QUİZLERİN EFENDİSİ KAYA
Dersine geç kaldığınız bir Necmiye hocadan daha iyi olan (!) şey; quizine geç kaldığınız bir Necmiye hocadır. Başımı yavaşça eğip ses çıkarmamaya özen göstererek tam kapıyı kapatacakken cin gibi olan kimyacımız beni farketti.
Derecesi oldukça büyük olan kemik gözlüklerini burnuna indirip beni şöyle bir süzdükten sonra gözlüğü düzeltip bir bayan için bile çok ince olan sesiyle konuşmaya başladı. "Oo, hiç gelmeseydiniz Kaya hanım! Nerelerde dolaşıyordun bakalım? Her zamanki kuralımı tekrar etmeye gerek yok herhalde. Quizi al git çöz yerinde" dedi. Hayır yani her kafiyeci öğretmen bana mı denk gelir ya? "Her zamanki kuralım " dediği ve okulda Necmiye hocanın girdiği tüm sınıfların korkulu rüyası olan şey şöyleydi. Eğer bir öğrenci Necmiye hocanın quizine geç kalır ise, kaldığı süre kadar puanı düşüyordu. Bu da benim sınavımın kafadan 85 üzerinden değerlendirileceğini gösteriyordu. Kimyamın da kötü olduğunu düşünürsek resmen sıçışlardaydım. "Haydi bakalım Kaya, göreyim seni!" şeklinde kendi kendime gaz verdikten sonra 50 üzeri almayı umut ederek sınava başladım.
Çok güzel bir şekilde gelen giren 45 soruluk quizden sonra derin bir nefes alıp bahçeye çıktım. Bu sırada Sinem yanıma geldi. "Kızıım olayları bilmiyorsun " diye haykırırcasına lafa gelince afalladım. Sonuçta bu kız okulun dedikoducu başı olmakla birlikte benimle fazla muhabbeti olmayan biriydi. "Haydi hayırlısı" diyerek kıza döndüm ve " Ne oldu Sinem?" diye sordum. " Geçen ders kızlar, Sarp' ı bir kızı öperken görmüşler." dedi heyecanını koruyarak. Gözlerimi devirip " Ee, peki bundan bana ne? " dedim. Aslında içimden " AMK! KİM O KIZ HA KİM KİM? İSMİNİ VER BANA İSMİNİ! GÖSTERİVEREM BEN ONA SİNİRLİ YANIMI! AMK SARP'I! " diye haykırırken bunu dışarıya gayet sakin bir şekilde yansıtmam benim gibi düşünceleri yüzünden okunan biri için büyük bir başarıydı. "Aferin Kaya! Çak bi beşlik!" diyanet iç sesimi bir tane uçaktan sonra adımlarını hızlandırıp kızın yanından ayrıldım.
Sinirlerim acayip derecede bozulmuştu. Sarp duyduğum kadarıyla efendi, kendi halinde, iyi aile çocuğuydu. Normalde böyle tiplerle işim olmazdı -tam bir Bad Girl ümdür - ;fakat Sarp çok farklıydı. O bakışları, o tavır ve hareketleri, gülüşü…
ANLAYAMAZSINIZ! Tam o sırada omzuma bir kol atıldı. " Kanka ya çalıştın mı quize?" dedi Dilara. "Hem de ne!" dedim. O anda kendimi kaptırdığımı fark ettim ve az önce ne duyduğumu idrak etmemle birlikte başımdan kaynar sular döküldü. " NE QUİZİ AMK?". Sanırım sesli düşünmüştüm.
Bahçedeki bütün gözlerin bana dönmesi ile birlikte -ki bu gözlerin içinde, bir çift Sarp'a ait olan gözler de bulunuyordu- utanıp başımı eğmek yerine başımı daha da dikleştirip Dilara'ya sorumu yineledim. "Ne quizinden bahsediyorsun adamıım?". Sanırım biraz fazla Amerikanvari oldu. Ancak Dilara ile birbirimize genellikle "Adamıım" şeklinde hitap ettiğimizden dolayı bunu yadırgamadı. "Matematik Quizi tabii ki, başka ne olacak?" dedi aynı aksanla.
"Hadi ya, ee bizim öğretmen hiç bundan bahsetmedi." dedim hışımla. Atarlanmıştım yahu. Atarlanmamda gayet normaldi. Kaç seferdir quizleri bize haber vermeyen canım (!) öğretmenim Bekir hocanın sayesinde son quizden 61 almıştım. Ya 61 nedir? Bari bir puan daha verseydi de tavşan yapsaydım. En azından bir işe yaramış olurdu. Yine ziyadesiyle efkarlanmıştım.
Gayet kötü geçen bir quiz ve geri kalan diğer derslerinde sıkıcı olmasından dolayı pestilim çıkmış bir vaziyette sınıftan çıkarken bugün yaşanan olayları aklımdan geçirdim. "Umarım şimdi Sarp'ı görmem hof" diye içimden geçirip çıkışa doğru yürümeye başladım. Tam iki üç adım atmışken bir vücuda toslamam bir oldu. Tam da tahmin ettiğim gibi Sarp -tabii ki de değildi. Nerde bende o şans? Çarptığım kişi, okulun en havalılarından -ayrıca bizim sınıftan- olan Çağan idi. "Ah ne harika!" diye homurdandım. O ise yamuk gülümsemesiyle beni süzüyordu. Yani anlamıyorum ki, nedir bu yamuk gülüş sevdası? Popüler arkadaşlarım, size sesleniyorum; yapmayın şöyle! "Dedeye sahip çıkalım!" gibimsi olmuştu bu ama neyse. Gözlerimi devirip tam geçecekken kolumu tutup beni duvara fırlattı. Abartmıyorum gerçekten tuttu fırlattı! Her ne kadar dayanıklı olan bir kız olsam da kızdım sonuçta. Bir kıza nasıl davranılması gerektiğini bilmeyen odun Çağan'a öldürücü bakışlarımdan birisini fırlattım. Hep o mu fırlatacaktı canım?
Birden bana doğru gelmeye başladı. Amk! Wattpad hikayelerindeki popüler, kötü ve bir o kadar da odun olan çocuklara bağladı bu; iyi mi? Hoff, bak hala yaklaşıyor. Siyesene arkadaşım, aa ziyadesiyle atarlandım. İyice yaklaştığı zaman nefesini yüzüme üfledi. Ay şimdi deliricem. Başımı kaldırıp gözlerimi onun gözlerine diktim. Gözlerindeki ateş cesur olan beni bile korkutmaya yetti. Bende iyice havaya girdim yahu! Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım. "Derdin ne Çağan?" dedim bıkkınlıkla ve hafif titreyen sesimle. "Bence sen daha iyi biliyorsun." dedi boğuk bir sesle. Yahu ne oluyordu buna? Beş dakika önce yüzüme bile bakmayan adam; gelmiş bana boğuk sesle neler diyordu? Hayat garipti. "Uzatmasan diyorum artık." dedim aynı bıkkınlıkla. Sinirlenmeye başladığımı hissediyordum. " Sadece.." dedi bir adım daha yaklaşarak. Nefeslerimiz birbirine karışırken düşünebildiğim tek şey; Çağan'ın aslında neyin kafasında olduğuydu. O sırada Çağan arkasından bir şey çıkardı.
Eveet arkadaşlar, 2. Bölüm ile sizlerle birlikteyim. Evet, biraz pisliklik yapıp -yeni kelime türettim, evet- bölümü heyecanlı bir yerde bitirdim. Sizce arkasından çıkardığı şey ne? Yorumlarınızı bekliyorum :D