Soğuk ve buz gibi yatağından haykırarak uyandı.Ter içinde kalmıştı. Göz bebekleri haddinden fazla büyümüştü. Gördüğü rüyalar onu yormuştu ve bunaltmıştı.İki senedir hergün aynı rüyayı görüyordu. Anlam veremiyordu bu rüyaya. Ne çağrıştırıyordu ya da onunla bir ilgisi varmıydı?
Sabah saat altıydı. Soğuk kışın kuru soğuğu içeriden hissediliyordu. Büzdü kendini soğuk yatağın içinde. Yorganı sıkı sıkı sardı vücuduna. Uyumaya çalıştı ama uyuyamadı. Herzaman da böyle olurdu zaten. Kahvaltıya da iki saat vardı hâlâ. Arthur artık rüyaların anlamını öğrenmek istiyordu. Kafası karışıyordu her rüyadan sonra. Rüyalar aynıydı ama gün geçtikçe daha da sinir bozucu olmuştu. Düşünmeye başladı fakat bir açıklık getiremiyordu ve anlamıyordu. Anlamsız geliyordu rüyalar ama kendini bir parçasıymış gibide hissediyordu. Rüyalarında farklı bir yerdeydi sanki. Kocaman çirkin varlıklar vardı rüyalarında. Pullu, yapışkan ve iğrenç vücutlara sahiptiler. Akılsız gibilerdi. Yeşil renkli tenleri, vücuduna göre küçük kalan kulakları, burunsuz yapıları ise çirkinliklerine çirkinlik katıyordu. Cüceye benzer varlıklarda vardı rüyalarında. Vücuduna göre uzun kulakları ve bir o kadar uzun burunları vardı. Parlak mor renkli bir yapıya sahiptiler ve çirkin olsalarda sempatik görünüşleri vardı. En şaşırdığı ise özel güçlü insanlar vardı Arthur'un deyişiyle. Milyonlarca erkek, kadın ve çocuk vardı. Bazıları ateşi kontrol ediyordu,bazıları suyu ve aklınıza gelebilecek ne varsa.
Aslında sadece bunlar olsa keyif alacaktı belki rüyalardan. Ama öyle değildi. Kan ve vahşet vardı rüyalarında. Savaş ve kana susamıştı o kocaman varlıklar. Ölümler ise eksik olmuyordu. Ağlamaya fırsat bulamıyordu kimse. Sonra ise kendisini olanlara seyirci kalarak buluyordu. Uzaklarda oturmuş izliyor ve kadehindeki içkiyi yudumlarken olanlara keyifle gülüyordu.İşte Arthur'u en çok etkileyen ve onu duşündüren neden buydu. Sanki gördüklerini yaşıyormuşcasına kendini sorumlu tutmaya başlamıştı. Böyle biri olduğuna inanıyordu artık istemsiz bir şekilde. Gaddar olarak görüyordu kendini. Ama öyle olmadığınıda çok iyi biliyordu. Düşünceleri onu delirtecek seviyeye getirmişti. Ne yapacağını bilmez bir hâl almıştı ve böyle düşüncelerden usanmıştı.
Arthur Parlak yüzlü ve Beyaz tenliydi. Uzun Siyah parlak saçlarıyla uyum içinde olan Kömür Siyah'ı gözleri vardı.Uzun boylu ve hafif yapılı bir vücuda sahipti. Yüzünde çıkmaya başlayan sakallar bir başka güzellik katıyordu yüzüne. Görünüşü insanı büyülüyordu adeta.Görünüşü kadar kalbidegüzel ve kusursuzdu. Arthur yetim ve öksüzdü aynı zamanda. Kendini bildi bileli buradaydı ve bu lânet rutubetli yerden kurtulmasına son bir ay kalmıştı.18 yaşına girince çıkacaktı buradan. Buna seviniyordu ama bir o kadar da üzgün ve çaresizdi. Dostu Wesley vardı burada ve Bay Stewart. Onlar olmasa yapabilirmiyim diye düşünürken aklına birşey daha takıldı. Gideceği hiç kimse ve bildiği,elinden gelen bir iş yoktu. Derince bir sitem etti ve burdan çıkınca yapacağı şeylerin hayalini kurmaya başlayacaktı ki olmadı.
Bay Stewart bağırıyordu. Kahvaltı vakti gelmişti. Saat sekiz olmuştu ama Arthur zamanın nasıl geçtiğini fark etmemişti ve ilgi odağı rüyasıydı hâlâ.Bay Stewart yurt müdürüydü. Kırkbeşli yaşlarda,uzun boylu,iri yapılı biriydi.Kalın sesiyle yurt gürlüyordu herkes korkudan ayağa kalkmıştı.Ama Arthur için bu ses muhteşemdi.Bay Stewart çok iyi yürekli ,kırılgan ve narin yapılı bir insandı. Arthur onu babası gibi seviyordu ve Bay Stewart'da onu oğlu gibi gorüyordu. Bay Stewart hergün Arthur'un odasına gelir ve ziyaret ederdi sabahları kahvaltıdan önce.
Bay Stewart kapıyı tıklatıp bir cevap beklemeden içeriye daldı. Arthur irkildi. Bay Stewart'ı görünce kalkıp selamladı onu. "Günaydın Bay Stew nasılsınız?".
"İyiyim eski dostum nasıl hissediyorsun,daha iyi misin?" dedi. Bay Stewart.Arthur cevap vermedi bir süre."Kötü hissettiğimi nerden bile bilir. Yoksa birşey biliyor mu,rüyalarımdan haberi varmı ve Bay Stew rüyalarımın anlamını biliyor mu?" diye düşünmeye başladı. Ama saçma geldi ve Bay Stewart'a dönerek "Çok iyiyim,teşekkür ederim efendim diye yanıtladı sorusunu. Bu sırada Wesley uyandı ve ilk olarak uzun ve hafiften dalgalı olan siyah saçlarını salladı. Ardından grimsi bir rengi olan gözlerinin kapaklarını ovdu. Dönüp Arthur'a baktı. Arthur'da birşeyler olduğunu anlamıştı fakat öğrenmek için Bay Stewart'ın çıkmasını bekliyordu.Bay Stewart iki delikanlıyı selamladıktan sonra kalıbına uygun, büyük adımlarla odadan uzaklaştı. Wesley'in gözü Arthur'un üzerindeydi. Yaklaştı ve biraz çekinerek sordu Wesley;" Bir sorun mu var? Gergin görünüyorsun dostum." Arthur duraksadı. Anlatmak istedi ama gülünç duruma düşeceğini biliyordu. Biraz düşündü ve anlatmaya karar verdi.
"Farketmene sevindim.Uzun zamandır anlatmak istiyordum ve anlatamıyordum dostum.İki senedir aralıksız aynı rüyayı görüyorum. Tuhaf bir yerdeyim ve tuhaf yaratıklar görüyorum. Özel güçlere sahip insanlar var. Savaş oluyor her tarafta. Kana susamış yaratıklar. Ve bir anda kendimi olanlara keyif içinde seyirci kaldığımı görüyorum. Bir anlam veremiyorum rüyama.Anlamaya çalışıyorum. Sanki hepsi yaşanıyor ve bende bunun bir parçasıyım."
Arthur Wesley'in gülüp, alay etmesini bekledi. Fakat Wesley duraksadı ve birşey diyemedi. Terledi hafiften ve biraz da endişeliydi.Derin bir nefes aldı ve devam etti. "Gördüğün rüyaların anlamını buradan çıkınca oğrenmeye çalışırız. Şimdi kalk ve giyinde kahvaltıya geç kalmayalım" diye geçiştirdi.Ama endişeliydi hâla ve yüzü bembeyaz bir hâl almıştı. Arthur Wesley'i çok iyi tanıyordu. Wesley herzaman birşey saklamaya çalıştığında geçiştirir,terler ve endişeli davranırdı. Arthur dostunun birşey bildiğini düşünmeye başladı.Birşey demeden kalktı ve giyindi. Dört katlı ve soğuk yurdun merdivenlerinden aşağıya indiler. Yurtun rutubet kokulu ve karanlık koridorları birazda ürkütücüydü. Aethur ve Wesley dışında ki herkes sekiz veya dokuz kişilik odalarda kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTHUR ve TANRILAR
FantasiaArthur yetiştirme yurdunda büyümüştü. Rüyalarında gördüklerine bir anlam kazandırmak ve kim olduğunu oğrenmek istiyordu. Arthur istediğini öğrenebilecek mi? Arthur'un Tanrılarla ne alakası var? Ve en önemlisi; Arthur kim? Arkadaşlar ilk denemem ha...