Eveet dün bir bölüm atmadım çünkü zamanım yoktu gerçekten ve şimdi diğerlerine göre daha uzun bir bölüm oldu artık böyle olucak ve bunu yazmak inanın kolay değil. Ben yazarım diyen olursa buyursun yazsın ama göreceksiniz ki çok zor neyse daha fazla uzatmadaaan yeni bölümümüze geçeliiim.
Yorum yapmayı unutmayın. 🌹***
İkimiz de azıcık durduktan sonra kahkahalara boğulduk. Takmadık pek mesajı birisi maytap geçiyodur diye her zaman boşverirdik. Eskidende bu denli mesajlar geliyordu ama yine gülüp geçiyorduk.
Gülerken telefonu çalmaya başladı Efe'nin. Arayan Meltem teyzeydi o da çok severdi beni birde babası vardı Efe'nin İsmet Amca o da Efe'den ayrı tutmazdı beni kızları olmadığı için kızı gibiydim.
Efe telefonu kapattığında bana döndü gülerek " Hadi kız yine iyisin Anneme seninle olduğumu söyledim vee biz eve gidene kadar sarmalar pişmiş olur dedi itiraz istemiyorum hadi kalk"
Meltem teyzenin sarmaları o kadar güzel oluyordu ki hayır diyemedim hem onları da çok özlemiştim Efe'yle oturduğumuz yerden kalktık ve ben kalkmamla yere yapışmam bir olmuştu.
Saatlerdir oturduğumuz bankta ayaklarımız uyuşmuştu. Efe hala bana yardım etmiyordu gerçi gerekte yoktu çünkü ikimizde gülme krizine girmiştik. En iyi arkadaşlar her zaman böyledir bu arkadaşınızla olan yakınlığınızı gösterir.
Sonunda bilmemiz bittiğinde onlara doğru yola çıktık. Gıybetimize yolda da devam ettik ve birden aklıma mide bulandıran sinsi varoş biri geldi ve durdum. Efe'ye bunu söylemeye çalışırken yürüdüğümüz yolda aniden durdum ve sadece
"Efe" diyebildim.Endişelendi tabi ama ben gülmeye başlayınca nolduğunu anlamayıp
"Noluyo kızım niye durdun" gibi sözcükler duydum." De-defne" diye o kelime sonunda çıkmıştı ağzımdan ve dememle birlikte o da aynı şeyi yaşamıştı. Kız bizimle uğraşmazdı ama biz onunla uğraşmayı çok severdik ve gerçekten onu mide ilacı almadan görmek tahammülsüz oluyordu.
Yolun sonuna geldik ve kapıda bizi Meltem teyze karşıladı her zaman ki gibi merhaba nasılsın merasimimizi yaparken Efe çoktan sarmalara dalmıştı.
Ve sarmadan aldığım ilk tadda gerçekten ev yemeğini çok özlediğimi bir kere daha anladım. O kadar güzeldi ki hiç bitmesin istedim. Tıpkı Mehmet'in Banu'ya çilekli link aldığı gibi sanki Meltem teyzede bana sarma almıştı. Banu kadar mutluydum.
Öyle şöyle derken Efe'yle evde tek kaldık. Meltem teyze yan tarafa komşuya gidince biz yine konuşmaya devam ettik Efe'yle. Ona Umut'u anlattım. Ama o daha çok benim farklı bişeyde farklı bişey duymama takılmıştı.
Eski ben daima neşeli, asla suratını asmayan ne olursa olsun gülerdim. Özgür'de beni bu yüzden seviyordu. Her şeye güldüğüm için.
Efe'yle durum değerlendirme yaparken Özgür'ün bana evlendiğini söyledi. Şaşırmadım. Sadece mutlu olmasını istedim. O an yanımda Efe olduğu için çok ta umursamadım diyebiliriz.
Ona o olmuş buna bu olmuş derken saat almış başını gidiyodu. Kolumdaki saate bakarak
"Ohoo kanki biz iyi giybete daldık yine hadi ben gidiyorum" dedikten sonra toparlanmaya başladım."Ben bırakıcam seni" diyince onun inadını biliyodum o yüzden itiraz etmeden tamam demek zorunda kaldım.
Meltem Teyzeyi arayıp gittiğimi ve teşekkürlerimi sundum ve Efe'yle evime doğru yürümeye başladık.
"Güneş üzülme tamam mı kanka bak o hayatını kurdu sende kurmaya bak kendini yıpratma daha fazla zaten artık hep beraberiz eskisi gibi belki bakarsın Umut'tan da bir umut gelir bilemeyiz" dedi gözümün içine bakarak.
Beni düşünen birinin hala olduğuna inanamadım. Ama kim ne derse desin işe yaramıyordu. Yine üzülen ben yine kahrolan ben. Daha fazla Efe'nin yanında üzülmek istemedim hatta eve gidene kadar güldüm.İçimden gelmese bile güldüm.
Belki de gerçekten Efe'nin dedikleri doğruydu ve artık son vermem gerekiyordu. Ama zaman lazımdı bana belki artık gerçekten unutmak için bir yola girmem gerekiyordu.
Hayatımızda gerçekten büyük hatalar yapabiliriz. Belki aniden gelen bir duyguyla belki de uzun zaman aklımızda olan düşünceyi gerçekleştirerek. İnan ki aniden aldığınız kararlar iler ki yıllar da o kadar yakar ki canınızı... tahmin bile edemezsiniz.
Çareniz olmaz hep sorarsınız kendinize neden diye. Neden diye kendinizi parçalarsınız artık. Aklınız karışır darmaduman olursunuz. Zaman zaman bir aklınıza gelir acılar olsun dersiniz ama aklınızdan çıkmamaya başlayınca geri dönmek istersiniz. Denersiniz denersiniz ama bir türlü eskisi gibi olamazsınız. Sonra bir gün gelir ümidinizi kesmişken yine denemek istersiniz, günler onunla aydınlık olur,güneş onunla batar. Sonra önünüze engeller çıkar. Beklemek istersiniz onu. Beklersiniz de ama siz onu aniden bırakır gidersiniz ama o yavaş yavaş canını acıta acıta terk eder seni.
Sonra toparlamak istersin kendini. Başkasında ararsın onun huzurunu. Ama tam tersi olur onu bitirmek isterken yeniden onu hatırlarsın başkasına dokunduğun zaman. Onu arar ruhun. Başkasının canını acıtırsın sende. Yeni bir dert daha gelir hepsinin üstüne.
Bazen bir kirpik kıpırdatışını bile özlersin. O hayatının en merkezinde yerini alır. Canını acıtır ve sana en büyük hatıra olarak geride kalanlar kalır. Sonra bir gün konuşmak ister seninle. Umut fışkırır içinden ama amacını bilemezsin. Seni kırmak ta istiyebilir ya da sen yeniden sevmek istiyebilir.
Bu düşünceler günlerdir kafamda halay çekerken yine kapı çalmıştı. Her kapıyı açışımda farklı farklı şeyler olduğu için tereddüt ettim. Ama kapıda can çekişir gibi zile batığı için açmam gerektiğini sezdim.
Karşımda gördüğüm manzara hiçte iyi değildi. Vücudum kilitlenmişti. Ne yapacağımı bilmiyordum. Karşımda kanlar içinde Umut'u görünce tam bayılacakken birden kendi kendimi tuttum ve "şuan olmaz, şuan bayılamazsın" diyen iç sesimi dinledim.
Telefonumu bulmaya çalışırken sonunda koltuğun üzerinde olduğunu görür görmez kaptım. Titreyen ellerimin arasında telefonun düşmesine izin vermeden hemen ambulansla konuştum. Direk Umut'un yanına koştum can çekişiyordu. Yemyeşil gözleri ilk defa böyle bakıyordu bana. Birden karşımda Efe'yi gördüm. Ağzı beş karış açık Umut'un yanına oturan bana bakıyordu.
"Ambulansı aradın mı ?" diye sordu direk.
"Evet geliyorlar, kapı çaldı irden açtığımda böyle gördüm onu" gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Yemyeşil gözlerini kapatmıştı Umut. Daha da kokrtum. Tam o sırada ambulans geldi ve hemen aldılar onu. Peşlerinden koşarak gittim e hastaneye kadar müdahale etmeye başladılar.
Hataneye geldiğimizde kapının yanındaki koltuğa doğru salmıştım kendimi. Ama daha bayılmanın zamanı gelmemişti tuttum kendimi doktor çıkana kadar.
Efe yanıma geldi ve sımsıkı sarıldı bana. Öyle manzaraya dayanamadığımı biliyordu. Annemle babamıda öyle görmüştüm en son. O günden beri hastaneye ne zaman gitsem hemen çıkardım yaralı birini görmemek için. Doktor çıktı biz sarılırken
"Yakınları sizmisiniz içerdeki hastanın ?"
"Evet" dedik Efe'yle aynı anda.
"Hasta bıçaklanmış. Buraya gelene kadar fazla kan kaybetmemiş o yüzden şanslı ve yara o kadar derin değil."
"Ohh" çektik aynı anda.
"Ama şuan dinlenmesi gerekiyor vücudunun gücü kalmamış 2 gün boyunca uyutucaz, Geçmiş olsun" diyerek yanımızdan ayrıldı.
Efe'yle ikimizinde telefonu aynı anda çalmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ
Teen FictionBüyük bir heyecanla sizlerle ilk hikayemin ilk bölümünü yayınlıyorum ve inanki çok heyecanlıyım bunun için🙌 Yorumlarınız benim için çok değerli bu yüzden yorum atmayı unutmazsanız sevinirim 🌹