Şu an yeni günlüğümü yazma başlıyorum dairemin penceresine yaslı çalışma masamın üzerinde dirseklerim, Eiffel'i izliyorum saat akşam on dayanılmaz güzellikteki şehrin ışıkları büyüleyici bir tabloyu andırır gibi orada duruyorlar kıyamette bile orada öyle duracakmış gibi sanki.Odada yavaş ve sessiz çalan Down şarkısı bu tabloya eşlik ediyor.Yarın sabah yeni hayatıma başlıyorum buradan ayrılıp ülkeme geri döneceğim ve neler olur hiç bilmiyorum.
Lisede 3. yılımdayım Paris'te okuyorum artık ailemi özledim ve Türkiye'ye geri dönme kararı aldım.Burayı daha çok seviyorum ama aile diyince duraksıyor insan , aile önemli şey.
Yarın sabaha aldığım biletim ve ekstradan para vermek zorunda olduğum 12 büyük boy bavulum kapımın önünde duruyor.Yarın erken kalkacağım için günlüğüme son cümlelerimi yazıyorum çünkü uyumam gerek.
Günlüğümü kapatıp çapraz salaş çantama koydum,üzerime ince bir askılı ve ve kısa bir şort giyip soğuk yatağıma yattım.Bu gün Mayısın 31'i yarın 1 Haziran yazın başlangıcı.
Gözlerimi alarmın acımasızca bağırışıyla açtım.Yatakta doğrulup kafamı kaşıdım ve kendi kendime bir kahkaha patlattım mutluydum.Hiç vakit kaybetmeden altıma kısacık yamalı bir kot şort giydim üstüme ise göğüslerimin hemen altında biten bir kot ceket göbeğim açıktı boyum 1.75,kilom 54,saçlarım kahverengi belime kadar ve dalgalı gözlerim ise su gibi maviydi bembeyaz bir tenim vardı.Kendime göre standart başkalarına göre olağan üstü güzeldim.
Uçak saat on birde kalkıyordu ve saat şu an sekiz buçuğa geliyordu bir saat öncesinden bavullarımı teslim etmem gerektiğinden evime son bir kez bakıp bavullarımı tek tek dışarı çıkardım asansöre hepsini koyduktan sonra hemen aşağıya indim ve taksi çağırdım taksinin bagajına 8 bavul sığdı arka ve ön koltuklara diğerlerini de tıkıştırdıktan sonra boş bulduğum bir aralığa kendimi attım.Hava alanında işlerimi hızlıca halledip uçağa bindim.Yolculuk yaklaşık 3,5 saat süreceğinden pencere kenarındaki koltuğumdan dışarıyı izlemeye başladım. Yeni hayatımın nasıl olacağı hakkında bir fikrim yoktu ama iyi düşünmeye çalışıp duruyordum yavaşça gözlerimi kapadım ve arkada kalan arkadaşlarımı düşündüm Janet vardı mesela beni uçağa kadar götürmek istedi ama ben zaten Paris'ten ayrılmak istemiyordum birde onu arkamda bıraktığım düşüncesiyle hiç gidemezdim.O yüzden yolculuk gününü kimseye söylemedim ve hepsi için kapıma birer not bırakıp ayrıldım.Ben gözlerimi açtığımda uçak inişe geçmişti,indiğimizde 32 yaşındaki annemi ve 43 yaşındaki babamın bana gözleri yaşlı el salladıklarını gördüm.
Annem yanına gittiğim anda bana sarıldı zayıf ve uzundu sarı düz omuzunda saçlarıyla ve bal rengi gözleriyle çok ama çok güzeldi.Onunla sarıldıktan sonra babama dödüm uzun ve esmer , aralarına beyazlar eklenmiş siyah saçlarıyla bana gülümsedi biraz göbeği vardı ama ben onu böyle seviyordum beni kucaklayıp kaldırdı ve hoş geldin prenses dedi.
Mutluydum eve geldiğimizde annem bavulları taşıma işini babam ve evin üç yardımcısına bırakarak beni elimden tutup üst kattaki evin en büyük odasına sürükledi kapıyı açmadan önce bana baktı ve arkama geçip gözlerimi bembeyaz ince uzun parmaklı elleriyle kapattı,ahh ellerinin kokusu onun en sevdiği olan oldukça pahalı parfümünden kokuyordu onu o kadar çok seviyorum ki anlatamam 17 yaşında olduğum için annemle aramızdaki yaş farkının az olması bizim aynı zamanda arkadaş olmamızı da sağlıyordu.Osanın kapısını yavaşça açtı ve içeri girdiğimizde gözlerimi açtı.
Aman tanrım oda gerçekten çok güzeldi kapıdan girince tam karşıda duvar yerine boydan boya pencere vardı ve perde olarak kumandalı bir perde sistemi perdelerim siyahtı yada sadece fon mu demeliyim her neyse kapıdan girince sağ tarafta kalan çift kişilik yatağımın başlığı demirden kıvrmlarla yapılmıştı aynı filmlerdeki gibi,yatağımın iki yanında komidinler ve üzerlerindede gece lambaları vardı yatağımın tam karşısında tek kapılı bir giysi dolabım vardı ilk bakışta onu küçük buldum dalabımın kapısını açtığımda bu odanın yarısı kadar bir giysi dolabım oduğunu fark ettim içerisinde hayatımda görmediğim kadar çok kıyafet , ayakkabı,çanta ve aksesurlarla karşılaştım ben aslında o kadar giyinmeme önem veren bir insan değilim ama kızım sonuçta...
Dolaptan çıktıktan sonra penceremin önüne konulmuş iki tane olan bordo renkli tekli koltukları gördüm,odamı gerçekten çok beğenmiştim arkamı dönüp anneme baktığımda karşı duvarda bir Şömine olduğunu gördüm üzerinde bebeklik resimlerim ve ilk yaşımda bana alınan bebeklerim vardı.Gözlerim dolmuştu anneme baktım ve o beni izliyordu,bana yaklaştı,ellerimi tuttu,kafasını yana eğdi ve gözünden bir iki damla yaş aktı ama mutluluktan gözleri parlıyordu bir kaç saniye beni süzdükten daha doğrusu gözleriyle beni baştan aşağıya sevdikten sonra seni seviyorum hayatım dedi.Bende ona hiç beklemeden sımsıkı sarıldım yine o pahalı parfümünün kokusunun içime çektim.Babam bavullarımı nihayet odama çıkarabilmişti bizi o halde gördükten sonra,siz anne kız hadi yemeğe inin çok acıktım dedi ve güldü tamam hemen geliyoruz dedi annem ona karşılık olarak.Anne sen in bende geliyorum dedim.Ütüme daha rahat uzun salaş bir eşofman ve üstüme de beyaz adidas bir tişört giydikten sonra saçlarımı ttepemden dağınık bir şekilde topladıktan sonra aşağıya indim.Annem yemeği terasta hazırlatmıştı ve normalde 2 yardımcımız oldmasına rağmen annem sadece bu günlük yardım etmesi için birini daha almıştı -tabikiüçüncükişigerigidecekti-
Terasa çktığmda annem ve babam tipime bakıp güldüler neden gülüyorsunuz rahat giyindim iştee dedim.Annem yatana kadar günlük kıyafetlerini çıkarmazdı bu yüzden bu tarzım onun tuhafına gidiyordu babam ise zaten hep ya takım elbise yada pantolon üzerine farklı tişörtler giyerdi tabiki kışın da kazaklar.
Yemekte anneme ve babama orada son 8 ayda neler ysptığımı anlattım çünkü onlar en son sekiz ay önce Paris'e gelmişlerdi sonrada hem onların işleri hemde benim okulum yoğunlaştığı için ne kadar istesekte görüşememiştik.
Yemek bittikten sonra bahçedeki havuzun çaprazındaki ağaçların arasına asılmış rahat hamağa oturdum ve ellerimi başımın altında birleştirip etrafa bakınmaya başladım yan evimizdeki villada balkonun ışığının birden yanması dikkatimi çekmişti çünkü en son 3 sene önce buraya geldiğimde burada bu ev bile yoktu ama adamlar 3 katlı mükemmel bir ev yapmışlar neyse konudan uzaklaşmayayım iştebalkonunsürgülükapısı açıldı ve içerden üstünde bir şey olmayan altında görebildim kadarıyla uzun eşofman olan bir çocuk çıkt ellerini balkon duvarına koyup etrafı izlemeye başladı evlerimiz site içerisindeydi ve bu sitede barlar,bowling salonları,bir sinema salonu,bir sporsalonu,bir yürüyüş parkuru ve çok sayıda siteye sakinlerine özel cafeler vardı babam ise bu siteyi kuran şirketin sahibiydi annemse buradaki evleri yapan mimar bu yüzden sitenin en büyük evi bizimdi 3 katlı kocaman bir villa.Şimdi ise en büyük ev yan ev ondan sonraki en büyük ev ise bizimkiydi.
Herneyse ben dalmış çocuğu izlerken ne kadar yakışıklı olduğunu fark ettim, kahve rengi dağınık saçları,çok belli kasları,uzun boyu,kısık ve güzel gözleri vardı yani en azından uzaktan bu kadarını görebilmiştim.Çocuğun birden bana doğru kafasını çevirdiğini görüp hareketsiz ne yapacağımı şaşırıp kalmıştım çünkü daha önce kimseyi böyle gizlice izlememiştim.
Bana döndüğünde bizim bahçde gezdirdiği gözleri birden üzerime kaydı ben zaten ona baktığım için gözlerimiz birleşti bir kaç saniye o harketsiz kalıp sadece bana baktı bende dudağımı istemsizce ısırdığımı fark etmiyordum bile çocuk birden gülümseyip elini bana doğru kaldırdı ve ''naber'' dedi o an tatlı bir gamzesi olduğu da gözümden kaçmadı.Birden dudağımı ısırdığımı fark edip dişlerimi dudağımdan geri çektim bende ona küçük bir gülümseme yolladım ve iyidir senden? dedim,o da Mehmet amcanın yiğeni falan mısın dediğinde bir dek istemsizce kahkaha attım ve galiba tuhaf oldu çocuk tek elini ensesine koyup yüzünü buruşturdu ama sonradan utandığından bunu yaptığını anladım ve ona ya pardon sen böyle söyleyince tuhafıma gitti ben onun kızıyım yurt dışındaydım yeni geldim artık buradayım dedim.
Oda bana bakarak bu arada adın neydi? dedi ,direk adım Hanna (hena) Rüzgar dedim, bana tuhaf bir bakış attığında adımın hikayesini bu şekilde bağırarak anlatmaya başlarsam sabaha sesimin kısılacağını gülerek söyledim o da o zaman başka zaman adımın neden böyle melez olduğunu öğrenmek istediğini söyledi ben de gülerek size adımın hikayesini anlatmaktan onur duyarım adını henüz bilmediğim kişi dedim.O da ah.. pardon benim adım da Mert dedi ve güldü
Yavaşça hamaktan kalktım ve içeri girsem iyi olacak bu gün çok yoruldum dedim o da peki iyi geceler melez dedi ona bakıp sırıttım ve o da bana karşı sırıttı arkamı dödüm ve eve doğru giderken içimde bir şeyler kıpırdıyor gibi hissettim heyecanlanmıştım annemi ve babamı öpüp bu gün çok yorulduğumu söyledim ikisi de iyi geceler derken onlara gülümseyip saatin dokuzunda yatağa girdim ve Mert'i tekrar görmeyi umarak ve gözlerimi kapadım.