Deniz Ve Gökyüzü

18 2 0
                                    

Hayatta her şey istendiği gibi gitmez bazen hayat denilen bu görünmez varlık ayağına çelme takar bazense elinden tutup kaldırır en kötüsü de ikisini de onun yapmasıydı. Seviyordum ama sızlatıyordu her zerremi korkuyor ama yine ona sığınıyordum yaşamak en kolay aynı zamanda en meşakkatli işti.
Sertçe yutkunup karşımda beni aşağılayan müşterilere bakıyordum.
Yalnız ben öyle korkak bir kız değildim hırslı aynı zamanda düşmekten büyük zevk alan biriydim.
Hiç bir şey yapmadığım halde olay çıkarmış ve bana iftira atıyorlardı.
Herkes birbirini tutmaya çalışırken ben oldukça sakindim.
Patronum bir ara yüzüme karşı bağırdığında kulaklarımı sağır olmuş gibi hiç bir sesi algılamaması için emir vermiştim.
Ne dediklerini anlamıyordum bir türlü.
Yavaşça belime uzanıp düğümü bir çekişle açıp boynumda ki kumaş parçasını çıkarıp patronumun göğsüne bıraktım.
Yavaş adımlarla kafeden çıktığımda sesler kulağıma bir anda dolup karıştı.
Rüzgar kulaklarıma üfürürken insanların arabaların sesleri birbirine girmiş algılamakta güçlük çekmiştim.
Cebime uzanıp sigaram ve çakmağımı çıkarıp yolda yürümeye başladım.
Sigaramı derince içime çekip ayaklarım beni sahil kenarında bir banka getirdi.
Yavaşça oturup sigaramı atıp esen rüzgar yüzünden üşüyen ellerimi cebime koydum.
Dalgalar hırçın sahil taşlarını döverken gökyüzüne çevirdim bakışlarımı oldukça aydınlık tek bir bulut dahi yoktu.
Yüzümde bir tebessüm peyda etti.
Deniz ve gökyüzün kavuşamayan aşkı!
Birbirlerine bakarken birbirlerine dokunamadıkları söylenirdi.
Şuan aksi oluyordu bana göre; gökyüzü sert rüzgarıyla özlem dolu hırçın sevgili gibi denizini okşayıp dalgalar yaratıyor ama kimse bunu göremiyordu.

Tebessümüm bunaydı işte kimsenin göremediğini görebilmeye.

Ciğerlerimi zorlayıp bu aşktan bende ufak payımı aldım.
Bir gökyüzünün sevgisi yeryüzünü nasıl etkiliyordu böyle!
İnsanlar korkuyor üşüyor sıcak evlerinden çıkmıyorlardı.
Oysa bu eşsiz manzaraya şahitlik etmemeleri üzücüydü.
Böyle bir aşk ömürü hayatları boyu kimse görmemiş göremezdi de.

Gözlerimi kısıp bu sevgi gösterisini biraz daha izledim.
Eve dönmek istemediğimden çocukluğum geçtiği sokaklarda turlayıp duruyordum.
İş çıkışı saatim gelince artık eve dönebileceğime kanaat getirip apartmana çıktım.
Ayten teyze mahallenin arlanmaz dedikodu kraliçesiydi tacı daha kimseye kaptırdığını görmemiştim.
Beni de hiç sevmesede annemin hatrı gönülüne selam verirdik birbirimize.
Kapıyı açıp eve girdiğimde yine aynı sessizlik karşıladı beni eğer sessiz olmasa her şeyin ters gittiğini düşünürdüm ama sessiz olduğundan her şey yolundaydı demek ki.
Odama kaçar gibi gidip duş alıp odamda oturup vakit geçirdim.
Telefonumdan insanların muhteşem hayatlarına imrenerek bakarak uykuya daldım.



Her sabah hayallerle uykuya dalar hayallerle kalkardım her şeye inat.
Masum olmak istemiyordum bu hayat yüzünden ama bazen saf tarafım ağır gelip umutla gülüyordu dudaklarım yaşama.
Banyoda aynada ki yansımama bakınca gördüğüm buydu işte sertçe yüzümü yıkayıp tekrar kaldırdım başımı bu sefer asık suratlı bir kız karşıladı beni.
Memnun olup banyodan çıkıp üzerime kasvet katması için siyah şeyler giyinip göz çerçevemi siyaha boyadım.
Kahve gözlerim sanki bu rengi sevmiş gibi daha sıcak kahvelere dönüştü.
Odadan sessizce çıkıp mutfağa girdim buz dolabının önüne gelip kapağı açıp kahvaltılıkların kapağını açıp olduğum yerde hepsini ağzıma birse tane atıp kapattım.
Evden çıktığımda Ayten teyze sırnaşan yavru kediye çöp poşetini sallıyordu.
Bir ara elinde ki süpürgeyle vurunca kedi ondan uzaklaşıp miyavlamalarına davam etti.
Sinirle ilerleyip Ayten teyzenin önüne geçip kaldırdığı süpürgeli elinin bileğini kavradım.
Orantısız güç kullandığımı hissetmiştim ama kendime mani olamadan üzerine bir adım atıp tehdit ettim.
"Bana bak Ayten cadısı her fesat dedikodunu her pislik iftiralarına göz yumarım ama bir canlıya hele savunmasız bir canlıya kaldırdığın elini kırarım!"
Ağzımdan çıkan kelimler öyle öfkeli söylüyordum ki beni anlayıp anlamadığına dikkat etmedim.
Sinirle bileğini itince geriye bir adım attı.
"Deli manyak seni altı üstü kedi işte ne bu tavır?"
Gözlerimi kısıp işaret parmağımı salladım.
"Bir daha görmeyeceğim anladın mı kırarım o kolunu!"
Arkamı dönüp şimdi de bana miyavlayan kediyi çağırıp kucağıma alıp mahalleden çıktım.
Daha bir kaç haftalık olduğu ve annesinin terk ettiği açlıktan yaptığı bu tehlikeli insanlara yanaşmasından belliydi.
Markete girip ona süt alıp karnı doyana kadar yanında dururken siyah tüylerini okşadım.
"Sen daha miniksin ona rağmen acımasız hayat seninlede fena oynamış değil mi?"
Cevap vermeyeceğini bildiğimden devam ettim.
"Ama ona rağmen senin için en tehlikeli varlıktan yardım istiyorsun."
Bir an kediyi kendi yerime koydum.
Kötü işlerin içine girmem bir telefona bakardı ama arkadaşımın dediği gibi patronları varsa asla benim yaptığım gibi kediye yardım etmez belki de Ayten teyze gibi kafama süpürge inerdi.
Peki bunu göze almaya değer miydi?
Aç kalırdım ben ama ailem baktı ben onlara para veremiyorum beni evlendirir yollarlardı ve bir Boğaz eksildiği için mutlu olurlardı.
Yüzümü ekşitip sütünü bitirmiş kediyi paltomun takasından içeri gömleğimin cebine koydum.
Kütüphane sıcak ve beleş tek yer olduğundan içeri girip en tenha puflara oturup kediyi bacaklarıma koyup elime önceden okumaya başladığım kitabı alıp okumaya başladım.

Kedi de sanki beni terk etmek istemez gibi kucağımda kıvrılıp gözlerini kapattı.
Kitap okumaya öyle dalmıştım ki saat epey de geçmişti.
Kediyi yerine koyup çıktım buranın en sevdiğim özelliği 7/24 açık olmasıydı.
Aç karnımla dolanırken kendime simit kedime süt alıp yedik.
Eve dönüp kediyi odama gizlice sokup küvette patilerini kirli tüylü yerlerini yıkayıp kurttum.
Yatağıma bırakıp benimle uyumasına izin verdim.
O ise gelip boynuma sokulup kıvrıldı.
Telefondan kendime iş bakarken yarın da iş bulmak için bütün İstanbul'u arşınlayacaktım.
İş bulmazsam bu evde bana ekmek yok koca kapısı vardı.
Abimin tuzu kuruydu tabi o gelin getireceği için fazla Boğaz istemediklerinden sesleri çıkmıyordu ama kız olmanın eksisi olarak gördüğüm şey ise gidici olmaktı.
Suratımı ekşittim.
Tamam mükemmel insanlarda vardı şu hayatta ama bir o kadar da kötü kimsenin alnında da ben böyle biriyim diye yazmıyorum.
En iyisi ne iş bulursam çalışmak ve bir gün biriktirdiğim parayla bu hayattan kurtulmaktı.
Hayallerim bir gün gerçek olsun diye para biriktiriyordum buda benim umudumdu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 29, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Zehirli SarmaşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin