İnanamadım, güzel adam. Bugün iş yerime gelip iş başvurusunda bulundun ve, inanamadım.
Vapurda tek değildin bugün de; ama Haneul'ın okul kıyafeti de yoktu, çantası da. Daha sonra anladım zaten. İş yerime geldin, bana cv'ni verdin ve, benimle konuştun. Birkaç saniye izlemiş olarabilirim seni ağzım açık. Ancak sonra el sıkıştık, gözlerine baktım uzunca, kokunu duydum yakından. Ve konuştun, sadece bana.
Dayanamadan işe aldım seni. Eşinden bahsettin bi- Ah özür dilerim, eski eşinden bahsettin biraz. Kızınla birlikte yaşadığını ve, hafta sonları getirebileceğini söyledin. Çünkü korkuyorsun evde tek başına olmasından. Ben de kabul ettim tabii. Kim görmek istemez ki o güzel yüzü?
Hafta başları hep dert olmuştur aslında bana; fakat bu sefer iple çekiyorum, biliyor musun? "Hemen haftanın ilk günü gelmeli," diyorum sabırsızca içimden ve tepiniyorum birazcık yerimde. Sonra tekrar düşünüyorum. "hemen gelmeli."
Birbirimizi tanıma fırsatı doğmuştu işte. Tesadüf müydü sadece, yoksa gemimin ucundan tutup çektin mi beni kendine? İzin verdin mi seni sevmeme? Gel ve benimle konuş, mu demek istedin kendince?
Teşekkür ederim tanrım ve teşekkür ederim güzel adam. Bana bu fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
letters to the beautiful man ☸ yugbam
Fanfictionher sabah o'nu izliyordu. o'nu ve kızını. [kyg+bb] boy×boy