4 genç düşünün. Hayat ve hayalleri ile ilgili büyük planları olduklarını düşünün. Ve onların bu bataklıkta sürünen gençlikten farklı olduklarını düşünün. Aileleriyle problemleri var. Üniversite zamanları yaklaşıyor, endişeli ve stresli bi' dönem. Boşanan aile, düşülen durumlar şimdiki modern zamanın en popüler durumu. Düşündünüz mü? Şimdi devam.
1. 2007 Eski günün son günü.
Yine eski barın yanındaki ağaçlarla donatılan mekandaydık Antonin'le. Mayıs ayı gelmişti. Eskiden mayıs ayının benim için anlamı büyüktü, şimdiyse öyle değil. Zaman geçtikçe bizler de büyüyorduk. Antonin yine soğuk birasını yudumluyor, beni dinliyordu. Bir birimizi dinlemeyi başaran insanlardık biz. Neyin nasıl olacağını tartışırdık. Aynen Marshall Jukov ve Stalin gibi. Bu hafta lisede son bir haftamızdı. Bir hafta, bu söz çok dokunaklı öyle değil mi? Nasıl olmasın? Lise? Lise mi? Bu nedendir bilinmez. 7 ve ya 8. sınıftayken aklımıza gelecek olsa veya geldiği anda içimizde sonsuz bir anarşi hissini körüklerdi. Ama bu son haftaydı, bir daha o saçma kimya dersine girmeyecektik. Aklımızda garip düşünceler vardı ama ne fayda. Bu son bir haftayı lisede geçirecektik. Sonra yine yaz ve bu kez gelecek yeni sene büyük değişiklikler olacaktı. Normal hayata atlamadan önceki son normal yazımız. Cepte ise para neredeyse sıfır. Gerçekten. Neyse bu kadar düşünmek yeter deyip söze başlıyorum.
''Antonin, dostum, boğaza kadar bataklık içindeyim.''
''Senden büyük bir farkım yok'' deyip güldü.
Sigaramdan birini aldım. Cebimden çok da yeni olmayan telefonumu çıkardım ve Deep Purple - House of the Rising Sun şarkısını başlattım. Telefonu çimenin üzerine koyup sigaramı yaktım. Akşam güneşi batıyordu. Bu an Steve yeniden konuşmaya başladı.
''Bir şeyler yapmalıyız''
''Ne gibi?'' dedim
''Böyle devam edemez. Bir dakika bile''
''Dostum konuyu baştan anlat''
''Bak sadece bir haftamız var her şey değişecek. Yeni şehir yeni insanlar. Okul, Lise bunlar bitti. Lea da gidecek, görmeyeceksin. Buraları, Ansi şehri, şu bar, her şey değişecek.''
''Bilemiyorum, dostum, bir şeyler yapmalıyım ama ne?''
''Ben büyük ihtimalle Londra'da üniversiteye başlayacağım buradan uzaklaşmak istiyorum.''
''Oraya yüksek puan gerekiyor. Galiba Fransada kalacağım''
Bir kaç saniyelik bi' sessizlik oluştu. Bir sigara daha, yaktım gökyüzüne baktım.
''Grup ne olacak bilemiyorum''
''Mark'la konuştum. Antonin giderse grup biter. Ergence rüyalardan ayılmamız gerekiyor. Her şey bitti. Grup diye bir şey kalmadı, sahip olamadığımız popülerlikle beraber. Rock yapmaya çalıştık, nette 2 bini aşamadık. Uyan artık, bi' bok beceremedik. Neyse, bir haftaya gideceksin, ben de öyle''
''Lea ne olacak?''
''Dün Paris'e gitmiş babasıyla üniversite kaydı için. Bazı şeyler sona erince garip bir nostalji bırakıp gider arkasında, bu da aynen öyle bir his''
Güneş yavaş yavaş batıyordu. Sigaram bitmek üzereydi. Hava sıcaktı. Bardan insanların gülüş sesleri yankılanıyordu. Akşam saat 8'de tokalaşıp ordan ayrıldım. Barın yanından geçip oradan uzaklaştım. Akşam saat 9'da evdeydim.
2.2007 Çöküş - Antonin
Okuldan ayrıldım akşam saati bir kış günü. Yine yalnızlığın dibindeyim. Mağazaya girdim bir kutu sigara aldım. Corin'i bekledim. O da geldi. Ağzında bir sigara, yüzü pek gözükmüyordu. Sebep ceketinin kapüşonunu çekmişti. Çok uzun biri değildi. İspanyol tipli saçları, azıcık da bir son sınıf liselinin sahip ola bileceği sakala sahipti. Karanlık ve soğukta ağzındaki sigaranın ışığı göründü. Bugün son kez neler yapacağımızı konuşacaktık. Bana yaklaştı. Belki de bu hayatın bizi bir daha ne zaman karşılaştıracağını ve ya karşılaştırmayacağını biliyorduk. Büyük ihtimal bir daha zor karşılaşacaktık. Sonra konuşmaya başladık. Caddenin bir kenarında, karanlıkta, sokak lambasının altında Londra Waltham Forest lisesinin biraz uzağındaydık. Bana gülümsedi.