Min Yoongi*
Gece sakinliğini koruyup, ömrünü on saatliğine devredeceği güneşi beklerken, odada onun sessizliğine eşlik eden tek ses, henüz yeni konulmuş odunları kucaklayarak, alev alan şömineydi. Varlığı bu sakinlikle azacıkta olsun huzur bulan genç adam oturduğu deri koltukta hafifce gerindi. Gözlerini kısmış, siyah mercekleri harıl harıl yanan ateşin içlerine doğru dalıp gitmişti. Öyle dinç ve sakindi ki, bu anının sonsuza kadar sürmesini diledi içinden. Genç adamın bu halleri genellikle az bilinen nadir zamanlarıydı. Bu gün hiç ilaç almamıştı ve bu gece Min Yoongiyle yani kendisiyle baş-başaydı.
Min Yoongi bir ilaç bağımlısı aynı zamanda satıcısıydı da. Yer altı dünyada kendine arkadaşlar edinmiş, zor zamanında yardımcı oldukları için Min YoonGi de onların isteği üzerine çeşitli uyuşturucular alarak yurtdışına ihrac ediyor, doğrusunu söylersek o adamları"doyuruyordu". Buradan ilaç istemelerinin sebebiyse kaldıkları ülke de yani, Japonya da uyuşturucu çeşitlerinin az olması ve ölçülen maddi değerin Güney Koredekinden daha fazla olmasıymış. Min YoonGi bu uyuşturucudan para kazanıyor muydu? Kesinlikle hayır. Daha önce de söylediğim gibi maksat arkadaşlığını edindiği dostlarını memnun etmekti ve o da bu işi çok güzel bir şekilde yapıyordu. Karşılığı ise genelde başka şeyler olurdu...
Min YoonGi alt dünyanın önemli kişilerinden birisi olduğu kadar Dünyanın dört bir yanında en çok kullanılan araba modelleri listesinde 5. sırada olan "Min Motors" şirketinin de gelecek veliahtıydı. Min şirketler zinciri, evler, arabalar, yatlar, özel jet ve saire tüm ne varsa her şey Min Yoonginin neredeyse varlığını bile unutacağı ailesinden mirasıydı. Babası Min Ho Gi zamanında çok çalışmış, kolay olmasa da alın teriyle küçük Min şirketini kurmuştu. Yıllar geçtikce Min Motors büyümüş ve zincirler haline gelerek dünyanın dört bir yanını saran önemli ve kullanışlı markaya dönüşmüştü.Yoongi varlıklı bir şekilde büyümesine rağmen hep sevginin yarısına sahip olmuştu. Çünkü Bay Min kendini işine ve daha çok para kazanmaya kaptırdığı için ailesini ihmal etmiş, küçük Yoongi aile, baba sevgisine muhtaç bir şekilde büyümüştü. Annesi evin tek çocuğu olan küçük Min'i sevgiyle büyütmeye çalışmış fakat bazen işleri yüzünden o da Yoongiyi istemeyerek de olsa ihmal etmişti. Böylelikle küçük Min ailesiyle arasına mesafe duvarları örerek kendi başına iç dünyasıyla mücadele eder hale gelmiş, 16 yaşındaysa okulu asmaya, sokaktaki uyuşturucu satıcılarıyla takılmaya başlamıştı. Babasıyla olan ilişkisi sadece ihtiyaçlarını karşılayacak bir hale geldiğinde Min Yoongi 18 yaşındaydı. Artık tamamen sorumsuz, annesinin sözünü dinlemez, başına buyruk birine çevrildiğinden ailesinin sonraki tepkisi onun sadece evden gitmesine sebep olmuştu.
Bababası ilk başlarda gururunu üstün tutarak onu eve getirmeyi istemese de bir yılın tamamında kendisi giderek tek evladı olan Min Yoongiyi yaşadığı çamurdan çıkarmış eski lüks hayatına geri bırakmıştı. Yoongi de yaşadığı zorluklar yüzünden, evine geri dönmenin iyi bir fikir olduğunu düşünmüş olacak ki, babasına karşı gelmemişti bile.
İlaç bağımlılığı başladığında Min Yoongi henüz 17 yaşındaydı. Ailesinin yanından kalıcı olarak ayrıldığında 22, Karanlık dünyada yavaş yavaş sayılır isimleden birsi olduğundaysa sadece 24 yaşındaydı.
Aniden gelen öksürük sesiyle tüm ruhunu içine çekmiş gibi tükenmek bilmeyen ateşten gözlerini alarak yanında duran karartıya hafif bir bakış attı. Süzgün bakışlarından hala düşünceleriyle boğuştuğu belli oluyordu. Siyahlıklarını tüm benliğini yakan ateşten çekerek tamamen yanındaki kişiye odakladı. "Konuş!" Dedi sakin bir o kadar da otoriteriter bir sesle. Adam saygıyla eğildi ve elinde tuttuğu zarfı iki elleriyle öne uzatarak "Efendim istediğiniz bilgilerin tamamını elde ettik."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPIUM|Save Me [Myg+Jjk]
FanfictionGüney Korenin en meşhur CEO'larından birinin oğlu olan Jeon Jungkookun, babasının yaptığı yanlış üzerine ünlü CEO ve uyuşturucu kaçakcısı olan Min Yoongi tarafından kaçırılmasının ve başından geçen olayların onu derin bir aşkın içine sürüklemesinin...