'in içeriye giriş hızı>ışık hızı.
-"Sakin ol, sakin ol, geçicek. Bu da geçicek. İzi kalacak ama geçecek, geçecek..."