Ölüm.

58 6 2
                                    

-Hepinize hüzünle merhaba. Bu bölümü Madenci Ahmet'in ağzından yazacağım. Ölmeden önce yaşadıklarını... Bu yarın da Madenci Ahmet'in öldüğü gün doğan kızı Melek'in ağzından bir bölüm yazacağım ve hikaye onun ağzından devam edecek.

İyi Okumalar... :'(

****

2.Bölüm-Madenci Ahmet'in Ağzından:

'' Montunu vereyim Ahmet'im. ''

Asiye'm montumu kollarımdan geçirirken memnun olmuşca tebessüm ettim. Ya da etmeye çalışmıştım. Sabah uyandığımdan beri içimde tarif edemeyeceğim bir huzursuzluk vardı. Bu yüzden sabahtan beri hiç gülememiştim ve sürekli bu huzursuzluğu düşünüyordum. Sanki her an bana bir şey olacakmış gibi hissediyordum. İçimde bir boşluk vardı. Salondan koşarak gelen Elif ve Ömer'e doğru kollarımı açıp kafamdaki garip düşüncelerimi kafamdan hızla attım.

Elif bir kolumun, Ömer diğer kolumun arasına girince ikisine kucağıma aldım. Elifimin elmadan al tombul yanaklarından öptüm. '' Kelebeğim benim. '' diye mırıldandım. Elif'i kıskanmış gibi bakan Ömer'in kumral saçlarını okşayıp '' Aslan oğlum benim! '' diye pohpohlayıp ikisinide yere indirdim. Bize mutlulukla bakan canım karıma, Asiye'me sarıldım. Sarılırken de karnındaki bir hafta sonra doğacak kızımızın üzerinde elimi dolaştırıyordum. Bir süre böyle durduktan sonra onu kollarımdan ayırıp dış kapıdan çıktım.

'' Allah'a emanet Ahmedim! ''

Başımı hafifçe salladım.

'' Haydi Allah'a ısmarladık! ''

Tam arkamı dönüp işçi servisine binecekken belime sarılan minik ellerle irkildim. Elif'imdi. Ona doğru dönüp eğildim ve  dizime oturttum.

'' İşe gitmesen olmaz mı baba? Bugün beraber oynasak? Hatta kardeşimde annemin karnından bize katılır!''

Elifimin minik ağzından dökülen bu kelimeler gözlerimin dolmasına sebep olmuştu. Bir an içimdeki hissin ve boşluğun büyüdüğünü ve benim o boşlukta kaybolduğumu hissettim. Ben böyle dalmış gitmişken, o annesininkiler gibi gökyüzü mavisi gözleriyle merakla bana bakıyordu.

'' Olmaz kelebeğim. Benim çalışıp size para getirmem lazım İşten döndüğümde söz, oynayacağız. '' diyebilmiştim sadece. Tombul yanağına bir öpücük kondurup servise bindim ve yerime oturdum. Servis hareket edince camdan baktığımda, Elif'in minik elleriyle el salladığını gördüm ve bende el salladım.

Elif'in yeri bende apayrıydı. Onu Ömer'den ayrı tutardım. İkisini de eşit severdim ama, belki de kız olduğundandır, Elif'i herkesden sakınırdım. O da annesinden çok beni severdi, bunu kendi söylemişti ve belli ediyordu.

Nedense bugün işe giderken bir daha dönmeyecek mişim gibi ayrılmıştık. Vedalaşmıştık, hatta helalleşmiştik. Ve yine içimdeki kötü his... Ne oluyordu böyle?! Allah'ım,sen bana yardım et yarabbim...

''Soma Madenleri!'' 

Şoförün sesiyle kendime geldim. Servisteki otuz arkadaşımla birlikte madenin önüne geldik. Bugün vardiya günüydü. Yaklaşık sekiz yüz arkadaşımla birlikte gece de çalışacaktık. 

Şefin emriyle girişten girip aşağa inmeye başladık. İki kilometre aşağı inince ''S'' bölümüne girdik. (Kusura bakmayın arkadaşlar madencilik terimlerini pek bilmiyorum) Kazmaları alıp kazmaya başladık....

Saatin kaç olduğunu bilmiyordum, sadece gece olduğunun farkındaydım. Bir anda içeriye duman kokusu girmeye başladı. Kokuyu duyduğum anda içimdeki his ben yiyip bitirmeye başladı. İçerdeki arkadaşlarım da korkmaya başlamıştı. Saniyeler geçtikçe yangın büyüyordu. Dışarıya çıkamıyorduk , çıkarsak yanacaktık. Alnımdan şıpır şıpır akan terleri silip bir köşeye oturdum. Hepimiz birbirimize yakın duruyorduk ve ellerimizi sıkıyorduk. Ağzımızdan çıkan tek söz, Allah nidalarıydı...

Kömür Karası ( SOMA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin